Admin
Site Yöneticisi
Mesaj Sayısı: 148
Katılım Tarihi: 04.10.05
Konum: Hamburg
Yaş : 65
|
Sevgili canlarım,
Son mektubumdan bu yana hayli zaman geçti Yaz tatili biraz uzun oldu. Sizin anlayacağınız biraz da emekliliğin keyfini çıkartıyorum Datça'da. Yaşamımın önemli bir kısmı mücadelelerle geçti. Bu mücadele ilkokula başlamadan önce başladı ve hala devam ediyor inanın.(Bir başka yazımda, köyde ilkokula nasıl başladığımı, nasıl ve hanği koşullarda okuduğumuzu da anlatmak istiyorum.) Gençlerin ilgisini çekeceğini umuyorum. Mücadele sadece para kazanmak, servet sahibi olmak için yapılmaz. Şükür böyle bir derdim yok. Bu mektubumda sizlere, özellikle gençlere yine nsanı yücelten, onu değerli kılan bir özellikten, bir hasletten söz etmek istiyorum. Bu, Mücadele ve mücadele ruhu.
Mücadele: Uğraş verme, savaşma demektir. Bir amaca, bir ideale, bir hedefe ulaşmak için gösterilen çabaların, göğüslenen zorlukların tümüdür. Herkesin mücadelesinin amacı, hedefi, yoğunluğu, şiddeti ve güçlükleri farklıdır. Yaşamın herhangi bir yerinde bu mücadeleyi bırakmak yani pes etmek mücadele ruhunun eksikliğini gösterir. Bu ruhtan yoksun olan ya da yeterince sahip olmayan kişi başarısızlığa mahkumdur. Mücadelemizde başarılı olduğumuz oranda mutlu oluruz.
Mücadele etmek için önce, uğrunda çarpışacağımız bir amacın, bir idealin ya da bir hedefin olması gerekir. Sonra da bu amaca ulaşmak için gerekli olan fiziki ve ruhsal donanıma sahip olmalıyız. Yani önce hedefimizi koymalıyız. Çünkü, nereye gideceğinizi bilmiyorsanız hangi yoldan gideceğinizin hiçbir anlamı ve değeri yoktur.
Amaca ulaşmada kararlılık çok önemlidir. Bununla ilgili düşüncelerimi daha önceki yazılarımda sizlere aktardım. Burada bir cümle daha eklemek istiyorum: Mücadeleye karar vermek ve bu karar doğrultusunda elden gelen çabayı göstermek insanın bedenini, ruhunu ve aklını geliştirir. Yaşam acımasızdır. gevşediğiniz an sizi ezip geçebilir. buna fırsat vermemek için ise mücadele şarttır.
İş yaşamında engeli olmayan bir yol yoktur. Kimse hedefine asansörle erişmiş değildir, bu böyle bilinmeli. Yolunuzun üzerinde engeller, güçlükler, barikatlar yoksa bilin ki o yol sizi arzuladığınız yere ulaştırmaz.
Amaca ulaşmak için var gücünüzle çalışmak bir mücadele biçimidir. İnsanı üç olusuz konumdan kurtarır: Can sıkıntısı, Kötü alışkanlıklar ve Yoksulluk. Ayrıca, gerçek bir başarı mücadele ile elde edilebileceği için mücadele, mutlu olmanın anahtarıdır. Sevgili gençler, Gözünüz yükseklerde olsun. Size toplumun, çevrenin hatta ailenizin biçtiği bir geleceği değil kendi özgür iradenizle belirlediğiniz bir geleceği hedefleyin. Göreceksiniz daha başarılı, daha mutlu olacaksınız.
Yukarıdan beri sözünü ettiğim mücadele dürüst, ahlaki ve onurlu bir mücadeledir doğal olarak. Bazılarımızın düşündüğü ve uygulamağa çalıştığı veya uyğuladığı gibi " Hedefe giden her yol mübahtır." anlayışı benim tanımlamağa çalıştığım mücadele anlayışı ile asla bir ilgisi yoktur. Mücadelemizde dürüst bir kişilik sergilemek çok önemlidir. İnsanların size güven duyması gerekir. Yüzünüzde iki maske ile dolaşırsanız gün gelir hangisinin gerçek yüzünüz olduğunu şaşırırsınız, ya da biri çıkıp maskenizi indirebilir. İkiyüzlülük gerçek başarının en büyük düşmanıdır. Hedefe giderken yaptığımız mücadelenin, tuttuğumuz yolun temiz vicdanları örselememesi gerekir.
Yaşamımızda bir amacın, bir idealin yokluğu bedenimizi ve ruhumuzu en çok yıpratan etkendir. Bir düşünür:"Kişi bir şeye yoğunlaştığında doğa onunla birlikte harekete geçer." diyor. Çok doğru bir görüş.
Mücadele ruhu eğitimle geliştirilebilir. Yeni doğmuş bebeklerin zeka düzeyleri sanıldığı gibi milletlere göre farklılıklar göstermez. Ama eğitimle farklı hale getirilir. Bu yüzden çocuklarımızın zeki, yaratıcı ve mücadeleci olmaları için elimizden geldiğince daha iyi eğitilmelerini sağlamalıyız.
Bu mektubumu birçoğonuzun birilerinden dinlemiş olduğunu sandığım bir hikaye ile bitirmek istiyorum ve tekrar ifade ediyorum:" Gerçek bir mücadele sonucu elde edilen şey ne olursa olsun değerlidir."
BU PARAYI DENİZE ATTIRMAM
Almayada, baba Alman, anne Türk olan ve bir erkek çocukları bulunan varlıklı bir aile Hamburgda deniz kenarında, güzel bir evde yaşıyor. Baba oğlunu bir Alman gibi yetiştirmek istese de anne farklı davranıyor. Oğlunun bir dediğini iki etmiyor. Delikanlının her isteği annesi tarafından büyük bir zevkle yerine getiriliyor. Yani oğlanın bir şeye sahip olmak için çalışmak, mücadele etmek gibi bir derdi asla olmuyor. Her şey önüne hazır geliyor.
Bu durum babayı pek mutlu etmiyor. her fırsatta oğlunu çalışmağa, mücadele etmeğe zorluyor. Ama delikanlı her seferinde: " Ne önemi var! O da neymiş! İstersem onu da yaparım, şunu da yaparım, istediğim her şeyi alırm, Para dediğin nedir ki, almak itediğim her şeye para bulurum." diyerek kaytarmağa devam ediyor. Derken bir gün baba oğlunu yanına çağırıyor ve ona: " madem paranın bir önemi yok, o halde bir ay boyunca hergün 1 mark kazanıp bana getirmeni istiyorum." diyor. Delikanlı: "O hooo! Bu da iş mi? istersen 5 mark getireyim, göreceksin" deyip ayrılıyor.
Ertesi gün annesinden 1 mark alıp akşam babasına uzatıyor. "Al işte sana 1 mark." Baba parayı alıp denize fırlatıp atıyor. İkinci gün amcasıdan alıp getiriyor. Baba parayı alıp yine denize fırlatıyor. Üçüncü gün kuzeninden, dördüncü gün halasından .... Baba para isteyebileceği yerleri birer birer tembihleyerek ikinci kez almasını önlüyor. Nihayet diyelim 15 gün sonra 1 markı isteyip alabileceği kimse kalmıyor. Çaresi rıhtıma gidip hamallık yapmak zarında kalıyor. bir markı kazandığında kan ter içinde kalmış oluyor. Akşam eve yorgun argı dönüp 1markı babasına uzatıyor. Baba parayı denize fırlatmak üzereyken bileğine yapışır. "Ne yapıyorsu sen baba. ben o 1 markı kazanmak için ne büyük bir mücadele verdim, biliyor musun? lütfen onu suya atma." diyor.
Alın teri ile kazanılan her şey değerlidir.
Hoşça kalın
İsmail İlhan |