Admin
Site Yöneticisi
Mesaj Sayısı: 148
Katılım Tarihi: 04.10.05
Konum: Hamburg
Yaş : 65
|
Sevgili Köyüm insanları,
Bu mektubumda size insanlığın hiç vazgeçmediği ve vazgeçemiyeceği bir olgusundan sözetmek istiyorum. Din ve inanç olgusu. İnsanlığın tarihinin bilinmesinden günümüze kadar DİN ve İNANÇ konusu toplumların yaşamında hep ön planda yer almıştır. Tarih içinde pek çok zaman gerek küçük topluluklar,gerek kabileler ve gerekse büyük devletler arasında din ve inanç uğrunda küçük, büyük sayısız kavgalar ve savaşlar olagelmiştir. Sonunda, nispeten uygar diyebileceğimiz batı toplumları, bu kavgaları en aza indirgemenin yolu olarak LAİK sistemi geliştirip uygulamaya koymuşlardır. Bu sistemi özümseyip uygulayabilme bilincine ve eğitim seviyesine erişememiş toplumlar (Özellikle islam toplulukları) hala bu kavgayı sürdürmekteler.
Pek çok kimse, din eğitim ve öğreniminin, insanların dinlerini bilinçli olarak öğrenip yaşaması için gerekli olduğunu savunur durur. Ancak ülkemizde verilen din eğitim ve öğreniminin sadece sünni kesime yönelik olduğu bilinçli olarak gözardı ediliyor. Kaldıki LAİK olduğunu iddia eden bir devletin her inancın mensuplarına aynı mesafede olması gerektiği düşünülürse, böyle bir eğitim gerekli dahi olsa bu görevi yapacak olan kurumun devlet olmaması gerektiği ortadadır. O ulusu oluşturan her inanç gurubu, eğer istiyorsa, bu eğitimi kendi olanakları ile sağlaması gerekir. Benim istemediğim, bana yararı olmadığına inandığım bir eğitimin benden toplanan vergilerle sağlanması ne adalete, ne hukuka ne de gerçek demokrasi anlayışına uyar.
Dini inançlar, gerçekten inananları mutlun eden bir sosyal olgudur. Neye inandığı, kime niçin inandığı sadece bireyin kendisini ilgilendirmelidir. İnsanlar kendi mutluluklarını sağlayacak inancı ve inanç sistemini kendi özgür iradesiyle seçme hakkına sahip olmalıdır. Ama bu hiç bir zaman böyle olmuyor. Ben, bir müslüman toplumu içinde, kendini müslüman sayan bir ailede dünyaya geldiğim için kendimi müslüman sayıyor, sayılıyorum. Bir başka ülkede başka bir dinin mensubu olarak dünyaya geseydim o dinin mensubu olacaktım. O zaman Doğal olarak o din benim için önemli, kutsal olacaktı. Buradan çıkartılacak sonuç şudur: Hemen hemen hiç birimiz dinimizi, inançlarımızı kendi özgür irademizle seçmiyoruz. Özgür irademizle seçmediğimiz bir olguyu kabullenmemek, kabullenmek kadar doğal hakkımız olmalıdır. Bu hakkını kullandığı için hiç kimse suçlanmamalıdır. Demokratik bir toplumda bu tür suçlamalara yasalar izin veremez. Veriyorsa da orada demokrasiden söz edilemez. Hiç kimse başkaları ile aynı inancı paylaşmak zorunda olmamalıdır.
Geçmiş çağlardan da ders alarak kavgasız, mutlu ve hoşgörülü bir toplum ve toplum düzeni yaratabilmek için inançlarımızı, özgür irademizin bir olgusu olarak yaşamağa fırsat verilmelidir. Gerekirse ki bu çok gerekli, bunun için sonuna kadar, demokrasi kuralları içinde mücadele etmeyi göze almalıyız. Bu hem gerçek bir demokrasinin temel bir koşulu, hem de, bana göre, mutlu olmanın bir yoludur.
Hepinize sonsuz segiler, saygılar yolluyorum.
İsmail İlhan
Not: Tatile çıkma nedenimle bir süre sizlere mektup gönderemiyeceğim. |