Gönderen
Admin - 29-04-2006 22:10
#1
Celal İlhan
Kötüye gidişi değiştirmekten, hiç değilse durdurmaktan yana görünen, ancak bunu oturduğu yerden yapmak isteyen tipler vardır. Yeri geldikçe üfürmekten kendilerini almazlar.
Bunların en sıfırı tüketmişleri,
Mehdi gelmeli, dünyayı bu dinsiz, imansız, hırsız, bencil, açgözlü haçlıların şerrinden kurtarmalı diye dilenir. Birileri tarafından onaylanabilir de bu zırvalar.
Kimileri de, Ne Mehtisi kardeşim der, biraz gerçekçi olmayı önerir,
Atatürk gibi biri -düşünceleri ve yaptıkları görmezden gelinerek- lazım, kimsenin gözünün yaşına bakmadan silindir gibi ezecek, takıp takıp sallandıracak bu şerefsizleri diye avunmayı önerir.
Bu dilek daha çok yandaş bulur, sözde Atatürkçülüğün çığ gibi büyüdüğü günümüzde.
Kimileri biraz daha yaklaşır güncele, dünya üstünde son gerçekleşen devrimleri göstermek ister çevresindekilere.
Güney Amerika gerçeğinden söz eder; meydanları dolduran yüz binlerin başarıya ulaşan savaşlarını örnek gösterir. Başta Venezuelanın Chavez i olmak üzere Arjantin, Bolivya, Brezilya, Uruguay, Şili ve Peru da gerçekleştirilmiş devrim niteliğindeki dönüşümleri anlatır ballandıra ballandıra.
Güney Amerikanın emekçi ve yoksullarının gurur ve umut veren çabalarını kim görmezlikten gelebilir ki. Bu sonuncu örnek gerçekten üstünde durulmaya değer bir önermedir.
En kötüsünden en iyisine değin tüm fikir çatışmaları, dilekler ve önermeler bir örgüt desteğinden/bilincinden yoksunsa suya yazılmış yazı gibi anında yok olacaktır. Hatta her kafadan bir ses gelmesi soyguncuların işini kolaylaştıracak, ezilen sınıfların, ulusal güçlerin toparlanıp karşı koyma çabalarına da engel olabilecektir. Arkasına basın-yayın organlarının yıkıcı, çarpıtıcı gücünü de almış emperyalizm birbirleriyle didişen insanların halini kahkahalar atarak izlemektedir. Demokrasi ve özgürlük yaygaraları bu noktada piyasaya sürülmekte, ateşli alıcılar bulabilmektedir.
Hiç unutmamamız gereken şey, emperyalizmin tepe tepe kullandığı insan emeği de en yeni teknolojileri üreten beyinler de yoksul ülkelerden devşirdikleri çocuklarımızdır. O gençler ki ülkelerinin seçkin ve en iyi eğitim görmüş gençleridir. Denilebilir ki üniversitelerimiz, ABD nin refahı, sömürüsü ve kıyıcılığı için canla başla çalışmaya zorunlu hale getirilmiştir.
İnsanlar bu acı gerçeklere kafa yormak ona göre örgütlenmek yerine; işin kolayına gidip Mehdilerden; düşünceleri rafa kaldırılmış fiziki Atatürkr17;ten ve başka ülkelerin başarıya ulaşmış kahramanlarından medet umar hale gelmişlerdir.
Yapılması gereken nedir:
Önce ana çizgileriyle içinde bulunduğumuz durumu belirlemektir.
Dünyayı avuçları içine almış, insanları kendi amaçlarına hizmet için araç gibi kullanan gücün kim ve ne olduğunu doğru tanımlamaktır.
Dün emperyalizm diye lanetlediğimiz kara güç bugün globalizim diye ad ve kılık değiştirmiş olarak karşımızdadır. Bu gücün kullanamayacağı hiçbir değer ve araç yoktur. Biz sosyalist ve devrimcilerin elimizin tersiyle ittiğimiz inanç guruplarını, milliyetçileri, tüketim çılgınlarını, esrarı/eroini sonuna kadar kullanmaktan çekinmiyor. Bunlarla üstesinden gelemediği yerde, devşirdiği evlatlarımızın bilgisini, beynini kullanarak ürettiği en modern silahları üstümüze çevirerek işi bitirmekten de çekinmiyor. Irak da, Afganistan da ve Yugoslavya da olduğu gibi.
Bugün emperyalist propagandanın uyuttuğu/uyuşturduğu insanlar/halklar kendini yok etmenin savaşını verir hale getirilmiştir. Kullanamayacağı kadar güçlenmiş ulusal devletler emperyalistlerin başta gelen hedefleridir. Bu gibi devletler içerden parçalanmaya çalışılmakta, etnik guruplara bölünerek bir birlerine düşman edilmektedirler.
Bir yandan, Ya Allah bismillah Allah u ekber diye sokakları dolduran gericiler, bir yandan, Ya sev ya terk et diye yırtınan faşistler, bir yandan da Benim ne yurdum ne milliyetim var ben dünya insanıyım diyen sözde solcu/aydınların sayısı gün gün artmaktadır. Artmakta değil, güdümlü basın yayın organları tarafından ar tı rıl mak ta dır.
Hiç kuşkusuz; emperyalistler/küreselciler için en makbul olan, Benim vatanım milletim yok diyen guruplardır.
Her insanın bir vatanı, kökü üstünde büyüdüğü bir milleti/ulusu vardır. Kaya kovuğunda büyümüş birini bilen varsa söylesin. İnsan olduğumuzu duyumsayabilmemiz, kendimize güvenmemiz için, böyle bir aidiyete gereksinim vardır.
Bunun ırkçılıkla, gericilikle uzaktan yakından bir ilişkisi de yoktur.
Düzenleyen:
Admin - 30-04-2006 18:56