Aralık 23 2024 04:04:01
menu_open.gif Ana Menü
menu_open.gif
Üye İstatistikleri
cem zeren17 Hafta
Kababel...49 Hafta
Bay-Nos...49 Hafta
454545112 Hafta
mustafa...158 Hafta
Admin175 Hafta
Deniz S...187 Hafta
Alican201 Hafta
haydar ...207 Hafta
ORHAN A...222 Hafta


Bugün: 0
Dün: 0
Bu Hafta: 0
Bu ay: 0
Bu yıl: 0
Son Üyemiz : Mustafa Basal

bullet.gif Çevrimiçi Ziyaretçiler: 1
bullet.gif Toplam Üye Sayısı: 660
menu_open.gif Galeriden Seçmeler
menu_open.gif Forum Başlıkları
En Yeni Forum Başlıkları
bullet.gif BİLİMİN GÜCÜ - İSMAİ...
bullet.gif Selam
bullet.gif TÜRKiYE NEREYE GiDiYOR?
bullet.gif BAKINIZ NE GÜZEL SÖY...
bullet.gif GÖNÜL BURCUMDUR
En Fazla İlgilenilen Başlıklar
Henüz Başlık Oluşturulmamış.
menu_open.gif En Son İncelemeler
İnceleme Bulunamadı
menu_open.gif
Köçek Kömü Köyü
menu_information.png Başlığı Görüntüle
Köçek Kömü Köyü Sitesi » Forum » Gözlem-Düşünce-Tartışma
TUNA CADDESİ'DE
Kullanıcı Adı
Parola
Kayıt S.S.S. Üye Listesi Bugünkü Mesajlar Arama

Başlığı Yazdır

07-02-2010 07:19 ÖS TUNA CADDESİ'DE
Kullanıcı Avatarı

celal ilhan

Deneyimli Üye


Mesaj Sayısı: 114
Katılım Tarihi: 03.10.06
Konum: ankara
Yaş : 81

Uyarı seviyesi 0
TEKEL İŞÇİLERİYLE
TUNA CADDESİNDE
Celal İlhan
Türk-İş in, sendikalarının önünde, yeni haklar elde etmek için değil, kazanılmış haklarını, hırsıza-uğursuza kaptırmamak için 39 gündür direnen TEKEL işçilerinin arasındayım.
Gün, 23 Ocak 2010, saat 20 30.
Hava oldukça soğuk. Üşüyorum. İnsanların / direnişçilerin duruş ve davranışları, umutla umutsuzluk arasında gidip geldiklerini gösteriyor. Çözülmelerinden korkuyor, üzülüyorum. Çokları deneyimsiz, otuz otuz beş yaşlarında genç işçiler. Arada bir coşuyor, gırtlakları yırtılırcasına bağırıyorlar.

KURTULUUŞ YOK, TEK BAŞIINA!
HA HEP BERABER YA HİÇ BİRİMİZ!

Umutlanıyorum o gürlemelerle.
Türk-İş in önünden geçen Bayındır Sokak ve onu dik kesen Tuna Caddesi derme çatama çadırlarla dolu. Çadırların büyük çoğunluğu, Bayındır Sokağa oranla daha geniş ve uzun Tuna Caddesi nde konuşlanmış. Her sözde- çadırdan zehirli duman yayıylıyor çevreye. TEKEL işçileri varilden bozma sobalarla ısınmaya çalışıyor. Kiminde soba borusu kalınlığında odunlar, kiminde hurda mobilya artıkları, kiminde karton, kiminde eski çul çaput yakılıyor. Sabalardan yayılan zehirli duman birbirine karışarak daha yoğun boğucu kokular oluşmasına neden oluyor.
Bu durum özel hafiyeleri tarafından başbakana anın da iletiliyor olmali ki(!); demeçlerinde, işçilerin çevre kirliliği yarattığını, hiçbir sonuç alamayacakları halde bağrıp çağırdıklarını, askeri darbeler yetmemiş gibi bunların da sivil darbe peşinde koştuklarını söylemekten çekinmiyor.
Günlerce o çadırlarda yaşayıp, o kukuyu solumak bir yana birkaç dakika süreyle sokakta yürümenin bile ne denli zor olduğunu yaşayarak öğreniyorum.
Burada neler olup bitiğini bilmeyen bir gezgin; savaş sonrası evleri yıkılmış, kıyıma uğramış ya da büyük deprem yaşamış bir kentin, tozduman içinde yaralarını sarmaya çalıştığını düşünecektir eminim. Çadırlarda palapırtılara, çullara, battaniyelere sarınmış ısınmaya, dinlenmeye çalışan, öksüren, titreyen insan yığınla.
Bu eylemde, işi başından aşan bir küme varsa o da sağlık emekçilerinin oluşturduğu, işçilerin revir adını taktığı, gönüllü doktorlardan, hemşirelerden oluşmuş bir küme. Nereden buluyorlarsa, her işçinin cebinde kutu kutu antibiyotik, öksürük şurubu, gargara şişeleri ve öteki ağrıkesici ilaçlar. Boğazı yanan, midesi kazınan, ateşi çıkanlar ha bire ilaç yutuyor ya da içiyor.
İki gün önce akşam yedi sularında, İşçi Partisinin alana kurduğu TV den haberleri izlerken yere yığılan, arkadaşları tarafından önce revire sonra cankurtaranla hastaneye kaldırılan genç kadın geliyor gözlerimin önüne.
Direnişçilerin öyküsü, sayılarından kat kat fazla. Biri, anasının telefonla, r1;Düşümde geri döndüğünü gördüm, hakkını almadan dönersen sütümü helâl etmemr1; dediğini; öteki, sekiz yaşındaki oğlunun, r0;Baba, seni çok özledim, sen gelmeyeceksen ben oraya geleceğimr1; diye ağladığını, kendi gözleri de buğulanarak anlatıyor. Bir yakınmaları da kimi TV lerin direnişçilerle söyleşi yaptıkları, filmlerini çektikleri halde yayımlamadıklarından. Aileleri, adını verdikleri kanalı saatlerce izledikleri halde onları ekranda göremediklerinden söz ediyorlarmış.
Birçok emekçinin işin farkında olmasına karşın bazılarının, buradaki aldatmacayı görememiş olmaları içime dokunuyor. TV kanallarının birbirlerinden ne denli farklı amaçlar için kurulmuş olduğununun bilincinde değiller sanki. CNN lerin, SKY lerin, NTV lerin, FOX ların, Kanal 7 lerin, ATV lerin ve benzerlerinin kimlerin hesabına çalıştığı, hangi yabancı ülkelerin ortaklığıyla yayım yaptığını araştırmalarını söylüyorum onlara.
Geceyi nasıl geçirdiklerini sorduğum iki genç TEKEL işçisi, üşümemek için sabaha değin gezindiklerini; ilk günlerde ibadet için gittikleri camide akşam namazından sonra bir iki saat kestirdiklerini; son günlerde ise hükümete (Tayyip e) karşı bir eylem içinde olduklarının imamlar tarafından anlaşılması üzerine, camiden de kovulduklarını anlatıyor tüm içtenliği ile.
Nasıl oluyor bu dememe gerek kalmıyor, Mecit adındaki genç, hüzün dolu bakışlarını gözüme dikerek, r0;Amca, biz AKP li idik, idik diyorum dikkat et, onları dinlerine, peygamber efendimize bağlı insanlar olarak biliyorduk, yanılmışız ki ne yanılma.r1; diyor. Arkadaşı Mehmet, r0;Ben daha ötesini söyleyim amcar1; diye sözünü kesiyor Mehmet in, r0;Biliyor musun?r1; diyor, r0;tarikata da girmiştik. Şimdi görüyoruz ki hepsi yalancı, hepsi dinsiz, imansız kimselermiş. Haklarımız çiğneniyor apaçık, günlerdir ayazda sokaktayız, per perişan olduk. Nerede bu müslümanlar, soruyorum size? Daha doğrusu kendime soruyorum. Cevabı, sizlerde işte. Günlerdir, sabaha değin bunları düşünüyor, bunları tartışıyoruz aramızda. Yanımıza gelenlerin tümü düşman bellediğimiz kominist, sosyalit, sosyal-demokrat Atatürkçü insanlar. Sizce öyle değil mi amca?r1; diye içini döküyor. İlk zamanlar amca denilmekten rahatsız oluyordum ya alıştım artık.
Yanlarından ayrılırken, ikircikli hallerinden rahatsızlık duyuyorum:
r0;İnanın bana, başaracaksınız. Allahın, haklının yanında olduğundan kuşkunuz mu var sizin.r1; diyorum. O an da uzak çadırlardan çiğlık gibi bir ses yükseliyor.
DİRENE DİRENE KAZANACAĞIZ!

Şimdi bir küme genç kadının yanındayım.
Ek sıkıntıları var, ilk bakışta anlaşılıyor. Sıkıntıları, donduran ayazla, ukusuzluk ve yorgunlukla, onlarca sözdesobadan sokağa yayılmış zehirlİli gaz kokusuyla ilgili gibi görünmüyor. Bakışları ve ilgileri, aralarındaki ince, esmer, uzun saçlı bir kıza yönelik duruyorlar.
Saklıları gizlileri yok. Başlıyoruz konuşmaya. r0;Amca bu Allahın emri mi?r1; diye başlıyor söze, kısa boylu kumral saçlı kız. r0;Fatmanın nişanlısı yüzüğünü atmış. Ankarar17;da grev çadırlarında tek başına nasıl kalırsın günlerdir diye.r1; Sözü, Fatma kızın beline sarılmış gergin, patlamaya hazır duran ikinci esmer alıyor, r0;Fatma burada yalnızmış, başına çok kötü şeyler gelebilirmiş, belki de gelmişmiş, daha neler. Allahımı inkâr edeyim amca, kendimi evimde bile burada olduğu denli güvende hissetmedim hiçbir zaman. Biz buraya fingirdemek için gelmedik, ekmeğimizin peşindeyiz. İnsanlık öldü, herkes birbirinin kuyusunu kazıyor sanıyor bunlar.r1; diye içini döküyor ikinci esmer.r1;
Alana giren ziyaretçi bir topluluğun savsözleriyle konuşmamız sonlanıyor.
İşçiler, yeni gelen emek dostlarıyla birlikte haykırıyor:

GÜN GELECEK! DEVRAN DÖNECEK!
AKEPE HALKA HESAP VERECEK!

GEMİLERİ YAKTIK GERİ DÖNÜŞ YOK!

GEENEL GIIREV GENEL DİRENİŞ!
 
12-02-2010 12:21 ÖÖ RE: TUNA CADDESİ'DE
Kullanıcı Avatarı

safak altun

Yönetici


Mesaj Sayısı: 171
Katılım Tarihi: 31.08.06
Konum: Hamburg
Yaş : 65
celal ilhan yazdı:
TEKEL İŞÇİLERİYLE
TUNA CADDESİNDE
Celal İlhan

Türk-İş in, sendikalarının önünde, yeni haklar elde etmek için değil, kazanılmış haklarını, hırsıza-uğursuza kaptırmamak için 39 gündür direnen TEKEL işçilerinin arasındayım.
Gün, 23 Ocak 2010, saat 20 30.
Hava oldukça soğuk. Üşüyorum. İnsanların / direnişçilerin duruş ve davranışları, umutla umutsuzluk arasında gidip geldiklerini gösteriyor. Çözülmelerinden korkuyor, üzülüyorum. Çokları deneyimsiz, otuz otuz beş yaşlarında genç işçiler. Arada bir coşuyor, gırtlakları yırtılırcasına bağırıyorlar.

KURTULUUŞ YOK, TEK BAŞIINA!
HA HEP BERABER YA HİÇ BİRİMİZ!

Umutlanıyorum o gürlemelerle.
Türk-İş in önünden geçen Bayındır Sokak ve onu dik kesen Tuna Caddesi derme çatama çadırlarla dolu. Çadırların büyük çoğunluğu, Bayındır Sokağa oranla daha geniş ve uzun Tuna Caddesi nde konuşlanmış. Her sözde- çadırdan zehirli duman yayıylıyor çevreye. TEKEL işçileri varilden bozma sobalarla ısınmaya çalışıyor. Kiminde soba borusu kalınlığında odunlar, kiminde hurda mobilya artıkları, kiminde karton, kiminde eski çul çaput yakılıyor. Sabalardan yayılan zehirli duman birbirine karışarak daha yoğun boğucu kokular oluşmasına neden oluyor.
Bu durum özel hafiyeleri tarafından başbakana anın da iletiliyor olmali ki(!); demeçlerinde, işçilerin çevre kirliliği yarattığını, hiçbir sonuç alamayacakları halde bağrıp çağırdıklarını, askeri darbeler yetmemiş gibi bunların da sivil darbe peşinde koştuklarını söylemekten çekinmiyor.
Günlerce o çadırlarda yaşayıp, o kukuyu solumak bir yana birkaç dakika süreyle sokakta yürümenin bile ne denli zor olduğunu yaşayarak öğreniyorum.
Burada neler olup bitiğini bilmeyen bir gezgin; savaş sonrası evleri yıkılmış, kıyıma uğramış ya da büyük deprem yaşamış bir kentin, tozduman içinde yaralarını sarmaya çalıştığını düşünecektir eminim. Çadırlarda palapırtılara, çullara, battaniyelere sarınmış ısınmaya, dinlenmeye çalışan, öksüren, titreyen insan yığınla.
Bu eylemde, işi başından aşan bir küme varsa o da sağlık emekçilerinin oluşturduğu, işçilerin revir adını taktığı, gönüllü doktorlardan, hemşirelerden oluşmuş bir küme. Nereden buluyorlarsa, her işçinin cebinde kutu kutu antibiyotik, öksürük şurubu, gargara şişeleri ve öteki ağrıkesici ilaçlar. Boğazı yanan, midesi kazınan, ateşi çıkanlar ha bire ilaç yutuyor ya da içiyor.
İki gün önce akşam yedi sularında, İşçi Partisinin alana kurduğu TV den haberleri izlerken yere yığılan, arkadaşları tarafından önce revire sonra cankurtaranla hastaneye kaldırılan genç kadın geliyor gözlerimin önüne.
Direnişçilerin öyküsü, sayılarından kat kat fazla. Biri, anasının telefonla, 'Düşümde geri döndüğünü gördüm, hakkını almadan dönersen sütümü helâl etmem' dediğini; öteki, sekiz yaşındaki oğlunun, 'Baba, seni çok özledim, sen gelmeyeceksen ben oraya geleceğim' diye ağladığını, kendi gözleri de buğulanarak anlatıyor. Bir yakınmaları da kimi TV lerin direnişçilerle söyleşi yaptıkları, filmlerini çektikleri halde yayımlamadıklarından. Aileleri, adını verdikleri kanalı saatlerce izledikleri halde onları ekranda göremediklerinden söz ediyorlarmış.
Birçok emekçinin işin farkında olmasına karşın bazılarının, buradaki aldatmacayı görememiş olmaları içime dokunuyor. TV kanallarının birbirlerinden ne denli farklı amaçlar için kurulmuş olduğununun bilincinde değiller sanki. CNN lerin, SKY lerin, NTV lerin, FOX ların, Kanal 7 lerin, ATV lerin ve benzerlerinin kimlerin hesabına çalıştığı, hangi yabancı ülkelerin ortaklığıyla yayım yaptığını araştırmalarını söylüyorum onlara.
Geceyi nasıl geçirdiklerini sorduğum iki genç TEKEL işçisi, üşümemek için sabaha değin gezindiklerini; ilk günlerde ibadet için gittikleri camide akşam namazından sonra bir iki saat kestirdiklerini; son günlerde ise hükümete (Tayyip e) karşı bir eylem içinde olduklarının imamlar tarafından anlaşılması üzerine, camiden de kovulduklarını anlatıyor tüm içtenliği ile.
Nasıl oluyor bu dememe gerek kalmıyor, Mecit adındaki genç, hüzün dolu bakışlarını gözüme dikerek, 'Amca, biz AKP li idik, idik diyorum dikkat et, onları dinlerine, peygamber efendimize bağlı insanlar olarak biliyorduk, yanılmışız ki ne yanılma.' diyor. Arkadaşı Mehmet, 'Ben daha ötesini söyleyim amca' diye sözünü kesiyor Mehmet in, 'Biliyor musun?' diyor, 'tarikata da girmiştik. Şimdi görüyoruz ki hepsi yalancı, hepsi dinsiz, imansız kimselermiş. Haklarımız çiğneniyor apaçık, günlerdir ayazda sokaktayız, per perişan olduk. Nerede bu müslümanlar, soruyorum size? Daha doğrusu kendime soruyorum. Cevabı, sizlerde işte. Günlerdir, sabaha değin bunları düşünüyor, bunları tartışıyoruz aramızda. Yanımıza gelenlerin tümü düşman bellediğimiz kominist, sosyalit, sosyal-demokrat Atatürkçü insanlar. Sizce öyle değil mi amca?' diye içini döküyor. İlk zamanlar amca denilmekten rahatsız oluyordum ya alıştım artık.
Yanlarından ayrılırken, ikircikli hallerinden rahatsızlık duyuyorum:
'İnanın bana, başaracaksınız. Allahın, haklının yanında olduğundan kuşkunuz mu var sizin.' diyorum. O an da uzak çadırlardan çiğlık gibi bir ses yükseliyor.
DİRENE DİRENE KAZANACAĞIZ!

Şimdi bir küme genç kadının yanındayım.
Ek sıkıntıları var, ilk bakışta anlaşılıyor. Sıkıntıları, donduran ayazla, ukusuzluk ve yorgunlukla, onlarca sözdesobadan sokağa yayılmış zehirlİli gaz kokusuyla ilgili gibi görünmüyor. Bakışları ve ilgileri, aralarındaki ince, esmer, uzun saçlı bir kıza yönelik duruyorlar.
Saklıları gizlileri yok. Başlıyoruz konuşmaya. 'Amca bu Allahın emri mi?' diye başlıyor söze, kısa boylu kumral saçlı kız. 'Fatmanın nişanlısı yüzüğünü atmış. Ankara'da grev çadırlarında tek başına nasıl kalırsın günlerdir diye. 'Sözü, Fatma kızın beline sarılmış gergin, patlamaya hazır duran ikinci esmer alıyor, 'Fatma burada yalnızmış, başına çok kötü şeyler gelebilirmiş, belki de gelmişmiş, daha neler. Allahımı inkâr edeyim amca, kendimi evimde bile burada olduğu denli güvende hissetmedim hiçbir zaman. Biz buraya fingirdemek için gelmedik, ekmeğimizin peşindeyiz. İnsanlık öldü, herkes birbirinin kuyusunu kazıyor sanıyor bunlar.' diye içini döküyor ikinci esmer.'
Alana giren ziyaretçi bir topluluğun savsözleriyle konuşmamız sonlanıyor.
İşçiler, yeni gelen emek dostlarıyla birlikte haykırıyor:

GÜN GELECEK! DEVRAN DÖNECEK!
AKEPE HALKA HESAP VERECEK!

GEMİLERİ YAKTIK GERİ DÖNÜŞ YOK!

GEENEL GIIREV GENEL DİRENİŞ!

www.safakaltun.com
 
12-02-2010 10:55 ÖÖ RE: TUNA CADDESİ'DE
Kullanıcı Avatarı

celal ilhan

Deneyimli Üye


Mesaj Sayısı: 114
Katılım Tarihi: 03.10.06
Konum: ankara
Yaş : 81

Uyarı seviyesi 0
Sevgili Şafak,
Yazıdaki klavye uyumsuzluk sorunlarını temizlediğin için teşekkürler, şimdi daha güzel olmuş.
 
Atlanilacak Forum:
Forum powered by fusionBoard
menu_information.png Bu Başlığı Paylaş
URL:
BB Kodu:
HTML:
menu_information.png
Köçek Kömü Köyü