ultravolkan
Acemi Üye
Mesaj Sayısı: 11
Katılım Tarihi: 25.03.06
Konum: Avusturya/Hohenems
Yaş : 36
|
Sahnenin önünde Cumhurbaşkanlığı yarışı, sahnenin arkasında ise emperyalist çıkarların şiddetli baskısı var. ABD iktidar güçlerini yeniden şekillendiriyor.
Dün Danıştayr17;a yapılan silahlı saldırı ile birlikte bombalar, ekonomik kriz, linç hareketleri ve gizli muhtıralarla derinleşen siyasi gerilim süreci yeni bir boyuta taşındı. Türban kararlarını alan Danıştay dairesini basan faşistin tıpkı Abdi İpekçi cinayetinin faili Mehmet Ali Ağca gibi r0;bireysel teröristr1; rolü oynadığı görülüyor. Açık ki, kritik zamanlarda sahneye çıkan bütün sözde r0;bireysel teröristr1;ler gibi Alparslan Aslan da daha büyük bir oyunun parçasıdır. Bu oyun, şimdi laik-şeriatçı saflaşması öne çıkarılarak oynanıyor.
Olayın hemen ardından Ertuğrul Özkökr17;ün yazısına koyduğu başlık son derece dikkat çekicidir: r0;Rejimin 11 Eylülr17;ür1;! Oligarşinin bu seçkin sözcüsünün bu ifadesi tesadüfi değildir. Şu anda gerçekleşen bütün provokasyonlar, tehditler, kargaşalar, oligarşinin karar merkezleri tarafından Türkiyer17;nin iktidar güçlerinin ABDr17;nin bölge politikalarıyla daha etkin işbirliğine yatkın hale getirilmesini amaçlıyor: Bu kargaşalığın içerisinde ortaya çıkan girişimler; Cumhurbaşkanlığı alternatiflerinin şekillendirilmesi, erken seçim zorlamaları, alternatif koalisyon arayışları ve fiili olağanüstü hal uygulamalarının sonucunda ayakta oligarşinin hangi alternatif kalırsa kalsın ABDr17;nin sürüklediği zemin üzerinde yürümek zorunda olacaktır.
Mart ayından beri ordunun yeni bir post modern darbe sürecini işlettiği zaten Erdoğanr17;ın kas spazmı ve Gülr17;ün kulak çınlamasıyla ortaya çıkmıştı. Ardından Irak sınırı yönünde 250 bin askerin hareketli hale getirildi. Bu hareketliliğin nereye varacağı halen tartışılıyor olsa da bugünkü sonucu açık: Bu hareket, Ankarar17;daki etkisi açısından Sincanr17;dan tank geçirmekten daha büyük bir güç gösterisi olarak iç politikadaki yerini aldı.
Ve düzen siyasetinde gelişmeler hızlanıverdi. Doğan Medya, arşivinden AKP hakkındaki yolsuzluk dosyalarını teker teker çıkarmaya başladı; İlhan Selçuk r0;bütün cumhuriyetçi güçlerir1; Süleyman Demirelr17;in Cumhurbaşkanlığına adaylığı etrafında bir araya gelmeye çağırdı; Deniz Baykal AKPr17;nin içine kama sokmak için Abdüllatif Şenerr17;in Cumhurbaşkanı adaylığını dile getirdi.
Düzenin siyaset platformundaki bu hareketlenme, bu siyaset platformunun bildik çirkin aksesuarlarının eşliğinde gelişiyor. Faşist ve gerici saldırılar hızlandıkça hızlanıyor. Son bir hafta içinde İTÜr17;deki linç görüntüleri, Ordur17;daki saldırılar, Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar, Metin Ucar17;ya saldırı art arda sıralanıverdi.
Yine tam da bu günlerde Fethullah Gülenr17;in Türkiyer17;ye dönme hazırlıklarına giriştiği duyuruldu. Gülenr17;in r0;hareketenmesir1;nin bağlandığı gerekçe daha da dikkat çekiciydi: Irak Kürdistanır17;ndaki r0;eğitim kurumlarır1; ağını genişletmek...
Ve tam bu sırada Cumhurbaşkanır17;nın sosyal güvenlik sisteminin tasfiyesini öngören yasayı r0;Anayasadaki Sosyal Devlet ilkesine aykırır1; bularak veto etmesini fırsat bilen uluslararası mali sermaye Türkiye ekonomisinin emperyalizm karşısında ne denli r0;kırılganr1; olduğunu göstermeye girişti. Birkaç gün içinde kurlar %10 dolayında yükseliverdi, borsa r0;kara günlerr1; yaşamaya başladı. Papağanlar r0;dış piyasalarr1; diye gevelemeye devam etsinler; ama dünyanın hiçbir yerinde bu ölçekte bir r0;sermaye çıkışır1;nın yaşanmadığı biliniyor.
Yani mali piyasalardaki kötüleşme Türkiyer17;ye özgü, kaynağı da ABD sermayesi ve nerede duracağı belirsiz.
Cumhurbaşkanlığı sorunu etrafında geliştiği belirgin bir biçimde hissedilen bu hareketliliğin; yaşanan gerilim, kargaşa, muhtıra, kriz korkutmalarının devlet iktidarı içerisindeki bir mücadelenin görünümleri olduğu elbette kuşku götürmez. Ama kullanılan aktörler ve faktörlere bakıldığında, bu sürecin, mücadelenin bütün taraflarını ABDr17;ye daha da bağımlı kılacağını görmek gerekiyor. Ve bütün bu çalkantılar yaşanırken Türkiyer17;nin büyük sermayesinin hiç sesini çıkarmadan köşesinden gelişmeleri izlediğine de dikkat çekilmeli.
Faşist ve gerici görünümlü şiddetin eş zamanlı tırmanışının arkasında kontr-gerilla ağlarının bulunduğunu tahmin etmek güç değil. Kontr-gerillanın olduğu her yerde ABD parmağının olduğu da biliniyor. Dolayısıyla diyebiliriz ki, devlet iktidarı için yarış, ABD kırbacı altında gelişiyor.
AKP hükümeti, ABDr17;nin Türkiyer17;deki siyasi iktidarlardan beklentilerini karşılayabileceğini gösterebilmek için çırpınmaya devam ediyor. Buna karşılık, ABDr17;nin AKPr17;ye karşı tercih edebileceği politik alternatifler oluşturmak için CHP ve MHPr17;yi biraraya getirmeyi hedefleyen girişimler alttan alta sürüyor. ABD yetkilileri ile Baykal ve Bahçelir17;nin aynı gün hemen hemen aynı süreyle yaptıkları görüşmede bu konunun da konuşulduğu biliniyor. CHPr17;nin şoven-militarist ve faşizan bir çizgiye iyiden iyiye yönelmesiyle, Devlet Bahçelir17;nin r0;ülkücüleri sokağa çıkmamar1; çağrılarına nazire yapar gibi yükselen faşist provokasyon ve linç hareketlerinin aynı döneme denk düşmesi tesadüf değil. Tam bu noktada r0;solda birlikr1; önerilerine öteden beri soğuk bakan Bülent Ecevit r0;Demokratik Sol ile Sosyal Demokratların birliğir1; formülünü öne sürerek Yılmaz Büyükerşenr17;in adı etrafında bir seçim ittifakına yeşil ışık yaktı.
Bu gelişmeler, ABDr17;nin İranr17;ı hedef haline getiren politikalarının Türkiyer17;yi yeniden büyük bir siyasi alt-üst oluşa sürüklediğini ve bu alt-üst oluşun güçlü bir siyasi gericilik dalgası üzerinden yaşanacağını gösteriyor.
ABDr17;nin şekillendirmeye çalıştığı iktidar alternatifleri, siyasal islam, ırkçılık ve militarizmin sınırları içinde oluşuyor. İktidardaki siyasi islamı tam olarak hizaya getirmek ve onun karşısına da işbirlikçiliği aynı ölçüde tartışılmaz olan ırkçı-militarist bir siyaset bloku çıkarmak ABDr17;nin aynı anda güttüğü iki temel amaç.
Bir yıl önce Avrupa Birliğir17;ne tam üyelik hayalleriyle oyalanan Türkiyer17;nin bu süreçten uzaklaştığı ve ABDr17;nin kucağında Ortadoğu bataklığına çekildiği ortadayken, yaşananların basit taktik manevralardan ibaret olduğu ise sanılmamalı. ABD Türkiyer17;nin orta yerine şeytan imalathanesini kurdu. Bu imalathanenin hangi iktidar güçleri ve biçimlerini yarattığı Türkiye toplumunun ortak hafızasında gayet canlı bir biçimde duruyor: Faşizmin en aşağılık unsurları...
ABD müdahalesinin eksenleri, ABDr17;nin hangi güçlerin birbirine karşı harekete geçmesinden çıkar sağlamayı umduğunu gösteriyor. Kontr-gerilla ağları, laik-şeriatçı gerilimini ve Kürt sorunu çerçevesindeki milliyetçi-şoven kamplaşmayı tırmandırıyor. Bu tırmanış, çeşitli yan unsurlarla destekleniyor.
Bu noktada kavramamız gereken en önemli gerçek, ABD ve işbirlikçilerinin Türkiyer17;deki siyasi süreci yönlendirmek için kullandığı çatışma eksenlerine ilerici-devrimci bir müdahalenin kanallarının oldukça dar olduğudur. Güçlü ve militan bir anti-faşist kitle mücadelesinin 12 Eylülr17;den günümüze yaratılamamış olmasının; Türkiyer17;deki ilerici toplumsal hareketlerle Kürt ulusal hareketi arasındaki açının genişlemesinin bu sonuç üzerindeki etkisini herhalde kimse yadsıyamaz. Türkiye devrimci hareketinin bu iki verili durumu bugünden yarına değiştirebilme şansının bulunmadığı da biliniyor. Gericiliğe güç kazandırmasının önüne geçemediğimiz bu politik çatışma eksenlerini r0;dışardanr1;, yani toplumsal muhalefet alanından kuşatmaya çalışmak bugünün tek geçerli sol politik taktiği olarak gündeme geliyor.
Selamunaleyküm tüm köylülerim hepinize kucak dolusu selam ederim,ben ilyas ay ´in torunu volkan ay avusturyada kaliyorum köylülerimizle tanismaktan mutluluk duyarim,
volkan ay |