Aralık 22 2024 22:33:18
menu_open.gif Ana Menü
menu_open.gif
Üye İstatistikleri
cem zeren17 Hafta
Kababel...49 Hafta
Bay-Nos...49 Hafta
454545112 Hafta
mustafa...158 Hafta
Admin175 Hafta
Deniz S...187 Hafta
Alican201 Hafta
haydar ...207 Hafta
ORHAN A...222 Hafta


Bugün: 0
Dün: 1
Bu Hafta: 0
Bu ay: 0
Bu yıl: 0
Son Üyemiz : Mustafa Basal

bullet.gif Çevrimiçi Ziyaretçiler: 1
bullet.gif Toplam Üye Sayısı: 660
menu_open.gif Galeriden Seçmeler
menu_open.gif Forum Başlıkları
En Yeni Forum Başlıkları
bullet.gif BİLİMİN GÜCÜ - İSMAİ...
bullet.gif Selam
bullet.gif TÜRKiYE NEREYE GiDiYOR?
bullet.gif BAKINIZ NE GÜZEL SÖY...
bullet.gif GÖNÜL BURCUMDUR
En Fazla İlgilenilen Başlıklar
Henüz Başlık Oluşturulmamış.
menu_open.gif En Son İncelemeler
İnceleme Bulunamadı
menu_open.gif
Köçek Kömü Köyü
menu_information.png Başlığı Görüntüle
Köçek Kömü Köyü Sitesi » Forum » Gözlem-Düşünce-Tartışma
ALEVİLER CAMİYE !! - H. Köse
Kullanıcı Adı
Parola
Kayıt S.S.S. Üye Listesi Bugünkü Mesajlar Arama

Başlığı Yazdır

13-08-2012 06:41 ÖS ALEVİLER CAMİYE !! - H. Köse
Kullanıcı Avatarı

Hamiyet Ibis

Yeni Üye


Mesaj Sayısı: 2
Katılım Tarihi: 22.03.10

Uyarı seviyesi 0
HASAN KÖSE

Yüzyıllardan beri horlanan, baskı ve zulüm altında yaşamını sürdüren her türlü katliam ve yok etme saldırılarına maruz bırakılan Alevi toplumu, son yıllarda, özelikle de 1993´de Sivas da gerçekleştirilen barbarca katliamdan sonra, tarihsel uykusundan uyanmaya ve hızla derlenip toparlanmaya, örgütlenmeye yönelmiştir. Yok sayılan kimliğini, yaşam tarzını, kültürünü açıkca haykırmaya, sahiplenmeye başlamıştır. Ülke bazında ve başta Almanya olmak üzere Avrupa ve dünyanın pek çok yerinde örgütlen-meler yaratmış, toplumsal alanda örgütlü varlığı ve etkisi ile, doğal olarak siyasi gelişmelere, tartışmalara etkide bulunur duruma gelmiştir.
Alevi toplumu kurumları ile birlikte başlıca taleplerini büyük ölçüde netleştirmiş ve bu taleplerini Türkiye ve Avrupa somutunda kitlesel eylemlerle açıkca ilanetmiştir.
Yıllardır dile getirilen taleplerden biri de, Cemevleri nin ibadethane olarak, resmen devlet tarafından kabuledilmesi isteğidir.
AKP ikdidarı gelişen Alevi halk hareketinin önünü kesmek, yönünü saptırmak ve bu hareketin diğer muhalif ve devrimci güçlerle itifak ve güçbiriğine gitmesini engellemek için pek çok yöntem ve kandırmacaya başvurmuştur. "Alevi Çalıştayları" adı altında düzenlenen toplantılar bu aldatma yollarından sadece biridir. Bu tür çabalardan bir sonuç alamayan ikdidar, "Çalıştay" sürecine son vermiş durumdadır. Tıpkı diğer "açılımlar" da olduğu gibi Alevi açılımında da toplumun beklentilerine cevap verilememiştir. Ne varki, "Cin şişe den" çıkmıştır. Artık sorunları yok saymak ve mücadele alanlarındaki kurumları ve siyasi oluşumları görmezden gelmek, aldadtmak pek mümkün olmayacaktır. Alevi kurumları başta büyük şehirler olmak üzere, nerdeyse en ucra yerleşim alanlarında bile , kendi imkanları ve halkın desteği ile Cemevleri inşa ettiler, ediyorlar.
Eşit yurttaşlık mitingleri, Kahramanmaraş, Sivas, Çorum, Gazimahallesi katliamlarının kitlesel katılımlarla anılması ve topluma hatırlatılması gibi eylemlikler, başta Almanya olmak üzere Avrupa da süreklilik kazanmış bulunan "Alevi konulu" kitlesel eylemler, Türkiye´ de toplumun geneli üzerinde uyarıcı ve cesaretlendirici etkilerde bulunmaktadır. İşte bu genel atmosferin ve konuya duyarlı olmanın sonucu olarak, CHP Milletvekili Hüseyin Aygün, Meclise bir Cemevi yapılması önerisini TBMM´ne taşıdı.
Beklendiği gibi, AKP ikdidarı bu talebi kabuledilemez bularak kesin bir şekilde rededdi.
Meslis başkanı Cemil Çicek konuyla ilgili olarak şöyle dedi.
-Diyanet İşleri Başkanlığına göre, Alevilik ayrı bir din olmayıp "İslam İçi bir oluşum, İslamın tarihi süreçte ortaya çıkmış bir zenginliğidir ve İslam dininin ibadet yerleri camilerdir"
Her konuda "derin bilgeliğini" ortaya koymaktan çok hoşlandığı anlaşılan Bülent Arınç ise, bu konuda şunları söyledi.
"Aleviliğin bir din olduğunu sayın Miletvekilimiz söylüyorsa, Türkiye´de "ben Aleviyim" diyen milyonlarca insan var. Onlar Aleviliğin bir din olmadığını, İslamın içinde olduğunu söylüyorlar. Biz burada sayın Milletvekilinin ne söylediğine değil yüzyıllardır belki bin yıldır Alevilik konusunda bir inanç manzumesinin İslam içinde yer aldığını söyleyen bugüne kadar gelmiş öğretileri kabul etmek noktasındayız."
Bu iki AKP kurmayının sözlerini daha da pekiştirmek ve soruna "teorik bir derinlik" kazandırmak için olsa gerek, Başbakan yardımcısı Bekir Bozdağ da "açtı ağzını yumdu gözünü" ve tartışmanın içeriği ve boyutuna yeni bir açılım getirdi.
"Müslümanların mabedi her zaman tektir. Bu asırlardan beri böyle, bugün ortaya çıkmış bir şey değil. Müslümanların ortak mabedi camidir. Kendini Müslüman olarak hisseden herkes için geçerlidir bu. Her dinde bir tane mabet vardır. Hristiyanlıkta kilise tektir. Protestan, Ortadoks ya da Katolik olsun hepisinin mabedi tektir. Yani başka dinlerde de öyle. Bugüne kadar hiç kimse Alevi geleneğinden gelenler de dahil olmak üzere, camiden başka bir mabet söylememiştir. Benim gördüğüm şey şu ; Biraz Aleviliğin ne olduğunu bilmeyen bazı kesimler kendi ideolojik dünya görüşlerini Alevilik yerine ikame etmek süretiyle bir takım değerlendirmeler yapıyorlar. Bence Alevilerin asıl kaynaklarına baksınlar. Alevilik konusunda yetkin olan uzmanlara sorsunlar. Bilenlerin konuşması lazım. Fakat bilmeyenler, "Alevilik nedir?" sorusu üzerine kafa yormayan ve bu konuda Alevi kaynakları bir defa olsun gözden geçirmeyenler, Alevilikle alakası olmayan hususları Alevilikle ilgiliymiş gibi gösteriyor. Bunun şimdi yapılmasının bir cahillik olduğunu düşünüyorum. Hepimiz biliyoruz ki Alevi kardeşlerimiz bu toprakların, tarihimizin yer alan, İslamın farklı bir yorumu olan kardeşlerimizdir. Hep beraberce, kardeşçe yaşadık. O nedenle bu tür açıklamaları bilgisizliğe yormak istiyorum"
Bekir Bozdağ´in bu sözlerine ek olarak, Diyanet İşleri Başkanlığının Alevilik sorununda yaptığı "bilimsel" değerlendirmeyi de buraya aktarmak istiyoruz.
"Alevilik X. Yüzyıldan itibaren İslamı kabul etmeye başlayan göçebe ve yarı göçebe oymakların bu yeni dinle birlikte önceki inanç ve geleneklerini bir biçimde bağdaştırdıkları sonraki dönemde bünyeye bazı Hurufi ve Şii unsurları kattığı Hak- Muhammed- Ali anlayışına dayalı yol mensubunun dört kapı kırk makam ile İnsan-ı kamil olacağını benimseyen batıni tasavufi özellikleri öne çıkan Sosyo-Kültürel bir yapıdır." - Diyanetten aktaran Ali Topuz Radikal 10-07-2012 -
Aktardığımız bu alıntılarda ortaya konan ortak zihniyet aynıdır. Tornadan çıkmış gibidir. Bunda şaşılacak bir yönde yoktur. Kimi Liberal demokrat aydın´larımız bu zihniyeti ve soruna yaklaşımı "Müslüman Demokratlığa" pek uygun bulmayarak şaşırmış, ürkmüş ve de korkmuş olabilirler. AKP ikdidarının "Kindar ve Dindar" bir nesil yetiştirme savaşına dört elle sarılmış olması bu çevrelerden kimilerini, yıllardır yazıp çizdiklerini yeniden gözden geçirmeye itebilir. Nitekim bu tür bir çaba içine bazılarının ürkek te olsa yöneldiklerini gözlemlemekteyiz. Ne varki, bu çevrenin içinde yer alan ve Alevi olduğunu söyleyen Sevilay Yükselir, gibi hala, AKP yandaşlığına dolu dizgin devam edenler de yok değil.. Sevilay Yükselir´in hayli ilgiç olan ilgili yazısına daha sonra değineceğim.
Herşeyden önce üzerinde anlaşılması gereken temel olgu şudur. Aleviliğin İslam içi veya İslam dışı olduğuna, kim karar verecek, Alevi toplumu mu yoksa AKP ve benzer zihniyete sahip kişi ve kurumlar mı ?
Alevi toplumu daha yeni yeni, kendi kimliği ve gerçekliği ile açık bir biçimde yüzleşmektedir. Yüzyıllardan beri kimliğini saklamak zorunda kalmış bir topluluğun kendi içinde çok farklı fikirler, yaklaşımlar taşıması ve kendi kimliğini tanımlarken inanaç bazında ortak bir görüntü ortaya koyamaması anlaşılır bir durumdur. AKP kurmayları ve onlar gibi düşünenlerin bu durumu da kullanarak, Aleviler adına konuşması, Alevi toplumunu kalıplara dökme çabasında bulunmaları, en hafif deyimle densizliktir. Herkesi kendi Sunni İslam anlayışına ittat etmeye zorlamaktır. Bırakın da Alevi toplumu kendi inanç kimliğini, yaşam tarzını, ibadet yeri ve ibadet biçimini kendisi belirlesin.
Deniliyor ki, "Yüzyıllardan beri kardeşçe yaşıyoruz." Bu tam anlamı ile kuyruklu bir yalandır. Osmanlı döneminde devlet adına verilen fetva´ larla, Alevi toplumunu "İslam dışı, Sapkın bir mezhep" olarak dışlayacaksın, her türlü katliamlarla yok etmeye çalışacaksın, her "Mümin Müslüman" ın Alevi öldürmesinin adeta onun görevi olduğunu, malını mülkünü, karısını, çocuğunu yağmalamanın bir hak olduğunu vaaz edeceksin, insanları diri diri kuyulara gömeceksin, soradan kalkıp utanmadan biz kardeşiz, tarih boyunca da kardeşce yaşadık diyeceksin. Buna arsızlık, utanmazlık, şaklabanlık denir. İnsanlarla alay etmektir. Osmanlı döneminde kesinlikle "İslam içi" olarak görülmeyen Alevilik bugün neden "İslam içi olarak" tanımlanıyor? Sakın bunun sebebi Alevi toplumunun görmezlikten gelinemeyecek kadar örgütlü bir güç olarak tarih sahnesine çıkmış olma gerçeği olmasın. Bugüne dek , Osmanlı yönetiminin, Alevilere karşı uyguladığı katliamları eleştirdiğinizi, kınadığınızı duymadık. Tersine büyük bir hayranlık ve sevgi ile Osmanlı dönemine bağlı olduğunuzu biliyoruz. Bir an için Osmanlı dönemini bir kenara bırakalım daha yakın zamanda gerçekleştirilen, Maraş, Sıvas, Çorum vb.. katliamlarla ilgili bugünkü ikdidarın, egemen Sunni zihniyeti ve bu zihniyetin katliamlardaki sorumluluğunu bir parça da olsa sorguladığı, eleştirdiği görülmemiştir. Tersine bugün bile, "Alevilik" miting meydanlarında aşağılanıyor, Cemevleri "cümbüş" yeri olarak alaya alınıyor, Sivas´da Şeriat naaraları eşliğinde hunharca yakılarak katledilenlerle, onları katledenler aynı kefeye konarak "masum" ilan edilebiliyor. İnsanlık suçu işleyen katillerin davası "zaman aşımı" utanmazlığı ile aklanabiliyor vs..
Tüm bu kirli, paslı, kanlı sicilleri boyunlarında kahramanlık madalyası gibi taşıyanların, kardeşlikten, demokrasiden dem vurmaları kadar tiksindirici bir başka şey olamaz. Beyler, siz alemi kör ve sersem mi sanıyorsunuz..
Deniliyor ki, "Bugüne kadar hiç bir kimse Alevi geleneğinden gelenler de dahil olmak üzere, camiden başka bir mabet söylememiştir..milyonlarca Alevi ibadet yerimiz cemevi dir diye bir talepte bulunmamıştır" Bu talep "Milletvekilimizin" kendi fikridir. Demeogoji ve yalanın bu kadarına pes denir. Son on yıl içinde yüzbinlerce Alevi vatandaş kendi kurumları önderliğinde defalarca sokağa çıkarak cemevi talebini haykırdılar. Diğer temel istemleri yanında, bu talep için ülke içinde ve ülke dışında defalarca eylemler yaptılar. Bunları görmezden gelerek, "milyonlarca Alevi" nin böyle bir talebi yoktur demek, daha da ileri giderek "Bugüne kadar hiç bir kimse" böyle bir talepte bulunmadı demek, en hafif deyimle, insanları aptal yerine koymaktır.
Aleviler için ibadet yeri olarak cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması talebi, sadece Milletvekili Aygün´ün istemi değil milyonlarca Alevinin ortak istemidir. Kendini "İslam içi" ya da "İslam Dışı" olarak tanımlayan Alevi toplumunun geneli ibadet yeri olarak, cami değil, cemevi istemektedir. AKP kurmayları kuyruklu yalanlara başvurarak daha fazla komikleşmeden doğrudan Alevi halkının oylarına başvursunlar.
Başta ikdidar partisi olmak üzere, Sunni egemenliğini savunan bütün çevreler ısrarla, Aleviliğin "İslam içi bir oluşum" olarak adlandırılmasını savunuyorlar. Bu çevrelerin bu tanımlamada tam olarak ne anladıkları başlı başına tartışmalıdır. Alevilik ayrı bir mezhep midir, farklı bir oluşum, ya da folklorik bir zenginlik midir? Bu tür sorunların bu çevreler içinde pek net olduğunu düşünmüyorum.
Bu satırların yazarı için Alevilik ,İslami bir şal altında kendini ifade etmekle birlikte, yaşam felsefesi, yaşam tarzı, inanç bütünlüğü ve kültürel değerleri ile aslında İslamla pek ortak noktaya sahip olmayan farklı bir inanç kurumudur. Aleviliğin beslendiği kaynaklar sadece İslami kaynaklar değildir. Çok farklı ve zengin bir kaynaklar birikimine sahiptir. Bunları tartışmak, açıklamak, değerlendirmek başlı başına ayrı bir çalışmanın işidir.
Diyanet İşleri Başkanlığının açıklamasında ortaya konan yaklaşım tümüyle sorunludur. Aleviliğin "İslam içi&" olduğu söylenirken açık tanımlar yapılmamaktadır. Alevilik ayrı bir mezhep mi, ayrı bir inanç kurumu mu, yoksa sadece folklorik bir zenginlik mi? Alevilik için, "batıni tasavufi özellikleri öne çıkan Sosyo- kültürel bir yapıdır" tanımı, onun aslında folklorik bir zenginlik olarak görüldüğünün açıkca dışa vurumudur. "Hurufilik, batıni, Tasavufi özellikleri öne çıkan" bir İslam anlayışını sorun bakalım, Diyanet onaylıyor mu, ya da, ibadet için camiye gelin diye çağrı yapanlar, camide Alevilik inancına uygun olarak kadınlı, erkekli semah dönmeyi içlerine sindireilirler mi?
"Alevilik İslamın farklı bir yorumudur" deniyor. Varsayalım ki, Alevilik İslam içi bir inanç sistemi ya da Diyanetin tanımıyla sosyo- kültürel bir yapıdır. Her iki durumda da İslam açıkca revize edilmiş demektir. Peki İslam reforum ya da "yorumlanmayı" kabul ediyor mu? Yani "yaradılış anlayışı, şeriat anlayışı, Allah-İnsan birlikleliği, vb..konularda genel kabul gören düşünce yapısının dışında bir yerde durmak ve tüm bu alanlarda "aykırılık" içinde bulunmak, "İslam içi oluşum" olarak kabul görebilirmi? Zaten bu tür sorunların farkında olarak, Diyanet çok dikkatli bir dille sorunu özetlemekte ve sonuç olarak, Aleviliği "Sosyo- Kültürel bir yapı" olarak tanımlamaktadır. Bunun anlamı şudur. Alevilik aslında "göçebe ve yarı göçebe oymakların" kendi aralarındaki ilişki sonucu oluşan, gelenek, görenek ve oluşan ortak normların insan yaşamı üzerindeki etkisi sonucu oluşan alışkanlıklar ve normlar bütünüdür. Ya da bir başka anlatımla, Alevilik İslamın folklorik bir zenginliğidir, fazlası değil. Bunun içindirki ayrı bir ibadethaneye vs.. gerek yoktur. Sunni çoğunluğa katılsınlar ve kendi benliklerini terketsinler. Yapılan açıklama ve çağrıların anlamaı budur.
Deniliyorki, "Müslümanların mabedi -yani ibadet yeri- her zaman tektir. İbadet yeri" camidir. Hristiyanlıkda ibatet yeri kilisedir. Doğrudur kilise, Hristiyan toplumunun ibadet yeridir. Ancak Protestan ve Katolik toplulukların ayrı ayrı Kliselere sahip olduğu da bilinmelidir. Oldukça kibirli bir şekilde Hüseyin Aygün ve onun gibi düşünenleri, cahillikle suçlayan Bekir Bozdağ, nedense Avrupada farklı Hiristiyan toplulukların farklı kiliselere sahip olduklarını gizliyor. Sonrada kalkıp, Alevileri camiye çağırıyor. Alevilerin "İslam içinde farklı bir yorumu" temsil ettiklerini düşünen birinin hiç değilse Avrupada olduğu gibi farklı camilerimiz olsun çağrısında bulunması beklenirdi.
Alevileri camiye çağıranlar bu çağrı ile ikili bir görev yapmış oluyorlar. Demiş oluyorlar ki, madem müslümansınız o halde ibadet yeriniz camidir. Camiye gelmiyormusunuz o halde İslam dışısınız. Yüzyıllardan beri, her türlü baskı ve katliamlara rağmen camiye gitmeyen Alevileri tam bir Ali- Cingöz oyunuyla camiye sokmaya çalışıyorlar. Hiç kuşkusuz Aleviler arasında camiye gidenler de var. Tıpkı doğrudan Faşist partiler içinde yer alanlar olduğu gibi. Bunun böyle olması tamamen anlaşılır bir durumdur. Alevi, Sunni inanç toplulukları olsun, Türk ,Kürt vb. etnik topluluklar olsun hiç biri homojen toplumlar değildir. Farklı sınıflar, farklı ara katmanlar ve tüm bunlarala örtüşen farklı ideolojik ve siyasi yaklaşımlar olacaktır. Bunun içindir ki kendini "İslam içi" olarak adlandıran Aleviler olduğu gibi, "İslam dışı" olarak adlandıran Aleviler de var. Ama hepsinin ortak talebi, ortak noktalarından biri, ibadet yeri olark cemevini benimsemiş olmalarıdır. Bu gerçeği bin bir hile ve santajla yok saymak mükün değildir.
Türk devletinin 1924´de oluşturduğu Diyanet İşleri Başkanlığı kuruluşundan günümüze dek, her dönem Sunni egemen anlayışını temel almış ve Alevi toplumunu asimile yöntemiyle dönüştürmeya çalışmıştır. Bunu yaparken. "inançlar karşısında tarafsız" olduğu ve tüm inançlara "eşit mesafede" durdukları yalanına sığınmıştır. AKP ikdidarı daha da ileri giderek yaptıkları ve savundukları ile açık olarak bir Sunni ikdidar olduğunu ortaya koymaktadır. Denebilir ki, Cumhuriyet tarihinde bu denli açık bir biçimde Sunni ikdidar anlayışına sahip çıkılması ilktir.
Yazıyı daha fazla uzatmadan son olarak Sevilay Yükselir´in konu hakkında söylediklerini ele alalım. Sevilay "hanım" konunun uzmanı ya da, önde gelen taraflarından bir olduğu için değil, AKP´ nin en tutarlı borazanlarından biri olduğu ve Alevi kimliği ile öncelikle Diyanet İşleri Başkanlığı ve aynı zihniyeti paylaşanlara karşı tavır alacağına, eleştiri oklarını Hüseyin Aygün´e çevirdiği için anılmaya ve eleştirilmeye hak kazanmıştır.
"Aevilik başka bir dinse peygamberimiz kim ?"
Başlıklı yazısında uzunca bir bölüm aktararak sorunu irdeleyelim.
"Çünkü Alevilik sadece bir oluşum değil, İslamiyeti farklı yorumlayan bir mezheptir. Böyle olduğu için de zaten Türkiye´de Sunnilikten sonra en çok mensubu olan bir inanç tercihi olmuştur. Böyle olması çok doğaldır. Zira sorguladığımızda dayandığı temeller ile Sunnilikten hiçbir farkı yoktur. Kutsal kitabı Kuran-ı kerim, O kitabı insanlığa anlatması için Allah tarafından elçi seçilen Hz. Muhammed de inanılan peygamberdir, gerçek Aleviler için tek fark vardır o da, Hz. Muhammed´in İslamiyeti insanlığa anlatmak için yola beraber çıktığı, biricik kızını emanet ettiği, yürekliliği ve cesareti nedeniyle onu Allah´ın Aslanı diyerek taçlandırdığı Hz. Ali´ye ve onun katledilen evlatlarına duyduğu sevgi, saygı ve Ehl-i Beyt ve oniki imamlara olan aşırı bağlılıktır.".
Sevilay hanım, Diyanet ve onun diliyle konuşanlara sadece tek bir noktada eleştiri getirmektedir. O da, "Alevilik sadece bir oluşum değil, İslamiyeti farklı yorumlayan bir mezheptir" biçimindeki itirazdır. İslam içi olarak görülmeye değilde de,"oluşum" olarak iyiden iyiye basite indirgenmesine, itiraz edilmektedir.
Ancak bunu yaparken öyle inciler döktürüyor ki, farklı bir "mezhepiz" tespiti tuzla buz oluyor, buharlaşarak görünmez oluyor.
Alevilikle Sunnilik in temellerinin aynı olduğu, aralarında "hiçbir fark" olmadığı, illada bir fark aranacaksa o de "tek fark" ın Alevilerin Ali ve Ehl-i Beyte "aşırı bağlılık" ları olduğunu söylüyor. Bu durumda gerçekten de bu iki inanç kurumu arasında bir fark kalmamaktadır. Biz ayrı bir yorumuz, ayrı bir mezhepiz gibi ayrımlar koymanın da bir anlamı kalmamaktadır. Dahası Sevilay hanımla Başbakan Erdoğan´ın Alevilik ile ilgili tanımlarının da aynı olduğunu söylemeliyiz.
Başbakan Erdoğan yaptığı pek çok konuşmasında , "Alevilik Ali´yi sevmekse ben sizden daha çok Ali´yi seviyorm"" demiştir. Sevilay hanımın mantığı ile bu durum da Başbakan da sıkı bir Alevidir. Ama Hüseyin Aygün gibileri "gerçek Alevi" değildirler!
Diyanet , "Neden ibadetimi cemevinde yapmak istiyorum diyen Alevilere ısrarla camiyi işarat ediyor ?" Sorusunu soran yazarımız bu soruya şu karşılığı vermektedir.
Neden biliyormusunuz? Çünkü Alevilerin dışarıya verdiği fotoğraf bunu gerekli kılıyor!
"Malesef sorun Diyanette değil! Sorun Alevilerin kendisinde! Birlik yok! Dirlik yok! Bütünlük yok! Karman çorman bir resim var ortada ve bu resimde de milyonlaraca insan var". Sabah- 11-07-2012
Alevi toplumunun ve kurumlarının çok parçalı olduğu bir olgudur. Bu durum Sevilay hanımı da rahatsız etmektedir. Buna bir itirazımız olamaz. Ne varki, AKP kurmaylarının Alevi toplumunu, yok saymaları, aşağılamaları, binbir hile ve zorbalıkla asimile etmek istemeleri hiç bir biçimde hoş karşılanamaz. Alevi toplumunun çok parçalığı bu tür faşizan dayatmaları kesinlikle haklı kılmaz. Tamda bu gerçekliği ele alması gereken Sevilay ne yazık ki, eleştiri okunu H. Aygün´e çevirmiştir. Ayrı bir dinsek peygamber-imiz kim diye soracağına, Aygün´ün inkarcı, asimlasyoncu zihiyete karşı sürdürdüğü mücadeleye destek olurdu.
Sosyalistler başta işçi ve emekciler olmak üzere tüm ezilen, sınıf ve katmanların devlete karşı hak ve taleplerini savunma bu temelde mücadele sürdürme görevine sahiptirler.
Alevi toplumunun, Kürt milletinin, ve Hristiyan azınlıkların demokratik hak ve özgürlüklerini savunmak, bu taleplerin gerçekleşmesi temelinde mücadele sürdürmek, devrim mücadelesinde bu ezilen kesimlerle olabilecek en güçlü birliktelikleri gerçekleştirmek vazgeçilmez bir görevdir.
Bu yazıyla bir parça da olsa bu görevi yerine getirmeye çalıştım...
18.07.2012
 
Atlanilacak Forum:
Forum powered by fusionBoard
menu_information.png Bu Başlığı Paylaş
URL:
BB Kodu:
HTML:
menu_information.png
Köçek Kömü Köyü