Mesaj Sayısı: 114 Katılım Tarihi: 03.10.06 Konum: ankara Yaş : 81
İLHAN ARSEL HOCAMIN ARDINDAN
Öldüremedikleri bilim adamı, okyanusun ötesinde öldü.
Milleti millet yapan aydınların ölümünün verdiği acı çok başka oluyor. Derinlerinizde bir yanardağ ateşi yanıyor, ama bir volkan olup çıkamaz, içinize gömülen o ateşle yaşayacaksınız artık.
Devrimci aydın, günlük dertler içindeki kalabalıkların duyamadığı acıları da, onlar adına yüklenmiştir. Bütün bir millet adına sizin yüreğiniz yanıyordur.
90 yaşında ölen için bu kadar acı duyulur mu? Prof. Dr. İlhan Arsel, Türkiye için 90 yaşında değildir; 18 yaşındadır, 28 yaşındadır. Ortaçağ kuyularına atılan bir toplum için, bugün yeniden Ortaçağa itilen bir insanlık için, aydınlanma savaşçısının ölümü, erken ölümdür.
TÜRKİYEM NEREYE GÖTÜRÜYORLAR SENİ
İlhan Arsel Hocamın gidişi, bende niçin bu duyguları uyandırdı?
Hem onun engin kişiliği, hem de Türkiyer17;nin çırpınışları belki der30;
Belki de, okyanusların ötesinde kalması, ona elimizi değdiremeyişimiz.
Belki de Şükran Kurdakulun o dizesindeki duygular:
Türkiyem nereye götürüyorlar seni.
Mimar Doğan Hasolun anılarında okumuştum o dörtlüğü. Mıh gibi zihnime saplanmış. Sanki İlhan Arsel in arkasından okunsun diye yazılmış:
Darda kaldık seferberlikte gibi
Bakakaldık gidenlerin ardından
Ekmeğin şiirini yitirdi ortalık
Türkiyem nereye götürüyorlar seni.
Aynı Türkiyem nereye götürüyorlar seni acısını, Necati Cumalı nın gidişi yaşatmıştı. O günden beri, beyaz pardösüsünün içinden, elleri üşümüş gibi cebinde, dudağının ucuna takılmış olan derin kaygılarla bakar durur. Arkasında Viran Dağlar bırakıp giden Cumalı nın yanında şimdi bir de İlhan Arselr17;in gözleri. Belki daha ürpertisiz, daha sakin, ama gözü arkada giden büyük aydının bakışları.
İlhan Arselr17;in ölümüyle birlikte, sanki o aydınlarımız, Doğan Özler, Ümit Kaftancılar, Turan Dursunlar, Uğur Mumcular, Eşref Bitlisler, Muhlis Akarsular; hepsi hep birlikte bir kez daha vuruldular, bir kez daha yakıldılar Madımaklarda. Eskiden tek tek kurşunlanmışlardı; şimdi İlhan Arselr17;le birlikte bir kez daha toplu olarak ateşlere atıldılar.
KATIKSIZ VİCDAN HALİS BİLİM ADAMI
Prof. Dr. Arsel i tam yarım yüzyıldır tanırım. Ankara Hukuk Fakültesi birinci sınıfında Anayasayı ondan öğrendik. Seminerlerde hocamdı. Doktorada hocamdı. Akademik çalışma yıllarında, 2000 e Doğru dergisinde, Kaynak Yayınlarında, Atatürk ün Bütün Eserleri Danışma Kurulunda hep hocamdı ve ağabeyimdi. Vefası, sevgisi ve dostluğu her yere ulaşırdı. Mamaklara, Diyarbakırlara, Haymanalara, Mahkeme kapılarına, okyanusun ötesinden bile olsa ellerini uzatırdı. Vefa ve sadakat erdemli insanın en önemli hasletleridir. ATABEr17;nin o zamanki yöneticisi Hasan Fikret Ulusoydan arkadaşımızı Amerikar17;ya gönderdik. Yaptığı görüşmeler yeniden yayımlanmalıdır.
İlhan Arsel, katıksız vicdandır.
Saf bilim adamıdır.
Halis hakikat aşkıyla doludur.
Baştan ayağa medeni cesarettir.
GECE YARILARINA KADAR IŞIĞI YANARDI
En büyük mutluluklardır; son elli yılda, Türkiye nin nitelikli bilim ve sanat yaratıcılarıyla yakın dostluklarım oldu. Fikret Otyam, Veli Devecioğlu ağabeyler ve İrfan Yalçın gibi yaşayanları yazmıyorum. Tahsin Bekir Balta, Münci Kapani, Muammer Aksoy, Tuluî Sönmez, Uğur Mumcu, Tarık Zafer Tunaya, Erdinç Gönenç, Âşık Veysel, Suphi Karaman, Erdoğan Berktay, Âşık Nesimi Çimen, Bora Gözen, Hikmet Kıvılcımlı, Hasan Yalçın, Erkan Yücel, Sevinç ve Vecdi Özgüner, Doğan Öz, Nusret Hızır, Metin Altıok, Mehmet Ali Aybar, Behice Boran, Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin, Fakir Baykurt, Doğan Avcıoğlu, Attila İlhan, Cahit Talas, Cemal Süreya, Necati Cumalı, Melih Cevdet Anday, Turan Dursun, Abidin Dino, Fethi Naci, Muzaffer Buyrukçu, Erhan Bener, Kemal Sülker, Can Yücel, Saim Bugay, Uçkun Geray, Demirtaş Ceyhun, Halit Refiğr30;
Son yarım yüzyılda yakından tanıdığım, derin dostluklar yaşadığım aydınlara bakıyorum, içlerinde İlhan Arsel bilimsel çalışmada sıradan insani kaygılardan arınmış haliyle başka bir yerde duruyor. Tahsin Bekir Balta da öyleydi. Arsel Hocamızın olağanüstü inceliği, yumuşaklığı ve gösterişsiz cesareti, hepsi derin kişiliğinde bir aradadır. İnsani zaafların, basit kaygıların ve küçük heveslerin hiç ama hiç karışmadığı bir hakikat duygusunu ve vicdan sorumluluğunu, ben İlhan Arselr17;de gördüm.
Çok yakından tanıdım hocamı. Ankara Hukuk Fakültesinde çalışma odalarımız aynı koridorun üzerindeydi. İstanbul da oturur; haftada iki-üç günlüğüne Ankarar17;ya gelir, derslerini verirdi. Koç ailesiyle dünür olan Arsel ailesinin büyüğüydü. Onun için paranın pulun değeri yoktu. Otelde kalmazdı. Gece fakültedeki çalışma odasındaki kanepeye dolaptan çıkardığı beyaz çarşafı serer, üzerine battaniyeyi alır ve birkaç saat uyurdu. Bazen sabahları lavaboda karşılaşırdık, tıraşını orada olurdu. Bütün gerçek bilim adamları gibi, onun için, sade yaşamak dışında bir yaşam yoktu. Çalışmak, çalışmak, yarın ölecek gibi çalışmak en büyük mutluluktu. Gece yarılarına kadar ışığı sönmezdi. Ben de o yıllar geç saatlere kadar fakültedeki odamda çalışırdım; eve giderken bakardım, kapısının altından hâlâ ışık sızıyor. Bazen gelir kapıyı sessizce çalar, odasına davet eder, kahve ikram ederdi. Bazen de benim çalıştığım odada konuşurduk. Bilimsel bahislerin sonu gelmezdi.
GÖSTERİŞSİZLİĞİNİ DE GÖSTERMEZDİ
Bilimsel ürüne, düşünceye saygısı derindendi. Görüşlerini, dinleyene göre eğip bükmeden sadelikle ve berraklıkla açıklardı. Yanlışa yanlış derken rahattı. Eleştiriyi dinlerken de çok rahattı. Onun için mesele, doğruya ulaşmaktı. Doğrunun içinde sen ve ben yoktu. Farklı görüşlerin ortaya konmasından zevk alırdı. Öğrenmek, onun erdemiydi. Hoşgörüsü içtendi. Çünkü hakikati zart zurt ederek arayamazsınız. Tarihe bakışında bize göre tarihsel olmayan yönler vardı. Tarihe, biraz bugünün değerleriyle bakardı. Bunları 1990 larda da tatlı tatlı tartışırdık. Alçakgönüllülük ve zarafet, onda bir süs değil hakikatti. Gösterişsizliğini de göstermezdi. Kendini öne çıkarma çabası, onun için bir enerji israfıydı.
Anayasa derslerinde bin kişilik salonda uğultu olur; kesinlikle uyarmazdı. Bir üniversite öğrencisinden sessiz olmasını istemeyi nezaketsizlik olarak görürdü. İnsan incittiğini, sesini yükselttiğini, kaşlarını çattığını gören olmuş mudur; hiç duymadım.
Onu binlerce yıldan kalan hınçla öldürmek isteyenler, onu tanısalardı, ayaklarına kapanırlardı. Bu eylemlerinden mahcup olan, ne yapacağını şaşıran, yine İlhan Arsel olurdu. Kulluk sistemiyle büyük savaşın çağdaş dervişlerindendi.
BU KADAR SINIRSIZ VİCDANSIZLIK O VİCDANI KALDIRAMAZDI
Onun yumuşak ama başı dik kişiliği, en derindeki hakikat aşkının ve gerçeğe duyduğu sınırsız güvenin bir ifadesidir. Türkiye halkının aydınlanmasına koskoca bir kitaplık bırakmış olan o bilim ustasının ölümü, gazetelerde haber bile olmadı.
Haber olmasın zaten!
Bu kadar sınırsız bir vicdansızlık, o büyük vicdanı kaldıramazdı.
Bu kadar azgın bir yırtıcılık, böyle kapkara bir yobazlık; aydınlığı gördüğü yerde boğmak ister, biliyoruz.
Bu kadar dizginsiz bir yüzsüzlük ve yılışıklık o vakarı, o başı dikliği, o özgüveni tanıyamazdı, bilemezdi.
Zaten İlhan Arsel de, ölümünün haber yapılıp yapılmadığıyla ilgilenmez; bunu duysa, içerlemez ve küsmezdi. Açıklaması vardı.
Yunus Emre nin Üç günden sonra duyalar dediği gibi, ayaklarının ucuna basarak, kimseye duyurmadan aramızdan ayrılıp gitti.
Ölüsünü okyanusların soğuk suyuyla mı yuğdular o büyük aydınlanma kahramanının, o güzel hocamın?
Milleti millet yapan büyük aydınlar, öldükten sonra da alkış istemezler biliyorum. Onlardaki hakikate güven duygusu, zulme meydan okuyan eğilmezlik; muhteşemdir; görkemlidir.
Aydınlanmanın büyük yaratıcıları, dağlar gibidirler. Eteklerinde, kovuklarında insancıklar günlük hayatın hayhuyları içinde koşuşurlar. Onlar, başları pare pare dumanlar içinde, dönüp bakmazlar bile.
İLHAN ARSEL ÜNİVERSİTESİNİN IŞIĞI
Şunu çok iyi biliyorum: Koskoca bir Atatürk Devrimir17;nden sonra, şimdi çaresizlikten ağaçlara çaputlar bağlayan, duvarların deliklerine taşlar yerleştiren, eşiklere yüz süren, koynunda muskalar taşıyan, Beyoğlu caddelerinde bile faldan üfürükten medet umar hale getirilen bir toplum, Atatürk ün aydınlanma savaşçılarının, İlhan Arsellerin, Turan Dursunların ışığına koşacaktır. Tarihin en karanlık kulluk sisteminin satın aldığı bilim şarlatanlarının, satılık entellerin cilaları, kapısına kul oldukları sistemin ömrü kadardır.
Ben Türkiyemizde kapıları hep açık, milyonlarca öğrencisi olan, YÖK e MÖK e hiç bağı olmayan iki üniversite biliyorum: İlhan Arsel ve Turan Dursun üniversiteleri. Işıkları hep yanar. Toplum onların yanmasıyla aydınlanır.
Toplumlar, Iordano Brunoları odunların üzerine çıkarıp yakan engizisyon papazlarından, Nesimilerin derisini yüzen softalardan, Hasret Gültekinleri Madımaklarda yakan yobazlardan kurtularak millet oldular; özgür oldular; insan sevgisine ve hoşgörüye kavuştular.
Milletleri millet yapan aydınlar vardır. Fransızların Baron D holbachları, Jean Meslierleri; Almanların Goetheleri, Kantları, Feuerbachları; Rusların Çernişevskleri Gogolları, Tolstoyları; Çinlierin Lu Hsunları gibi.
İlhan Arsel de, milletimizi millet yapan, insanımızı insan yapan büyük aydınlarımızdandır.
Onu toprağa değil, okyanuslara veriyoruz.
Eller üzerinde taşınmamak için, gurbetin koynuna bırakmıştır kendisini. Ölümündeki sessizlik, bizleri ondan ayıran okyanusların derinliklerindeki sessizliktir.
DOĞU PERİNÇEK
Silivri cezavi
(14 OCAK 2010 tarihli Aydınlık Başyazısı)
Mesaj Sayısı: 87 Katılım Tarihi: 27.03.06 Yaş : 53
emeginize ve kaleminize saglik degerli ustam
Dosttu bulmak cok zor dostluk icinde.
x
Yolu Hakk olan kul, hiç mi hiç şaşmaz,
İnkarcı münafık bu yolu aşmaz,
Gönül ikliminde coşsada taşmaz,
Kavurmasın tende bizi tuzumuz......
Mesaj Sayısı: 87 Katılım Tarihi: 27.03.06 Yaş : 53
elleriniz opuyorum hocam, gercekten mukemmel bir insansiniz, köyümpzden böylesi guzel insanlarin cikmasiindan dolayi gurur duyyorum...
Dosttu bulmak cok zor dostluk icinde.
x
Yolu Hakk olan kul, hiç mi hiç şaşmaz,
İnkarcı münafık bu yolu aşmaz,
Gönül ikliminde coşsada taşmaz,
Kavurmasın tende bizi tuzumuz......
İLHAN ARSEL ülkemizin aydınlanması konusunda çok değerli çalışmaları olan bir bilim ve aydınlatıcı insandır. Bilimi ilke edinmiş tüm alıntılarını anlattığı konuları ehillerinden öğrenerek araştırarak yapmıştır. Cahil yobazın birisi bilmeden ona küfrederse edebilir.
Ama Arselin tertemiz bilimselliğine asla leke sürmüş sayılmaz.
Sevgili Arsel sen ölmedin biz varız, binlerce yüzbinlerce biz varız!
www.safakaltun.com
Kardeşim manyakmısınız kimin cenentlik cehennemlik olacağını kim biliyor. Vefat etmiş insanın arkasından dua okunur ateşi bol olsun denilmez
BU GÜNÜN BAŞTAN SONU GELMİŞ