Seyhbedreddin
Yeni Üye
Mesaj Sayısı: 9
Katılım Tarihi: 02.11.07
|
MARAŞ'TAN MADIMAK'A...
24-12-07
YAZAR: BIRGÜN
Bugünün zulmü, geçmişin kanından doğdu, unutma!
Yakın tarihimizi belgeleme amacıyla Özgür Açılım grubunun başlattığı UNUTTURULANLAR dizisinin 3. halkası 'Maraş Katliamı'nı konu alıyor. Daha önce Fatsa Gerçeği ve Yeni Çeltek belgesellerini hazırlayan grup, bu kez Maraş Katliamı'nın ardındaki gerçeği 29 yıl sonra hatırlatacak herkese...
Özgür Açılım grubunun Türkiye'nin yakın tarihini yeniden gündeme getirme ve belgeleme amacıyla başlattığı UNUTTURULANLAR belgesel dizisinin üçüncüsü bugün Ankara'da Büyülü Fener sinemasında saat 19 oo'da izleyicileriyle buluşuyor. Dizinin üçüncü halkası "Maraş Katii-amı"nı konu alıyor. Daha önce Fatsa Gerçeği ve Yeni Çekek belgesellerini hazırlayan grup, bu kez Maraş Katliamının ardındaki gerçeği 29 yıl sonra hatırlatacak herkese.
Dostluk ve Yardımlaşma Vakfı'nın katkılarıyla hazırlanan belgesel dizisi 12 Eylül 1980 faşist darbesine giden süreçte Türkiye'de olup bitenleri hatırlamaya çağırıyor insanları. Bu gün Türkiye'de solun zayıflığının, dağınıklığının ve hatta kimsesizliğinin ardında yatan kıyım dolu yılların hatırlanması çok önemli. Günümüzde sola dönük fütursuzca eleştiri yağdıran, dalga geçip, alay edenlerin de hatırlamaları gerekli geçmişi. Bir ülkenin en aydınlık yüzlü, en ahlaklı, en çocuk insanlarının nasıl kana Sulandığını, onlar kıyılırken toplumun nasıl korkuyla sinmesine, yerinden yurdundan kopmasına ve en çok da kendisine ve yarına dair umutlarından vazgeçmesine yol açan yılların hatırlanması gerekiyor.
Bugün genç kuşağının çoğu 1980 sonrası doğumludur. Onlar faşist cuntanın karanlığında büyüdüler ve kendilerinden önceki geçmiş onlardan neredeyse sistemli bir şekilde gizlendi. Toplum adı konulmamış bir anlaşmayla geçmişi bastırıp, unutmayı seçti. Korkudan beslenen bir unutmaydı bu, ama zararı bugüne oldu.
Belgesel bu katliama giden süreci dolaysız tanıklarının, kurban yakınlarının dilinden yeniden gündeme getiriyor. 19 Aralık 1978 tarihinde başlayıp, 25 Aralık gününe kadar süren Maraş katliamı bu zulüm yıllarının en kanlı, planlı ve cezasız kalan dönemeçlerinden biridir.
Maraş ve çevresinde yerleşmiş, gelir seviyeleri önceleri çok düşük olan ve çiftçilik ile geçimlerini sağlamaya çalışan özellikle Pazarcık ilçesi ve köylerinde yerleşik olan aleviler, Kartalkaya Barajı'nın yapılmasından sonra verimli arazilere sahip olmaya, ekonomik olanaklarının yükselmesi ile geniş ölçüde şehre yerleşmeye, ticaret hayatında kendilerini göstermeye başladılar. Ekonomik yönden refaha kavuşmaları, dini inanç ve ibadet yöntemlerindeki farklılıkların yanı sıra, hemen hemen tüm alevi yurttaşların sol görüşü benimseyen kişiler olması, özellikle sünni sağ görüşlü kişilerle aralarında kutuplaşmaların başlamasına yol açtı. Ma-raş'ta eskiden beri egemen konumda olan sünni sağcı kesim, hem ekonomik üstünlüğü kaybeder bir konuma gelmesi hem de Ecevit Hükümetiyle beraber devlet dairelerine yapılan atamalarla bürokrasideki gücün elinden gittiğini görmesi nedeniyle saldırganlaşmaya ve yeniden eski konumunu yakalamanın yollarını aramaya başlamıştı.
MARAŞ KATLİAMI HAZIRLANIYOR!
Katliam başlamadan iki hafta önce EDEM Yağ Fabrikası'nda bazı işadamlarıyla AP'li ve MHP'lilerin, belediye başkanının ve MİSK (Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfederasyonu) temsilcisinin katıldığı bir toplantının yapıldığı, hükümete ve Alevilere haddini bildirme, Maraş'ı TÖB-DER ve POLDER'den kurtarma kararı alındığı katliamdan sonra anlaşılmıştır.
ABD Büyükelçiliği 1. Katibi Robert Alexander Peck'in Maraş Kadiamı'ndan birkaç gün önce Maraş'a gittiği, sağ partilerin il yöneticileriyle, bazı işadamlarıyla görüştüğü bilinmektedir. Katliamın başlamasından bir hafta önce nüfus sayımı ve belediyenin numarataj çalışması bahanesiyle Alevilere ait evlerin tespit edilerek işaretlendiği gerekçeli kararda belirtilmiştir: "Alevilere ait evler önceden işaretlenmiştir, bazı yerlerde ise bunun tersi yapılarak Sünnilere ait evler işaretlenmiştir. 'MHP, ÜGD, Katil Ecevit' ve üç hilal yazılı olan işyerlerine dokunulmamıştır".
SON ADIM: 2 ÖĞRETMEN ÖLDÜRÜLÜYOR
21 Aralık günü sinemaya atılan bombanın yol açtığı gerginlik hâlâ yok olmamıştı. Endüstri Meslek Lisesi öğretmenlerinden TÖB-DER'li Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu bu gergin ortam içinde sokakta vuruldular. 22 Aralık günü yapılan solcu iki öğretmenin cenaze törenine saldırı düzenlendi. Maraş devlet hastanesi başhekimi Çetin Di-ker'in cenazelerin verilmesini geciktirmesi Maraş'a dışardan getirtilmiş saldırganların hazırlanması için gerekli süreyi sağlamıştır. MHP'lilerin ve Ülkü Ocaklıların ele başılık yaptığı gruplar, 'Komünisderin ve Alevilerin cenaze namazı kılınmaz' şeklinde sloganlar atarak, taş ve sopalarla cenaze törenine katılanlara karşı saldırıya geçtiler. Bu şekilde önceden hazırlıklı olduğu anlaşılan silahlı, sopalı, baltalı, gözü dönmüş saldırganlar, cenaze törenine katılan kalabalığı dağıttılar; cenazeler ortada kaldı.
Güvenlik kuvvetleri saldırganlara müdahale etmedi ve sağcı güçler çarşıya doğru yürüyüşe geçtiler. CHP'li ve Alevi yurttaşlara ait işyerlerini tahrip ettiler ve iki polis otosunu yaktılar. Saldırılar sırasında 3 kişi öldürüldü ve çok sayıda kişi de yaralandı. Olaylar doruk noktasına ulaştığı halde, Ankara'daki hükümet seyirci kalmış ve hiçbir önlem almamıştır.
22 Aralık Cuma günü gerçekleştirdikleri saldırıdan tatmin olmayan gerici, faşist gruplar yeni saldırılar için hemen harekete geçtiler. Belediye hoparlöründen yapılan "Kızıllar şehrimizi bastı, kızıllara geçit vermemek için herkesi hat boyunda buluşmaya çağırıyoruz." anonslarıyla cahil sünni kitleler galeyana getirilmeye başlandı. Başta Ber-tiz yöresinin köyleri olmak üzere çevre sünni köylere örgütlü militanlar gönderilerek "Alevilerin Maraş'ta sünni vatandaşları kesmeye başladığı, camileri bombaladıkları; bu nedenle Alevilerin, kızılların yok edilmesi gerektiği; Alevi, solcu öldüreceklerin cennete gidecekleri; öldürülecek alevi ve solcuların evlerine, eşyalarına el konulacağı" gibi yalanlarla binlerce insanın köylerden Maraş'a gelmesi sağlandı.
23 Aralık Cumartesi ve 24 Aralık Pazar günleri silahlı, sopalı, baltalı saldırganlar, ayrı gruplar halinde CHP'lilerin ve Alevilerin evlerine, dükkânlarına saldırdılar. Polis arabalarını yaktılar, evleri ve dükkânları ateşe verdiler. Ele geçirdiklerini kadın ve çocuk demeden öldürdüler. Özellikle Alevilerin yoğun olduğu Yörükselim, Serintepe, Mağa-ralı ve Yenimahalle semtlerinde evleri uzun menzilli silahlar da kullanarak kurşun yağmuruna tuttular; patlayıcı madde atarak, mazot-benzin dökerek yaktılar; bununla da kalmayarak, hastane çevresini sardılar, getirilen yaralılara ve cankurtaran şoförlerine ateş ettiler. Bu görülmemiş kadiam sırasında, resmi makamlara göre in (aslında daha çok) insan öldürüldü; yüzlercesi yaralandı, sakat kaldı. 210 ev ve 70 işyeri yıkılıp yakıldı. Binlerce alevi yurttaş şehri terk ederek başka yerlere göç etmek zorunda bırakıldı.
24 Aralık sabahı sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti; ama bütün katiller hâla sokaktaydı ve asker kışlasında, polis karakolunda duruyordu; masum yurttaşlar ise evlerinde ölümü bekliyorlardı. Yakın köylerden ve ilçelerden getirilen ülkücüler şehre doluştular. Sabahın erken saatlerinde kentin çeşitli kesimlerinde gruplar oluştu ve 'Müslüman Türkiye' sloganlarıyla harekete geçtiler. Çoğunluğunun 18 yaşından küçük kişilerin oluşturduğu gruplar, av tüfeği ile malzemelerini satan dükkânların kapılarını kırarak silahlandılar. Ellerinde dinamit ve uzun menzilli silahlar da bulunan saldırganlar, CHP'li ve Alevi yurttaşların işyerlerini, gaz-mazot-benzin dökerek ateşe verdiler. Öğle saatlerinde artık CHP, TİP, TİKP, POL-DER, TÖB-DER binalarını ve Sağlık Müdürlüğü' nü yıkıp yakmışlardı.
HESAP SORULMAYAN GERÇEK FAİLLER
1979 yılı sonlarında karara bağlanan Maraş Davası'nda 22 sanık hakkında idam cezası verildi. Yüzlerce insanın katledilmesini konu edinen bir davada bu rakamın komik olması bir yana idam alan hiç bir sanık hakkındaki bu karar, 12 Eylül Askeri Darbesi'nden sonra bile infaz edilmedi. İdam cezası onananlar bile 10-15 vll amsı hapis cezası yatarak tahliye oldular. Ama asıl önemlisi, bu davada yargılanan ve ceza alanların içinde kadiamın gerçek tertipçilerinin ve ele-başlarının yer almamış olmasıdır. Bir çok tanık tarafından, gerici güruhu alevi ve solcu yurttaşların yaşadığı mahalle ve evlere yönlendiren, katliamı yöneten yüzleri maskeli ve silahlı kişiler olarak tarif edilen ve katliamın gerçek sorumluları olduklarına şüphe olmayan kişilerden yakalanan bile olmamıştır. Yargılanarak ceza alan kişilerin çoğu bekçi, çöpçü, ev kadını vb gibi sıradan cahil insanlardır. Bu tür insanların bu çaplı bir katliamı planlayıp yönlendiremeyecekleri çok açık olmasına rağmen devlet gerçek sorumluların peşine hiç bir zaman düşmemiştir. Böylece Maraş Katliamı, yapanların yanına kar kalan büyük bir faşist tertip olarak tarihe geçmiştir.
MARAŞ KATLİAMININ ANLAMI
Kahramanmaraş katliamının CIA ve Kontr-Gerilla gibi gizli örgütlerin tezgâhladığı doğrultuda, önce bir sıkıyönetimi, sonra askeri bir darbeyi kolaylaştırmak için faşistler tarafından gerçekleştirilmiş olması, bugün büyük bir şaşkınlık ve suskunlukla geçiştirilmeye ve unutturulmaya çalışılmaktadır. Ne var ki, dünya ve Türkiye kamuoyunun gözleri önünde ve kimin çıkarına ve kimler tarafından yapıldığı, yapılmış olduğu sırada bile açığa çıkan; mahkeme tutanaklarında bu konuda sayısız kanıt bulunan bu katli-amı unutmak mümkün müdür?
Aynı faşist güçler tarafından Sivas'ta, Malatya'da sahneye konularak; provası yapılmış ve tecrübe kazanılmış olan bu kadi-amda, mahkeme tutanaklarında gösterildiği şekilde, katliamdan önce saldırılacak evlerin kendilerini belediye görevlisi olarak tanıtan MHP'Iiler tarafından işaretlenmesi, hangi evde ne kadar silah bulunduğunun araştırılması, katliam için çevre ilçe ve köylerden adam getirilmesi, sinemaya bomba atılarak yaratılan provokasyon, olaylar sırasında "Aleviler camiyi bombaladı" yalanlarının ortaya atılması, katil sürülerinin sokaklarda ellerinde MHP bayrakları ve dillerinde MHP sloganları ile dolaşması; işte bütün bunlar, katliamın CIA ve Kontr-Gerilla kitaplarında yazıldığı biçimiyle ve CIA'nm, Kontr-Gerilla'nm o günkü Türkiye'de yaratılmasını istedikleri ortamı yaratmak için MHP'li faşistler tarafından yapılmış olduğunun kanıtları değil de, başka nedir?
Maraş kadiamının tertipçileri yalnızca sıkıyönetim ilan ettirmekle amaçlarına ulaşmış olmadılar. Kadiamın uzun vadeli ve kalıcı etkileri sonraki yıllarda çok daha ağır sonuçlarıyla ortaya çıktı. Sivas, Malatya, Elazığ, Maraş gibi 12 Eylül 1980 öncesinde Alevi yurttaşların önemli bir nüfusa sahip oldukları, bir anlamda Alevilikle de özdeşleşmiş olan, sol ve demokrat yanları ağır basan kender bugün bu özelliğini yitirmişlerdir. Gerek 12 Eylül 80 öncesindeki faşist katliam ve tertipler gerekse de 12 Eylül 1980'nin faşist askeri yönetiminin izlediği, baskı, işkence ve sindirme politikaları yüzünden alevi ve solcu yurttaşlarımız bu kentleri terk etmek zorunda kalmışlardır. Bu kenderin günümüzde gerici, ırkçı, faşist siyasal partilerin oy deposu olan ve gerici güçlerin egemenliğindeki kendere dönüşmelerinin altında 1978 Maraş, 1993 Sivas Madımak benzeri alevi ve solcu yurttaşlarımızın kıyıma uğradığı kadiamlar da yatmaktadır.
Bu akşam Ankara Büyülü Fener sineması, kan dolu geçmişten bu günü anlamaya başlamak isteyenler için hüzünlü ama gerçek bir bellek tazelemesi için açacak kapılarını. En büyük umudun gerçekten doğduğunu bilenler için.
MARAŞ'I UNUTMAYACAK UNUTULMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ
Ülkemiz siyasal - toplumsal tarihine kara bir gün olarak geçen Kahramanmaraş katliamının yıldönümündeyiz.
Tam 29 yıl önce Maraş'ta faşist-gerici çeteler tarafından gerçekleştirilen katliamda yüzü aşkın insan öldürülmüş, yüzlercesi yaralanmış, Alevi, solcu, ilerici insanlara ait işyerleri, evler yağmalanmış, yakılmış binlerce Maraşlı kenti terk etmek zorunda bırakılmıştır.
Maraş katliamı büyük acılara neden olmuştur. En az bunun kadar önemli bir diğer nokta da katliamla başlayan sürecin Türkiye'yi 12 Eylül açık faşizmine taşıyan sürecin başlangıcı olmasıdır. Katliam Türkiye'de iç savaşı derinleştirmiş, 13 ilde sıkıyönetim ilan edilmesine sebebiyet vermiştir.
Unutulmaması gereken bir diğer nokta ülkemizin farklı etnik, mezhepsel yapısının provokasyonlara açık olduğudur. 1970'li yıllarda Maraş'ta, Sivasr16;ta, Malatya'da, Çorum'da iç savaş Alevi-Sünni ayrılığı temelinde kışkırtmalarla derinleştirilmiştir.
1970'li yıllar acı derslerle doludur; Maraş acı bir derstirr30; Bir daha yaşanmaması için unutulmaması gerekmektedir. Türkiyer16;de bugünlerde yine benzer acılar yaşatmak isteyenler, halklar arasında kin ve nefret tohumları ekerek iç savaş provası yapmaktadır. Tıpkı Maraş'ta Alevi oldukları için saldırıya uğradıkları gibi, bu kez de Kürt oldukları için, insanların kapıları işaretlenmekte, iş yerleri yağmalanmakta, Kürtlerden alışveriş yapmayın kampanyaları düzenlenmektedir.
Maraş, Çorum, Sivas bu ülke tarihinin utanç tablolarıdır. Türkiye tarihinde yaşanan bu katliamlarla hesaplaşmadan ülkenin gerçek anlamda demokratikleşmesi mümkün değildir. Bugün Maraş'ı hatırlamak, ülkemizin sürüklendiği karanlığa karşı durmak, yeni Maraşlar yaratmak isteyenlere karşı, barış, kardeşlik ve bir arada yaşamı savunmaktır.
Bugün halklar arasına kin ve nefret tohumları ekenler dün Maraş'ı yaratanlardır. Maraş'ı unutmayacağız, unutulmasına izin vermeyeceğiz.
Önder İŞLEYEN
ÖDP Genel Başkan Yardımcısı
24 Aralık 2007
Maraş Maraş...
77 yıl evvel Menemen'de 29 yıl evvel Maraş'ta canımızı yakanları, canlarımızı katledenleri, canlarımıza kastedenleri, tarih önünde onlara çanak tutanları nefret ile, Hakka yürüyen canlarımızı rahmet ile anıyoruz.
23 Aralık 1930'da Menemen'de Teğmen Kubilay'ı katleden zihniyet yeterince çözümlenemediği için, yeterince çökertilemediği için 23 Aralık 1978'de Maraş'ta, 29 Mayıs 1980'de Çorum'da, 2 Temmuz 1993'te Sivas'ta karşımıza tekrar çıktı. Aynı zihniyetin bizim karşımıza tekrar çıkmaması, bize tekrar kefen giydirmemesi için birlik olmalı, dayanışma içinde olmalı, bir olmalıyız.
Menemen ve Maraş Katliamlarının yıldönümünde tüm canlarımızı saygıyla yad ediyoruz.
Murat KANTEKİN
Gelin Canlar Bir Olalım! |