TÜSİAD'ın Koç Üniversitesi'yle birlikte düzenlendiği ''Küresel Kapitalizmin Geleceği ve Türkiye'' konulu konferansta, ABD'nin finansal krizinin bankalardan sonra ''ülke batıran'' sonuçlarını Harvard'lı uzmanlardan dinleme olanağı bulduk.
Harvard Üniversitesi İktisat Profesörü Jeffry Frieden, konuşmasını ''Küresel Kapitalizm Bir Kez Daha Çökecek mi?'' başlığı altında sundu.
TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ da, ''Bu kriz, kapitalizmin sonu olmasa da, piyasa ekonomisinin çöküşü anlamına gelmese de, 1929 Büyük Bunalımı kadar derin bir ekonomik gerilemeye girilmese de, son yüzyılın en ciddi küresel krizi. Türkiye ekonomisi de bu krizden zarar görecek ve büyüme yavaşlayacak'' diye konuştu.
ABD'deki konut sektörünün açığa vurduğu krizin dehşet verici sonuçları ortaya çıktıkça ''çöküş'' hızlanıyor.
1989'da Berlin Duvarı yıkılıp Sovyetler Birliği dağıldığında ''tarihin sonu''na gelindiği ilan edilmişti.
Kapitalist sistem, komünizmi yenilgiye uğratmıştı.
Yeni dünya düzeni, ''tek kutuplu'' dünyada ABD'nin egemenliği ve küreselleşme anlamına geliyordu.
Prof. Jeffry Frieden dünkü konuşmasında değindi, 11 Eylül sonrası Bush döneminde sadece ABD'nin borçları 5 trilyon dolar artmış. Küresel şirketlerin oyuncağı haline gelen ülkelerin toplam ulusal gelirlerinden daha fazlasını bankalar aracılığıyla borçlandıkları gerçeğiyle şimdi yüzleşiliyor. İzlanda dış borçları nedeniyle ''iflas eden'' ilk Avrupa ülkesi. Türkiye'ye 1970'li yıllarda ''dış ödemeler açığını'' kapatmak üzere 1 milyon dolar borç veren Batılı ülke ekonomileri teker teker batıyor.
Türkiye de krize 45 milyar dolar cari açıkla yakalandı. Özel sektörün 140 milyar doları aşan dış borçları da ''reel sektör''ü bekleyen tehlikenin göstergesi.
Avrupa ve Rusya krizden etkilendikçe, ihracata dayalı büyüme de olumsuz etkilenecek. Kredi maliyetleri artacak. Sanayide daralma ve işsizlik kaçınılmaz olacak.
Amerikalı iktisatçılar adını koymakta zorlansalar da küresel ekonominin krizi, ''kapitalizmin bir kez daha çöküşü'' anlamına geliyor.
Harvard'lı iktisatçı Frieden, küresel kapitalizmin ''kazanan ve kaybedenleri''nden söz ederken gelir dağılımındaki bozulmaya dikkat çekti. Orta alt sınıfların sonuçta kaybettiğini anlattı. Konut sektöründeki sanal değer artışlarından kazananların bugün evlerini kaybetme riski karşısında ABD orta sınıfının da Bush döneminde ülkeye giren 5 trilyonun keyfini çıkardığı bir gerçek.
ABD ve Avrupa'da pek çok ülke gibi Türkiye'de de, ''ürettiğinden fazlasını tüketme'' dönemi sona erdi. AKP iktidarı dışarıdaki ucuz paraya yüksek faiz ödeyerek neoliberal rüzgârları fazlasıyla arkasına almıştı.
''Lale Devri''nin sonuna geldik. Batılı kuramcıların ''tarihin sonu'' tezi de küresel kapitalizmle birlikte çöküyor. Marx haklı çıktı. Şimdi ''Kapital''i okumanın zamanı.
Marx'ın kehaneti -Derya Sazak- (Milliyet)
Leman'ın kapağındaki Marx'ı gördünüz mü? 'Kapitalizm can çekişiyor. Marx bize gülümsüyor' diye başlık atmış Lemancılar.
Marx, eliyle malum işareti yapıyor!
Sam Amca'nın (ABD) yıllarca gözümüze giren parmağına karşılık anlamlı bir yanıt bulmuş mizahçılar.
Küresel ekonomik krizin, 'kapitalizmin sonu'nu yüz elli yıl önce gören Karl Marx'ı haklı çıkardığına ilişkin görüşlerin tartışıldığı ortamda uzun okumalara gerek bırakmayacak ölçüde anlaşılır Leman'ın kapağı.
Karl Marx'ı okuyup anlamaya çalışanların sonu '68 kuşağı'nın trajedisinde gizlidir.
Oysa devlet, 'soğuk savaş' koşullanması ve 'komünizm'i önleme adına, alternatif siyasi-iktisadi tezlerden ürkmeseydi, bugün bir 'hayalet' gibi Türkiye'nin üzerine çöken küresel kapitalizmin kriziyle başa çıkmak herhalde daha kolay olurdu.
Leman'ın kapağı 'sol'u yok sayan anlayışa da yanıt niteliğinde.
'İdeolojiler öldü', 'tarihin sonu geldi' diyen Batılı düşünürler, 'kapitalizmin çöküşü' karşısında dehşet içindeler. Marx, daha 1848 'Komünist Manifesto'da bu sonucu görmüş.
''Ticari bunalımlar dönemsel olarak ortaya çıkıp her seferinde daha tehdit edici bir biçimde tüm burjuva toplumunun varlığını sınava tabi tutarlar. Bu bunalımlarda yalnızca mevcut ürünlerin değil, fakat aynı zamanda daha önceden yaratılmış üretici güçlerin de büyük bölümü periyodik olarak yok edilir. Bu bunalımlarda öyle bir salgın hastalık patlak verir ki, bu aşırı üretim salgınıdır.''
Kapitalizmin, sorunu aşmak için iki yolu vardı:
''Bir yandan, bir üretici güçler (emekçiler ve üretim aletleri)kitlesinin zorunlu tahribi yoluyla, öte yandan yeni pazarlar fethetme ve eski pazarları daha derinden sömürme yoluyla. Yani, daha kapsamlı ve daha yıkıcı bunalımların yolunu açarak ve bunalımları önleme araçlarını azaltarak.''
ABD, 'sistem'i batırma pahasına AB'yi, Rusya'yı, Çin'i batırdıktan sonra ayakta kalırsa ne olacak?!
Marx'ı inceleyen Francis Wheen, Versus Yayınları'ndan çıkan 'Das Kapital' adlı rehber kitapçıkta şunu yazıyor:
''Bu durum, hükümetlerin hep kaçınmaya çalıştıkları 'canlanma ve iflas' çevrimidir. Marx'a göre kapitalizm var olduğu sürece hiçbir kaçış mümkün değildi. Genişleme ve resesyon şeklindeki gel-git ritmi, aşırı üretim yönünde doğal bir ritmi olan sistemin bir parçası idi. 'Kapitalist üretimin gerçek bariyeri' diye yazdı Das Kapital'in üçüncü cildinde, sermayenin kendisidir.''
Sınırsız bir kazanç ve tüketmeye dönük anlayış, sistemin limitlerini zorluyor. Marx'a göre Kapitalizm kendi silahlarının ölümcül tehdidi altındaydı . İktisadi bunalımların ardından devrimler gelecekti. Tarih, Marx'ı haklı çıkarıyor. Kapitalizmin yaklaşan sonuyla ilgili kehaneti doğrulanıyor.
On binlerce emekçi krizin faturasını ödememek için başkente aktı
29 Kasım 2008 - "İşsizliğe, Yoksulluğa ve Zamlara Karşı Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi" on binlerce emekçinin katılımıyla gerçekleşti. KESK ve DİSK`in çağrısıyla düzenlenen mitingde emekçilerin, yoksulların, işçilerin, işsizlerin, kadınların, öğrencilerin talepleri meydanlarda yankılandı. Krize karşı bir araya gelen eylemcilerin Sıhhiye Meydanı`na sığmadığı miting oldukça coşkulu ve kalabalıktı.
Miting Hipodrom`dan gelen yürüyüş kolunun Sıhhiye Meydanı`na girişiyle başladı. Sabahın erken saatlerinden itibaren tüm Türkiye`den Ankara`ya gelerek Hipodrom`da toplanan emekçilerle saat 10.00`da yürüyüşe başladı. Yaklaşık üç saat süren bir yürüyüşün ardından kortejin bir kısmı Sıhhiye Meydanı`na ulaştığı sırada Hipodrom`da hareket etmeyi bekleyen eylemcilerin oluşu mitinge olan yoğun katılımın yansıması oldu.
Mitingden notlar
KESK ve DİSK öncülüğünde düzenlenen mitinge TMMOB`a bağlı meslek odaları, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partiler de katılarak destek verdi.
KESK`in geniş katılım sergilediği mitingde, Eğitim-Sen'in görkemli korteji öne çıktı. DİSK`e bağlı sendikalar içinde de Birleşik Metal İş, Genel-İş ve Lastik-İş kitlesellikleriyle dikkat çekti.
Üç günlük bir yürüyüşünün ardından Ankara`ya gelen sağlık emekçileri de Devrimci Sağlık İş Sendikası, Sağlık Emekçileri Sendikası ve Türk Tabipleri Birliği kortejleriyle mitinge katılarak güvenceli iş ve sağlık hakkı taleplerini meydana taşıdı.
Emek örgütlerinin yanı sıra Halkevleri, Yurtsever Cephe ve ÖDP de mitinge kitlesel katılım sergilediler.
Direnişteki Dev Sağlık İş üyesi Kızılay işçileri, Ankara Üniversitesi yemekhane işçileri mitinge katılarak direnişlerini alana taşıdılar.
Antalya Eğitim Sen şubesi kortejinde Çağdaş Gemik`in resimlerinin yer aldığı katilleri cezalandırılsın yazılı dövizleri taşıdı.
Eğitim Sen istanbul 4 No`lu şubesi ise tutuklu işyeri temsilcileri Erdal Güzel`in resimlerini taşıyarak serbest bırakılmasını istediler.
Mitinge Türk İş`e bağlı sendikalar da Ankara Şubeler Platformu ortak pankartı arkasında katıldılar.
Mitingde yer alan farlı kortejlerde atılan sloganların ortak vurgusu AKP karşıtlığı oldu. Sendika ve sol örgütlerin kortejlerinde " Zam Zulüm İşkence İşte AKP, Gün Gelecek Devran Dönecek AKP Halka Hesap Verecek" en sık atılan sloganlardı.
Mitingde konuşan DİSK Başkanı Süleyman Çelebi krize karşı emek cephesinin sesini yükseltme çağrısında bulunarak şunları söyledi:
"Kardeşler! Artık söz bitti. Eylem vaktidir. Bütün işyerleri, meydanlar, işçi mahalleleri, Pazar yerleri eylem alanıdır. Şimdi artık mutfaklarımız, dükkanlarımız, okullarımız eylem alanıdır."
Çözüm diye tartışılanların işverenleri ve sermayeyi kurtaracak öneriler olduğunu ifade eden Çelebi bu krizin kapitalist sistemin krizi olduğunu vurguladı.
Çelebi, illerde `krize karşı mücadele kürsüleri` oluşturma önerisini dile getirerek işten atılmalardaki artışa dikkat çekerek "işten atılmalara, işyeri kapanmalarına karşı işyerlerini terk etmeyelim; yasal, anayasal haklarımıza sahip çıkalım" dedi.
"Emek cephesi" oluşturarak ortak karşı duruş göstermenin önemine vurgu yapan Çelebi örgütsel kıskançlıkların yerine paylaşmayı ve dayanışmayı örgütlemenin gerekliliğine dikkat çekti.
Çelebi`nin ardından kürsüye çıkan KESK Başkanı Sami Evren de krize karşı mücadele çağrısında bulunarak AKP Hükümeti`nin krize karşı biran önce emek ve demokrasi programını hayata geçirmesini talebini dile getirdi. Evren, `yoksulluktan sabrı taşanların, pahalılıktan tadı kaçanların, yolsuzluklardan siniri bozulanların, ayrımcılıktan tepesi atanların` bu mitinde biraraya geldiklerini söyledi
Çok sayıda siyasi parti ve kurum temsilcisinin de destek verdiği mitinge, destekleyen kurumlar adına TTB Başkanı Gencay Gürsoy ve TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı birer selamlama konuşması yaptılar.
Miting başladığı sırada hala alana giremeyen kortejler olduğu gözlenirken, arama noktasında polisin eylemcilerin alana girişini keyfi olarak geciktirmesi sonucu arbede yaşandı. Polisin cop ve biber gazıyla eylemcilere saldırması sonucu alana girmek isteyenlerden yaralananlar oldu. Polisin tavrı alandakiler tarafından yuhalanarak protesto edilirken yaşanan olaylar mitingin coşkusuna gölge düşürmedi, miting planlandığı şekilde devam etti.
Miting Grup KYBELE, Moğollar`dan Taner Öngür ve Grup Bandista`nın müzik dinletisiyle sona erdi.
Bu arada, Eğitim-Sen Ankara 2 No`lu Şube Başkanı Tuğrul Culfa, ses aracının üzerindeyken, aracın köprünün altından geçişi sırasında başını çarpması sonucu ağır yaralandı. Hastaneye kaldırılarak ameliyata alınan Culfa`nın yoğun bakımda olduğu ve durumunun ciddiyetini koruduğu öğrenildi.
Şafak Altun halk ozanı
Sevmez halkını ezeni
Tarihde nice düzeni
Ayaklar yere serdiler