safak altun
Yönetici
Mesaj Sayısı: 171
Katılım Tarihi: 31.08.06
Konum: Hamburg
Yaş : 65
|
Şafak Altun
Babam askerde çavuşluk yapmış. Kendi mangasın da kürt kökenli bir eri askeri hataları yüzünden dövdüğünü anlatır. Günler geçer bu kürt askerin Alevi olduğunu ve saz çaldığını öğrenir. Hatasını anlar, özür diler ve arkadaş olurlar. Babam daha önce terhis olur. Kürt arkadaş babama sazını hediye eder. 'Al bu sazı götür oğlun saz çalmasını öğrensin' der.
Evimize saz bu şekilde girer. Elvan amcam uğraşır, rahmetli Fadime emem uğraşır, bir türlü saz çalmasını beceremezler. Muharrem abim başlar saz çalmaya.
60'lı yıllarda kış aylarına doğru köyümüze Sivas dan pirimiz Hıdır Dede gelirdi. Elinde sazı, dilinden gülbengler ve cem duaları akan sevgili dedemiz sayesinde genç kuşak arasında saza ilgi çoğalır.
Hacı Taşan, Muharrem Ertaş, Nida Tüfekçi, Aşık Veysel, Ali İzzet, Ankara Radyosu Yurttan Sesler Korosu türküleri, köylerimizde türkü rüzgarını daha derinden estirmekte, Neşet Ertaş, Aşık Mahzuni Şerif, Daimi, Ali Ekber Çiçek, Muhlis Akarsu, Müslüm Sümbül vb. halk türkülerimizin nice değerli usta ve yorumcuları yeni kuşakları türkülerle besler, büyütürler.
Saz çalmak, türkü çağırmak eskiden olduğu gibi ayıplanmaz, hor görülmez bilakis teşvik edilmeye başlanmıştı. Eski ve yeni halk ozanlarının türküleri, halk türküleri, cemde ki semah ve duaz imamlar, düğün ve eğlencelerimizde ki çağrılıp söylenen türküler köyümüzün kimliğini, karekter ve kültürünü bir ölçüde şekilendirmekteydi.
Gün boyu tarla, bahçe ve hayvan işleriyle uğraşan insanlar, akşam yemeğinden sonra dambaşlara çıkar yada serpenek altlarında hem yorgunluklarını çıkarır, hemde radyodan yurttan sesler türküleri dinlerlerdi. Bizler küçüktük, onların rahatını bozacak haşerelikler yapar, köylü çocuklarının bildiği oyunlar oynardık. Hava karardıkça sobe oyunu, saklanbaç oyununa döner, ancak annelerimiz, inekleri sağdıkdan, yemlerini verdikten sonra sifiri karanlıkda evelerimize girerdik.
Gün geldi bende saza merak sardım. Abim evi terk edince gizli gizli pencere kenarında ki sedirin üzerinde saz tıngırtmaya başladım. Onun eve geldiğini görür görmez, apar topar sazı tekrar yerine asıyordum. Babamın asker arkadaşından hediye olarak alıp getirdiği bu saz abime aitti. Her sazı eline aldığında bana yandan yandan bakıyor, 'oğlum bu sazla sen yine oynamışsın' diyordu. Ben çoğukez sus pus oluyordum. Suçluluk duygumu bastırmak istesemde, bir gün merak ettim ve sordum. 'Abi, evet ben sazla oynuyorum, ama sen benim oynadığımı nerden biliyorsun?' Bu soruma güldü, ve verdiği cevap çok basitti, 'Ben bu sazın düzenini hep ayarlar asarım, saz çalmasını bilmeyenler tellere rast gele vurunca sazın düzeni bozuluyor, anladın mı?' Analdım anlamasına ama, birazda yüzlerim kızarmışdı.
O gün bana ilk kez 'gelin ayşem' türküsünü öğretti. O türküyü çala çala, diğer türküleri çıkarır oldum. Gün oldu bende saz çalmaya , türkü çağırmaya başladım. Okulda resmi bayramları kışın cem yaptığımız ama adı cami denilen binanın önünde kutlardık. Celal Başal, Cemallettin Zeran hocalarım beni hemen türkü çağırmakla görevlendirirler, sıram gelince, boynum sola bükük başlardım bir Neşet Ertaş türküsüne... Dane dane benleri var yüzünde, yüzünde, yüzünde..
Bir defasında ben askeri hazır ol vaziyette türkü çagırmaktayım, köy halkı sevecen bakışlarıyla beni dinlemekte, Celal Başal öğretmenim ahaliye çaktırmadan, 'Duran, boynunu dik dut, boynunu eğme' diyordu.
Sazım, Türküler ve Öğretmenlerim sayesinde boynumu bükmemeyi de öğrendim.
Saz, türk halk türkülerinin baş enstrümentidir. Türküler saz olmadan söylenir, ama sazla okunan türkülerin tadı daha başkadır. Çünkü saz ve türkü birbirini tamamlayan, geliştiren ikiz kardeştir. Türkü sazı yaratmıştır, ama sazda türküye anlatamayacağım değerde ahenk, estetik ve canlılık katmıştır.
Türkü çağıran çocuk, sazı öğrenirse ve türküsünü sazla birlikte çalıp okursa, güzel bir uğraşı yanında, çok değerli bir kişilik sahibide olacaktır. Çocuklarımız, öz kültürümüzün, inancımızın baş enstrümenti SAZ'ı mümkünse öğrenerek büyümeliler.
www.safakaltun.com |