Ankara 78'liler Birlik ve Dayanışma Derneği Başkanı Ali ÖZKAN'ın okuduğu
Emek ve Demokrasi Güçlerinin bileşeni olduğu Maraş Katliamının 33. yılında
Basın açıklaması metnini paylaşıyorum.
78'LİLER GİRİŞİMİ
"...Karşımızda oturan ve bir gözü görmeyen yaşlı bir kadının evine gittiler. Bu kadını, "gel nene gel" diyerek, elinden tutup dışarı çıkardılar. Kadın, gözleri görmediği ve yaşlı olduğu için öldürülenlerden ve yakılanlardan habersizdi. Ne olduğu ve ne olacağı konusunda bir fikri yoktu. İki kişi tornavida ile bu kadının gözlerini oydu, sonra da silahla öldürdüler. Yakında bulunan helanın çukuruna baş üzeri atıp,üzerine at arabasını devirdiler..."
Bu ifadeler Maraş katliamı tanıklarından birinin ifadesinden kısa bir bölüm. 33 yıl önce, sistemin 1000 operasyonunun en önemlilerinden biri olarak gerçekleştirilen katliama ilişkin, benzer binlerce dramatik ifade daha var. Bu katliam sonucunda resmi rakamlara göre 111 insan öldü, 1000´in üzerinde insan yaralandı, binlerce ev ve işyeri tahrip edildi, yakıldı, yıkıldı, binlerce insan işlerini, evlerini terk ederek göç etmek zorunda bırakıldı. Gerçek rakamlar ise bu sayıların çok daha üzerinde. 12 eylül askeri faşist diktatörlüğüne giden yolun en önemli köşe taşlarından biri olarak kurgulanan bu katliamın hemen ardından 13 ilde sıkıyönetim ilan edildi. Ve daha sonra gerçekleştirilecek, Çorum katliamı gibi katliamlar süreci başlatılmış oldu.
Burada, Maraş katliamının nasıl ve kimler tarafından gerçekleştirildiği üzerinde duracak değiliz. Nasıl ve kimler tarafından ve neler hedeflenerek gerçekleştiği, devlet ve devlet adına konuşanların bile reddedemediği kadar açık. Şu kadarını söylemekle yetinelim. Maraş katliamının, "aleviler ve solcular sinema bombaladılar, cami yaktılar" dezenformasyonuyla "hassas vatandaşların" galeyanı sonucu olmadığını; tetiği çekenler faşist milis çeteler olsa bile katliamın esas olarak "resmi katlarda" planlandığını, yükselen toplumsal muhalefet ve devrimci dalganın geriletilmesinin hedeflendiğini, yaygın ve kitlesel bir terör ortamı yaratarak korku ve panik havasının yayılmaya çalışıldığını, adım adım planlanan darbe için zemin yaratıldığını biliyoruz. Maraş´ı, tüm ayrıntılarıyla biliyoruz; o nedenle, daha çok yakın tarihimize ve bu tarihin en karekteristik özelliği olan katliamcılığa dikkat çekmek istiyoruz. Kurulu düzenin devamı için sömürü ve zulüm politikasını esas alan resmi anlayış, tarihsel, toplumsal ve sınıfsal olarak düşmanı gördüğü kesimlere gerektiğinde katliamlar yapmaktan çekinmemiştir. Ermeniler, Kürtler, Aleviler başta olmak üzere halklara, inanış guruplarına ve devrimcilere yönelik katliamların ana nedeni ırkçı, tekçi ve otoriter anlayış ve yapıyı korumaktır. Bu katliamlar öncesi ve sonrasına dair başta dezenformasyon olmak üzere bütün özel savaş taktikleri kullanılmıştır. Maraş ve Çorum´da "cami yaktılar" yalanı, 6-7 eylül olaylarında "Atatürk´ün evini yaktılar", Dersim ve 1915 de "isyan", 90lı yıllarda "bayrak yaktılar" yalanına dönüşmüştür. Maraş ve Çorum katliamları süreci sonrası yapılan darbe "asayişi ve sükuneti sağlamak" içindir. Bu gerekçe Dersim 38 de "cumhuriyeti götürmek", 90 lı yıllarda "ülkeyi bölünmekten kurtarmak" tır. İnsanlık tarihinin en kara sayfaları olan bu katliamların sorumluları ve baş aktörleri daha sonraki süreçlerde ödüllendirilmiş, önemli görevlere getirilmiş ve böylelikle katliamlar alenen üstlenilmiştir. Dersim´in emniyet müdürü Çağlayangil bakan ve meclis başkanı, başbakanı Bayar Cumhurbaşkanı, Maraş´ın en önemli tetikçi aktörü Ökkeş Kenger milletvekili, dönemin Maraş emniyet müdürü Abdülkadir Aksu bakan yapılmıştır.
Maraş ismini kaldırıp yerine bir başka katliamın ismini koyduğumuzda göreceğiz ki isim ve aktörler ile yaşanılan tarihsel sürecin öncelikleri dışında değişen fazla bir şey yoktur. Bütün katliamlarda devletin, en hafif ifadesiyle dahli, esas olarak ta parmağı ve sorumluluğu vardır. Maraş´ta günlerce süren katliam neredeyse seyredilmiş, Madımak´ta insanlar devletin gözü önünde yakılmış ve müdahele edilmemiştir. Sadece bu bile esas sorumluluğun devlette olduğunu göstermeye yeter. Katliamın gerçekleştiği tarihte iktidarda kimlerin olduğu devletin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Özellikle alevi katliamlarının yapıldığı tarihlerde CHP nin iktidarda olması hiç unutulmaması gereken tarihsel bir ironidir. Devletin aklanacağı bir argüman değildir. Bu açıdan Başbakan´ın Dersim katliamı üzerine yaptığı açıklamanın üzerinde önemle durulması gerektiğine inanıyoruz. Zira aynı mantık diğer katliamlar için de geçerlidir. Kendini işin dışında tutmanın yanı sıra gerçek faili gizleme çabasıdır. Dersim´de gerçekleşen katliamı iç politik çekişmeler üzerinden bir başka siyasi yapıya ihale ederek devletin sorumluluğunu ortadan kaldırmaya çalışmak katliamı kabul etmekten çok üstünü örtme çabasıdır. Elbette bahsedilen parti ve siyasi kadroların da önemli sorumluluğu vardır ancak temel sorumluluk devletindir. Böyle düşünülmüş olsa bile Başbakan´ın her fırsatta öncülleri olarak ilan ettiği Bayar´ların Dersim´de, AKP´de önemli roller üstlenen kimi kadroların Maraş katliamındaki sorumlulukları Başbakan´ı ve partisini de siyasi olarak sorumlu kılar. Tarihimizle yüzleşiyoruz aldatmacası altında katliamlar tarihini ibra etme çabasının tutmayacağını AKP iktidarı da, onun Başbakan´da bilmelidir. Tarihle yüzleşmek ve katliamları açığa çıkarmanın Maraş katliamının baş sanığı Ökkeş Kenger´i Alevi açılımı toplantısına çağırmakla olmayacağını, bunun katliamların üstünü örtme çabası olmanın ötesinde bir anlam taşımayacağı bilinmelidir. İktidar eğer gerçek bir yüzleşme istiyorsa elindeki bütün gizli belgeleri açıklamalı, devletin sorumluluğunu bütün sonuçlarıyla birlikte kabul etmeli ve gereğini yapmalıdır. Maraş dosyası da, Çorum da, Kürt katliamları dosyaları da halkın denetimine açık bir şekilde yeniden açılmalıdır.
Ancak gerçek bir yüzleşme istenmediği açıktır. Mevcut iktidar tıpkı öncülleri gibi sabıkalı ve suçludur. Çeşitli adlarla yapmaya çalıştığı açılımların yalancının mumu kadar bile yanmadığı ortaya koyduğu pratikler sonucu görülmüştür. Kürt açılımı denmiş, sonuçta savaş tırmandırılmış ve Kürt halkının temsilcilerine yönelik siyasal soykırım gerçekleştirilmiştir. Bu süreç hala da devam etmektedir. Alevi açılımı denmiş, sonuçta aleviler kişiliksizleştirilmeye ve ulufeye razı edilmeye çalışılmıştır. Örnekler çoktur ancak her örnek iktidarın gerçek yüzünü biraz daha açığa çıkarır niteliktedir.
Bugün sadece Maraş katliamını bir kez daha lanetlemek için değil, aynı zamanda sorumluların açığa çıkarılması ve yargılanması gereğini ifade etmek için toplandık. Sadece Maraş değil, bütün katliamların açığa çıkarılması ve hesap sorulması için toplandık. Katliamlarla hesaplaşmadan özgür bir gelecek kurulamayacağını haykırmak için toplandık.
Buradan kamuoyuna bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Geleceğimizi "tarih kürtajcılarının" kirli ellerine teslim etmeyeceğiz. Biz emek ve demokrasi güçleri bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da GERÇEK, ADALET ve ÖZGÜRLÜK için bütün gücümüzle mücadelemize devam edeceğiz. Her şey bir yana, bunu Maraş´ta katledilen anne karnındaki çocuklarımıza borçluyuz.
MARAŞ KATLİAMININ SORUMLUSU DEVLETTİR.
KAHROLSUN FAŞİZM.
Yazılanların tümü 33 yıldır yinelenen gerçekler.
Lanetlemek hiçbir şeyi değiştirmiyor.
Bölge insanının karanlık düşünce yapısının, kıyıcılığının
uzun uzun anlatılması da çok anlamlı deği bugün.
Yerel kışkırtmalar en etkili neden olarak gösteren;
ABD'nin, CIA'nın, Batı emperyalizminin adının anılmaması, yazıyı kaleme alan arkadaşların tek sözcükle gaflet içinde olduklarını gösteriyor bence.
Neden böyle yapıldığını bir türlü anlayamadığımı belirtmek istiyorum.
Yazıyı kaleme alan arkadaşların kasıtlı olduklarını sanmıyorum ama olaydaki emperyalıst müdahalelerin anlatılmamış olmasındaki eksikliğe getirdiğin eleştiriye katılıyorum.