Danıştay: Zorunlu Din dersi hukuksuz AA
Danıştay 8. Dairesi, "ilk ve ortaöğretim kurumlarında verilen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin bu içeriği ile zorunlu tutulmasını hukuka aykırı" buldu
ANKARA - Danıştay 8. Dairesi, iki velinin, çocuklarının, zorunlu olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf olması amacıyla açtığı davaları karara bağladı. Bu içerikte zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi tersini hukuksuz bulan Daire, gerekçesinde "Devletin, eğitim ve öğretimle ilgili olarak üzerine düşen görevleri yerine getirirken, müfredatta yer alan bilgilerin nesnel ve çoğulcu bir şekilde aktarılmasına dikkat etmesi ve ebeveynlerin dini ve felsefi kanaatlerine saygı göstermesi gerekmektedir" dedi.
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü, çocukları ilköğretimde okuyan iki velinin, ayrı tarihlerde yaptığı "çocuklarının zorunlu din dersi eğitiminden muaf tutulması yönündeki" başvurularını reddetmişti. Bu işlemlerin iptal edilmesi istemiyle açılan davalarda İstanbul 5. İdare Mahkemesi İl Milli Eğitim Müdürlüğünün kararını iptal ederken, diğer davaya bakan İstanbul 6. İdare Mahkemesi ise davayı reddetmişti. Danıştay 9. Dairesi, temyiz üzerine, iki davayı da görüştü; 5. İdare Mahkemesir17;nin kararını oy birliği ile onarken, İstanbul 6. İdare Mahkemesi kararını oybirliği ile bozdu. DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİ İLKESİ
Daire, her iki davanın konusu da aynı olduğu için iki davaya ortak gerekçe yazdı. Gerekçede, Anayasa`nın "Din ve vicdan hürriyeti" başlıklı 24. maddesinde, "Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir... Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi, ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır." hükmünün yer aldığı anımsatıldı. ZORUNLU DİN DERSİ AİHSYE AYKIRI
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 12. maddesinde de "Türk milli eğitiminde laiklik esastır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilköğretim okulları ile lise ve dengi okullarda okutulan zorunlu dersler arasında yer alır" hükmü bulunduğu hatırlatılan gerekçede, davacının, zorunlu din dersinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9. maddesi ile Ek 1 Nolu Protokolün 2. maddesine aykırı olduğunu ileri sürdüğü belirtilerek, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Türkiye açısından bağlayıcı olduğu kaydedildi.
AİHSnin "Eğitim hakkı" başlıklı maddesinde, "Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimi kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir" düzenlemesine yer verildiği kaydedildi. MÜFREDAT DAVACININ İNANÇLARINA UYGUN DEĞİL
Davacının, ilk ve ortaöğretim kurumlarında verilen eğitimin kendi dini ve felsefi inançlarına uygun bir müfredatla verilmediğini ileri sürerek çocuğunun din dersinden muaf tutulması talebi karşısında, uyuşmazlığın Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin müfredatından kaynaklandığı sonucuna varıldığı, bu nedenle incelemenin, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin müfredatına ve bu müfredat çerçevesinde davacının talebinde haklılık bulunup bulunmadığına yönelik yapıldığı da ifade edildi.
Alevi örgütleri ve eğitim sendikaları tek ses
6 Mart 2008
Alevi örgütleri ile eğitim sendikaları, mevcut dersin zorunlu olmaktan çıkartılmasını istedi. Pir Sultan Abdal Derneği Başkanı Kazım Genç: Bu somut yargı kararları karşısında, hükümeti AİHM'nin ve Danıştay'ın kararlarına uymaya ve zorunlu din dersi uygulamasına derhal son vermeye davet ediyoruz. Yargı, zorunlu din dersine ve müfredatına karşı hukuk duvarı örmektedir. Hukukun ördüğü duvar, demokrasiyi ve özgürlükleri koruyarak, şeriata ve bağnazlığa karşı geçit vermeme kararlarıdır. İnanç özgürlüğünü sadece türban özgürlüğüne indirgeyen ve bunun için kefen giymeye hazır olduğunu söyleyen AKP'nin Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a Alevilerin de inanç özgürlüğüne saygılı olmak zorunda olduğunu hatırlatmak da ne yazık bize düşmüş bulunmaktadır. Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Başkanı Turan Eser: Bu kararın ardından zorunlu din dersleri derhal kaldırılmalı. Danıştay, 'devletin asli görevi din ve dindar üretmek değil, çağdaş bireyler yetiştirmek olması' yönünde mesaj vermiştir. Zaten hukukun abc'si bile, bize zorunlu din eğitiminin, hukuk, demokrasi ve laiklik açısından kabul edilemez olduğunu söyler. AKP hükümetini sesleniyor ve uyarıyoruz. Alevilere yönelik ayrımcılık ve Alevilerin özgürlük alanlarına yönelik tecavüzlere son verin. Artık tribünlere konuşmaktan ve gerçekleri türbanla örtmekten vazgeçip, Alevilerin özgürlük haklarını tanıyın ve gereğini yapın. Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer: Ne kadar özgürlükçüsünüz, özgürlük, demokrasi konusunda, kişi, hak ve hürriyetleri konusunda ne kadar samimisiniz, bunu ortaya koyun ve hemen Anayasa'nın 24 maddesinin değişiklik teklifini vererek, bu dersleri zorunlu olmaktan çıkarın. 'Din Kültür ve Ahlak Bilgisi dersi olabilir ama içeriği değiştirilerek olabilir' anlamı çıkmamalıdır. Bu dersin zorunlu olmaktan çıkarılması yönünde okunmalıdır bu karar. Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk: Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin muhteviyatında bazı değişiklikler yaparak zorunlu hale getirilmesi gerekmekte. Eğer bir yanlışlık varsa, bunu önce Anayasayı değiştirerek çözmemiz lazım. 1982 Yılından beri uygulanan bu Anayasa maddesi birdenbire ne oldu da hukuka aykırı oldu. Dolayısıyla böyle bir karar Alevi vatandaşlarımızı, İslam içerisinde bir toplum olan Alevi vatandaşlarımızı farklı bir din mensubu gibi algılamamızı sağlayabilir.
Aleviler'den Bakan Çelik'e suç duyurusu
10 Mart 2008
Danıştay'ın zorunlu din derslerini "hukuka aykırı" bulan kararını eleştirmişti.
Alevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Ali Yıldırım, Danıştay'ın zorunlu din derslerinin "hukuka aykırı" bulan kararını uygulamayacağını bildiren Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkında suç duyurusunda bulunmaya hazırlandıklarını söyledi.
Yıldırım, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'nun "dini konularda bize sorulmalı" şeklindeki açıklamalarını da hatırlatarak, Bardakoğlu hakkında da "yargıya hakaret, görevi kötüye kullanma ve laik topluma yönelik bozguncu davranışlarından" ötürü şikayetçi olacaklarını açıkladı. Ali Yıldırım, ANKA'ya yaptığı açıklamada, Danıştay'ın zorunlu din derslerine ilişkin verdiği kararın sadece Alevilere yönelik bir karar olmadığının altını çizdi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başta olmak üzere en üst mahkemelerin, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin uygulamada "İslam din eğitimine" dönüştüğüne karar verdiğinin altını çizdiğini belirten Yıldırım, "Mahkemeler, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin inanç özgürlüğü ilkelerine göre anne ve babaların talebi ve onayı olmaksızın din eğitimi verilemeyeceğine hükmetmiştir. Bu durumda Alevi anne baba dava açmış olmakla birlikte uygulamadan rahatsız olan başta Sünni kökenli Atatürkçü, demokrat, Laik ve Cumhuriyetçi velilerin verilen bu din eğitimine itiraz etmeleri ve dava açmaları Türkiye'nin laik ortamı açısından önemlidir. Sünni kökenli anne babaları dava açmaya çağırıyoruz. Bu sorunun sadece Alevilerin sorunuymuş gibi algılanmasına karşıyız" dedi.
-SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIZ-
Mahkemelerin kararlarında verilen dersin din kültürü olmadığını ifade eden Yıldırım, "Müfredatın ve ders kitaplarının Anayasa hükmünü geçersiz kıldığını, Milli Eğitim Bakanlığı'nın Anayasal bir suç işlediğini ortaya koyuyor. Burada, Türkçe adı altında Yunanca ders veriliyor. Olay bundan ibarettir" diye konuştu. Ali Yıldırım, Danıştay kararını eleştiren ve uygulamayacağını belirten Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu hakkında da suç duyurusunda bulunmak üzere hazırlıklarına başladıklarını söyledi. Yıldırım, şunları belirtti: "Alevi Araştırmaları Merkezi olarak MEB için 'yargı kararlarını uygulamamakta direnmekten' Diyanet İşleri Başkanı hakkında ise 'yargıya hakaret, görevi kötüye kullanma, laik topluma yönelik bozguncu' davranışlarından ötürü suç duyurusunda bulunmak için hukuki çalışmayı yürütüyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığının kaldırılması talebimizin gerçekliği ortaya çıkıyor."
1982 yılından beri, Anayasa ile zorunluluğu bulunan tek ders; Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersidir. Bu ders, bu dersin kitapları tek mezheplidir. Diyanet İşleri Başkanının aksine, zorunlu din dersiyle, Diyanet İşleri Başkanlığı kurumu gibi Sünnilik anlayışı doğrultusunda, devlet adına din ve dindar üretmektedir. Bardakoğlu'na göre çocukların cahil kalmasını önlemenin yolu, zorunlu din dersiymiş. Oysa çocukları cehalete ve ayrımcılığa sürükleyen uygulanmakta olan darbe ürünü zorunlu din dersidir.
Bardakoğlu kendisini ve kurumunu yargının ve hukukun üstünde bir güç ve danışılması gereken kişi ve kurum olarak gösteremez. Çünkü evrensel hukuk, ulemaların referansları ya da düşüncelerinden değil, çağdaş ve evrensel hukuk ilkelerinden ve insan haklarından almıştır. Diyanet işleri başkanlığı her konuda fetva veren bir kurum olarak, herkesin kendilerine uyması ve tabii olmasını isteyen bir beklenti içindedir. Bu boş bir beklentidir. Eğer Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının 2. Maddesinde yer alan, devletin niteliklerine saygı duyacaksa, o zaman, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinde, İslam Cumhuriyeti uleması gibi beyan veremez. Herkes kendi dairesi içinde kalması önemli ve zorunludur. Din vicdanda kalmalıdır. Diyanet işleri Başkanı'da vicdanı ile sınırlı kalması daha doğru olur. SÜNNİLİK DERSİ OLDUĞUNUN KANITI, GAYRİ MÜSLİM ÇOCUKLARIN BU DERSLERDEN MUAF OLMASIDIR.Diyanet İşleri Başkanlığı, MEB ve eğitim birliği yasası kapsamında ele alınması gereken laik eğitim için dinsel fetva veremez. Buradan tekrar konuya ilişkin sorunların altını, sayın Bardakoğlu'nun anlayacağı şekilde altını çizmek istiyoruz. Birincisi, Din ve inanç vicdana ait bir olgudur. Dolaysı ile zorla bu dersi vermek, din, vicdan ve inanç özgürlüğüne aykırı olduğu gibi, İslam dini dahil hiçbir din ve inanç zorla din öğretmeyi kabul etmez. İkincisi, mevcut zorunlu din dersi, bilimsellik kriterlerinden uzak ve dogmatikliği içinde barındırmaktadır. Üçüncüsü, iddia edildiğinin aksine bu ders mezhepler üstü niteliğe sahip değil, tamamen Sünnilik bakış açısıyla verilmektedir. Dördüncüsü, Alevilik ve Bektaşilik öğretisini temsil etmek ve vermek gibi bir işlevi yoktur. Beşincisi din dersi müfredatı ayrımcılık üreten ve ötekileştiren ve çocukların aslını inkar etmeye ve yalan söyletmeye zorluyor. Altıncısı, pedagojik açıdan sakıncalı ve sağlıksız bir derstir. Yedincisi, bu dersin sadece Sünni bakış açısıyla verilmesinin ve ayrımcı olduğunun resmi kanıtı ise, Gayri Müslimlere muafiyet hakkı vermesidir. Yani mezhepler üstü iddiası gerçek ise, Gayri Müslimler neden muaf tutulur? HUKUKSAL KARAR, ULEMA FETVASI İLE ENGELLENEMEZ
Bu sorulara ve tesbitlere MEBr17;nın olduğu gibi, Diyanet İşleri başkanlığı'nın vereceği mantıklı yanıtları yoktur. Zorunlu din dersi sadece Sünni İslam öğretiliyor olması gerçeği açıkça ortadır. 1982 darbesinin ürünü olan zorunlu din dersinin hukuka ve insan haklarına aykırı olduğuna ilişkin AİHM karar vermiştir. Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonunun 2005 raporuna zorunlu din dersi ayrımcılığını almıştır. Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonunun (ECRI) 2005 tarihli Türkiye ile ilgili Raporunda; 'Bu derslerin çeşitli din kültürlerini kapsamaktan ziyade yalnızca İslamiyetin ilkelerini öğretmekten ibaret olduğu belirtilmiştir.' Her yıl düzenli olarak yayınlanan AB ilerleme raporlarında da zorunlu din dersi anlayışı yargılamış ve eleştirmiştir. En son olarak 8. Danıştay kararı vardır. Diyanet İşleri başkanı ise herkese karşı. Doğrunun sadece kendi doğmasından ve fetvasından ibaret olduğunu sanıyor.
Bu nedenle Sayın Bardakoğlu'nun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, Danıştay'ın kararlarına mesnetsiz bir yaklaşımla karşı çıkması, ulema fetvası ile bir yargı ve hukuk kurumunu 'gölge' olarak nitelemesi asla kabul edilemeyecek art niyetli bir yaklaşımdır. Bardakoğlu'nun 'AİHM ilahiyat uzmanı gibi bilgisizce karar vermeye kendini yetkili görmüştür. Bu konuda yetkili Diyanet'tir, İlahiyat Fakülteleridir' ifadesi tam anlamıyla skandal bir açıklama olup, Laik, demokratik ve Türkiye Cumhuriyeti memurunun yapacağı açıklama değildir. ALEVİLERİN İBADET YERLERİNDE İMAM HATİPLİ İMAMLARA DEĞİL, DEDELERE VE ANALARA YER VARDIR.
Son olarak ta, İmam Hatip Liselerinden Sünnilik anlayışı doğrultusunda Aleviliği, Alevi örgütlerine ve Alevi toplumuna rağmen İHL'ne koymak istiyormuş. MEB yetkililerinin, 'Öğrenciler, Alevilerin çoğunlukta olduğu köylerde görev alınca zorluk ve sıkıntı çekmesinler diye bu kültürler hakkında ayrıntılı bilgi vereceğiz' açıklaması ise, Alevi köylerinde ve Alevi yerleşim birimlerinde Sünnileştirme amaçlı asimilasyon uygulamalarının eğitimde düşünsel ve fikri alt yapısının hazırlandığını göstermiştir. Düne kadar Alevilerin yok edilmesini hedefleyenler, şimdi ise 'varlıklarını bitiremedik, hiç olmasa Sünnileştirelim' stratejisini benimsemiştirler. Tek bir Alevi öğrencisi olmayan İHL'de, neden Aleviliği Sünnilik bakış açısıyla ele aldıkları ve projeden tek bir Alevi-Bektaşi kurumun haberdar olması manidar değil midir? 'ASİMİLASYON İNSALIK SUÇUDUR' BU SUÇU İŞLEMEYİN
AKP Hükümeti bildik tavrından vazgeçmiyor. Madımak'tan bugünü zihniyetlerinde en ufak bir değişim olmamıştır. Alevilerin talepleri dikkate almadan, Alevi örgütleri sürece katılmadan, 'ben çaldım, ben oymadım' mantığıyla toplumu kandırmaya devam ediyor. Alevilerin talepleri ve sorunları bellidir. Eğer AKP hükümetinde samimiyet varsa, cemevlerimizi resmen tanıyın. Eğer samimiyet varsa, zorunlu din dersi olamayacağı gerçeğini kabul edin. Alevi köylerini Sünni misyonerler göndermekten ve zorla cami yaptırmaktan vazgeçin. Yani asimilasyoncu yolu seçerek 'insanlık suçu' işlemeyin.
Saygılarımızla ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU
Turan Eser, Genel Başkan
06 Mart 2008
www.safakaltun.com
Sayın Eroglu,
Yukadıda ki iletini okudum ve ilginizden dolayı teşekürlerimi sunarım. Yalnız sorularınızı bir cevap bekler gibi ilettiğiniz için ve admin arkadaş da benim foruma sizin iletinizi yerleştirdiği için, cevap verme sorumluluğu hissettim. Biz dindersine karşı değiliz diyorsun. Biz derken kimleri kast ediyorsun ? Anlayamadım. Ben din dersine karşı değilim deseniz, anlaşılıyor. Bu bizler ne anlama geliyor, lütfen açıklayın. Gençliğimiz nereye sürükleniyor? Bu da muğlak bir soru. Anladığım kadarıyla gençlik ancak din ile yola gelir mi demek istiyorsunuz? Pedagojinin alanı ile dinin alanını çok iyi bilmek gerekiyor. Gençliğin nereye sürüklenmesi, bir rejimin eğitim politikasının sonucudur. 25 Yıldır zorunlu din dersi gençliği nereye sürüklediyse, gençlikde oraya gidiyor.
Sayın Eroğlu, hiç bir çağdaş, laik ve demokrat ülkede zorunlu din dersi yoktur. Bildiğiniz ülke varsa lütfen bana bildirin! Örneğin Almanya da Din Kültürü Dersi vardır. Din kültürü dersi ile Türkiyede verilen zorunlu din dersi birbirine zıttır. Almanyada ki din kültürü derslerinde, din nedir, hangi dinler vardır, tüm dünya inançları ortak ve eşit seviyede anlatılır. Bunda amaç, çeşitli inançlar arasında hoşgörüyü artırmaktır.
Ülkemizde ki zorunlu din dersi, yalnız hanefi sünni islamı, değişik inançlardan gelen tüm çocuklara zorunlu olarak dikte ediyor! Mesele bundan kaynaklanmakta.
Bu durum dine karşı olmak veya olmamak meselesi değil, anti laik, anti çağdaş, anti demokrat bir zihniyete karşı, din özgürlüğünü her inanç için savunmak gereklidir. Ülkemiz yurttaşları, hırıstiyan, müslüman, yahudi, inanan ve inanmayanlardan oluşmaktadır. Bu bir ülke için zenginlik olarak algılanmalı. Bu güzelliği katledenler, hanafi islamın militan kesimleridir. Bu kesimler islam dininide bozmaktalar. Bunlar ülkemiz de yeni bir emevi devleti kurmak niyetindeler. Muaviyenin, yezidin inancını tüm ülkemiz insanlarına zorla dayatmaktadırlar. Kadın, erkek ayrımı yapmaktalar. Kadını çarşafla kapıtırken, erkeğe hertürlü pezevenkliği hemde dinen mübah saymaktalar. 1400 yıllık emevi şeriat yasalarıyla bugünü yönetmek, ülkemizi iran,malezya, arabistana çavirmek istiyorlar. İnsanlarımızın cumhuriyetle elde ettikleri yurttaşlık haklarını silmek, hepimizi kul-köle yapmak istiyorlar.
Oysa insanlık çeşitli mücadeleler sonucu beşeri dediğimiz hukuk sistemini oluşturmuştur. Çağdaş ve laik toplumlar şeriat yasaları ve diyanetin kuralları ile değil, ancak ve ancak laik-demokratik beşeri hukuk sistemiyle yönetilebilir. Türkiye, çağdaşlık ve laiklik bazında ki iradesini Cumhuriyetle birlikte temel ilke olarak koymuştur.
Hz. Alinin camide katledilmesi, Aleviliğin bilgisinin verilmemesi!, Alevi dedelerinin kuranı zorunlu bilmesi! Sanırsam bu soruların asıl muhatabı ben değilim. Türkiyede ve yurt dışında bu konuda sorumlu ALEVİ KURUMLARI vardır. Bilmiyorsanız adreslerini tekrar verebilirim. Gerçekten iyi bir niyetle bu sorularınıza yanıt bekliyorsanız, onlara başvurun. Çok çok şükür, artık ALEVİLERİN de güçlü ÖRGÜTLÜ kurumları oluştu, gelişmekte, onlar size cevap verme yetkisine sahiptirler.
ZORUNLU DİN DERSLERİNE KARŞI OTURMA EYLEMİ
23-08-08
TARAFINDAN: YOL HABER
Aleviler, AKP hükümetinin zorunlu din derslerinin kaldırılması konusunda adım atmamasına tepki göstermeye devam ediyor. Alevi kurum temsilcileri, Pazar günü İstanbul'da oturma eylemi yaparak, zorunlu din derslerini protesto edecek.
Alevi Bektaşi Federasyonu öncülüğünde yapılacak oturma eylemine, yaklaşık olarak 50 Alevi kurum temsilcisi katılacak.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi aldığı bir kararda, zorunlu din dersinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğunu hükmetmişti. Fakat AKP hükümeti bu karar rağmen, şimdiye kadar bu konuda herhangi bir adım atmadı. Alevi Bektaşi Federasyonu bunun üzerine, AHİM kararlarına uymadığı gerekçesiyle AKP hükümeti hakkında Avrupa Konseyi Bakanlar Konseyi'ne başvuruda bulundu. Alevi kurumları, bu kez de oturma eylemi yaparak zorunlu din derslerini protesto edecek.
Yaklaşık 50 kişilik kurum temsilcisinin katılacağı oturma eylemi, 24 Ağustos Pazar günü İstanbul'da Taksim Metro çıkışında yapılacak. Eylemin başlangıç saati ise 12.30 olarak belirlendi.
Pazar günü İstanbul'da başlayacak olan oturma eyleminin, daha sonra tüm yurtta yapılması öngörülüyor. Oturma eylemi, okulların açılacağı tarihe kadar sürecek. Yapılacak oturma eylemi ile ilgili açıklama yapan Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Balkız, AKP hükümetini AİHM kararına uymaya davet etti. Balkız şunları söyledi:
''Oturma eylemi yapacağız. Okullar açılıncaya kadar bu eylem sürecek. Zorunlu din dersleriyle ilgili AİHM'nin verdiği kararı bir kez daha hükümete anımsatarak uygulamaya davet ediyoruz. Bu oturma eylemimiz giderek büyüyecek. Bugün örgüt temsilcilerinin katıldığı yakın gelecekte velilerin katıldığı giderek öğrencilerin de katılacağı Taksim'den başlayan yurt geneline yayılan bir eylem halini alacak. AKP Hükümeti AİHM'nin kararından kaçamaz. İktidarı mahkeme kararlarına saygılı olmaya bir kez daha davet ediyoruz. Bu haliyle Anayasal suç işliyorlar. İlk eylem yaklaşık 50 kişi olacak örgüt temsilcileri olacak''
www.safakaltun.com
Aleviler önceki gün Taksim'de ''Zorunlu din dersine hayır'' eylemi yaptılar.
''Demokratik, laik, bilimsel eğitim'' istediler.
Haklılar.
Hükümet aylarca şanlı ''Alevi açılımı'' propagandası yaptı.
Önceki hafta Hacıbektaş'ta en üst düzeyde boy gösterdi.
Aleviler yılın bir günü şenliklerde kendilerini hatırlayıp hoşgörülerini öven devlet ricalini, siyasetçileri dinlemekten, oradaki vaatlerin gerçekleşmesini beklemekten yoruldular.
Ama sonuç sıfır:
Ne yıllardır bir ''asimilasyon dershanesi'' gibi işlev gören zorunlu din derslerinin kaldırılması gündeme geliyor,
Ne Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yeniden yapılanması talepleri...
Ne cemevlerine resmi tanıma...
Buna karşın ''bir Alevi köyüne atanan iyi kalpli Sünni imam'' haberi üzerinden insani yaklaşım reçeteleri öneriliyor.
Oysa sorunun özü bu değil:
Aleviler zaten 12 Eylül'den beri devletin Alevi köylerine zorla cami yaptırma, imam atama, tektipleştirme politikasından dertli...
Tersini tartışabiliyor muyuz?
Sünni köylerinde Alevilere dönük önyargıları yıkabilecek adımları?
Oralarda '''inançlara saygı içinde bir arada yaşam''ı savunacak Alevi dedelerini, Bektaşi babalarını...
Diyanet İşleri Başkanlığı, bunun koşullarını yaratmak için var aslında...
Din dersleri de...
Bir ara kamuoyunda heyecan yaratan ''Alevi açılımı''nın hiçbir somut sonuç üretemediğini bizzat açılımın mimarı Reha Çamuroğlu söyledi:
''Ayrımcılık hâlâ sürüyor. Sözler tutulmadı'' dedi.
Açılımdan kasıt, kimilerinin söylediği gibi ''azınlığın kendini çoğunluk içinde eritmesi'' ise bu çağda ve hele böylesine asimilasyon politikalarıyla bunun artık hayal olduğunu, hatta amaçlananın tersine azınlığın daha da bilinçli ve keskin hale gelmesini sağladığını görmek gerek.
Devir, çoğunluğun, azınlık haklarına saygı göstermesinin ve ''farklılıklarla bir arada yaşama''nın somut koşullarını yaratmasının devridir.
Bunca güçlü bir oranla ikinci kez seçilmiş bir hükümetten beklenen, artık içi boş laflar değil, somut adımlardır; gereğinde tabanını da ikna ederek önyargıları yıkacak, diyalog kapılarını açacak cesur adımlar...
Ne yazık ki, AKP, kapatma davasından sonra yeni açılım bekleyen iyimserleri bile hüsrana uğratacak bir politika izliyor.
Dişli skandalının üzerine gidilmemesi, ''Gençleri koruma'' adı altında tuhaf düzenlemelerle ortamın yoklanıp sonradan tasarının geri çekilmesi, geçen haftanın örnekleri...
Nihayet önceki gün ''çevrecinin daniskası'' Başbakan da eleştiriye tahammülsüzlüğünü bağıra çağıra ilan ederek kendisinden kapatma davası sonrası uzlaşmacı bir yumuşama, diyaloğa açık bir üslup bekleyen yandaşlarına nanik yaptı.
Biz de bu vesileyle ''zorunlu çevre derslerine de hayır'' diyelim.
Ve bu üsluba, ''hayır''lı bir son dileyelim.
ANKARA'DA EYLEM ZAMANI : 6 Eylül 2008 Cumartesi saat 12:30'da Güven Parktayız...
Zorunlu din derslerinin kalıdırılması talebiyle haftasonu İstanbul, İzmir, Adana, Malatya ve Torbalı'da basın açıklaması ve oturma eylemleri yapan Aleviler bu haftasonu Ankara'da biraraya gelecek ve ''Zorunlu din dersleri kaldırılsın'' talebini daha gür bir şekilde haykıracak. Pir Sultan Kültür Derneği'nin 52 Şube Başkanı'nın katılımı ile 6 Eylül Cumartesi saat 12:30'da Güven Park'ta oturma eylemi yapılacak. Konu hakkında bir çağrıda bulunan PSAKD Genel Başkanı Fevzi Gümüş ''Tüm duyarlı yurttaşlarımızı, aydınlarımızı, sanatçılarımızı, soldan, emekten ve laiklikten yana tüm dost kurumlarımızı aramızda, yanıbaşımızda görmek, onlarla omuz omuza bu mücadeleyi büyütmek istiyoruz'' dedi.
TARİH : 6 Eylül 2008 Cumartesi
SAAT : 12:30
YER: GÜVENPARK - ANKARA