ismaililhan
Yeni Üye
Mesaj Sayısı: 3
Katılım Tarihi: 24.05.10
Yaş : 82
|
Sevgili kardeşlerim,
Sevgili köylülerim.
Önce herkesin geçmiş Kurban Bayramını kutluyor, sağlıklı, başarılı ve mutlu yarınlar dileklerimi sunuyorum.
Bu kez de son mektupta kaldığım yerden devam etmek istiyorum.
Son yazıma baktığımda başarılı, örnek, saygın bir birey olmanın koşullarından, yollarından sözettiğimi hatırladım. Bu bağlamda EMPATİnin önemine vurgu yapmıştım. Bu yazımda da İLKEli davranmak, bazı temel kavramları benimsemek, bunları ilke edinerek yaşayıp yaşatmak gereği üzerinde durmak istiyorum.
En basit tanımı ile İLKE, yaşamımıza yön veren, onu anlamlı, güvenli ve onurlu hale getiren temel doğrularımızdır. Bunlar; sevgi,saygı, doğruluk, dürüstlük, çalışkanlık, yardımseverlik, hoşgörü, sabırlı olmak, hak hukuk gözetme, güç birliği, gücü kötüye kullanmama ve benzeri kavramlardır. Bu ilkeler bazılarının sandığı gibi ne belli bir dinin, bir inanç sisteminin, ne de bir ideolojinin belirlediği ilkelerdir. Bu ilkelerin hemen hepsi en ilkel toplumlarda, en geri kültürlerde de vardır. Sorun bunları hayata geçirebilmekte yatmaktadır. Eğitim- öğretim bunun için çok önemlidir. Bu ilkeler ancak eğitim yoluyla genç ve körpe beyinlere aktarılabilir. Bir toplum bu ilkelerden ne kadar çoğunu benimseyip yaşamın felsefesi haline getirebilmişse o ölçüde yüksek bir kültüre, daha yüksek ideallere, başarılı ve mutlu bir geleceğe kanat açmış olur. Bireyler olarak bizler de bu ilkelerle yaşamımızı ne kadar çok uyumlu kılarsak o derece başarılı, saygın, güvenli ve mutlu oluruz.
Hepimizin ilişkilerimizde zaman zaman dürüst davranmadığımız, doğru olanı yapmadığımız olmuştur. Böyle durumlarda davranışımızın doğru olmadığını kendimiz de biliriz. Böyle davranmak o anki vaziyeti kurtarmak için etkili de olmuş olabilir. Ama uzun vadede ilişkilere büyük zararlar verir, ilişkilerde güveni sarsar hatta yok edebilir. Sözünü ettiğim ilkelere boş verir, onlara sırt çevirirseniz giderek aşağılara çekilmeniz kaçınılmaz olur.
İlkesiz insan bütün dikkatini başarısızlıklarının sorumlusu olarak düşündüğü koşullara, kişilere yöneltir. Karşısındakilerin uyumsuzluklarına, zayıflıklarına, bilgisizliklerine, beceriksizliklerine, onların hatalı tutum ve davranışlarına yöneltir. Kendi tutum ve davranışlarını asla sorgulamaz. Sonuçta başarısız ve mutsuz olur. Böyle bireylerin oluşturduğu bir toplum da doğal olarak geri kalmışlıktan kurtulamaz.
Bir sonraki mektubumda kaldığım yerden devam etmeyi umuyor hepinizi sevgilerimle kucaklayıp öpüyorum. Hoşça kalın. Ağabeyiniz, kardeşiniz İsmail İlhan |