Konu Başlığı: Köçek Kömü Köyü Sitesi :: DERSİM...DERSİM...

Gönderen celalilhan - 05-12-2011 12:44
#1

DERSİMİ DOĞRU OKUMAK


Kemalist Devrimi tamamlama talebi.

Bilimsel Sosyalistler, İstiklal Savaşından sonra devrimin bir toprak devrimiyle tamamlanacağını vurguladılar. Gerçek bir demokrasi için köylünün özgürleşmesi ve Kürt meselesinin çözümü buna bağlıydı.
1925 Şeyh Sait isyanından sonra Kemalist yönetimin de bu devrimci atılımı tartışmaya başladığını görüyoruz. 1930 Ağrı İsyanı, bu yöndeki görüşleri berraklaştırmıştır.
Atatürk ve arkadaşları, toprak devriminin gereğini ayrılıkçı isyanlardan sonra yakıcı bir sorun olarak saptadılar.
Ayrılıkçı şeyh ve ağalar toprak devrimini dayattılar
Anadolu da nüfus az, toprak genişti, ekilmeyen geniş araziler vardı. Toprak talebiyle güçlü bir köylü hareketi de yoktu. Ancak Kürt ağa ve şeyhlerinin önderliğindeki isyanlar, toprak reformunu dayatıyordu. Bu gerici isyanların emperyalist devletlerle bağlantıları, bu atılımı daha da yakıcı kılıyordu.
Bilimsel Sosyalistlerin de Kemalist yönetimden talebi bu değil miydi?
Kemalist yönetimin toprak devrimi hazırlığı
1930 llada Cumhuriyet hükümetinin bir toprak devrimi hazırlığına başladığını görüyoruz. Bu yöndeki çalışma ve uygulamaları, Kemalist Devrim 7 Toprak Ağalığı ve Kürt Sorunu başlıklı kitabımda bulabilirsiniz. Bu çalışmalar sonucu CHPnin 9-16 Mayıs 1935 günlerinde toplanan 4. Büyük Kurultayında toprak dağıtımı ilk kez ana gayelerden biri vurgusuyla Parti programına alındı. Aynı Kurultayda Atatürk, Arasız Devrimler konuşmasını yaptı. Derebeyliğe savaş kararı, böylece devrimin gündemine alındı. Zaten 14 Haziran 1934 günü çıkarılan İskân Kanunu ile Doğuda toprak ağaları ve aşiret reislerine karşı köktenci bir uygulama başlamıştı. Yasanın 10/A Maddesi gereği aşiret reislerinin elindeki topraklara el konuyor ve yoksul köylüye dağıtılıyordu.
1937 deki hücum borusu
Kemalist yönetim, toprak devrimi konusundaki kararlılığını 13 Şubat 1937 tarihli Anayasa değişikliğiyle gösterdi. Çiftçiyi toprak sahibi kılmak için yapılacak kanunlaştırmalarda, ödenecek bedel özel kanuna bırakıldı. Altı Ok un Anayasanın 2. Maddesine konması da aynı değişiklik içindedir.
Ağa topraklarına çok düşük ve uzun yıllara bölünmüş bir ödemeyle el koyma kararı, Orta Çağın temeline yönelen bir hücum borusuydu ve Kemalist Devrimii tamamlayacak tarihi ataktı.
Bilimsel Sosyalistlerin de yıllardır istedikleri bu değil miydi?
Dersim harekâtı planları, 1930 dan sonra bu program hazırlıklarıyla birlikte geliştirilmiştir. Önce aşiret ağalarını Batı bölgelerinde verimli topraklara yerleşmeleri için ısrarlı ve sabırlı ikna çalışmaları yürütülmüştür. Ağalar Dersim derebeyliğini silahlı bir hükümet olarak korumaktan vazgeçmemişlerdir. Bazıları marabalarını da birlikte götürmek, yani Orta Çağ ı taşımak istemişlerdir.
Kemalist yönetimin planlı harekâtı ve derebeyliğin gerici isyanı
İşte 1937-1938 Dersim harekâtı bu süreç sonunda gerçekleşti. Olay, bir yönüyle Kemalist Devrimin derebeyliğe hazırlıklı ve planlı bir savaş açmasıdır. Diğer yönüyle ise, bir gerici isyanın bastırılmasıdır. Her ikisi iç içedir. Dersim seyit ve ağaları, Cumhuriyetin köylüyü özgürleştirme programına uysalardı kuşkusuz kan dökülmeyecekti.
Cumhuriyetin haklılığı nerede?
Dersim olayında Cumhuriyeti savunanlar arasında, işte bu noktada çok önemli bir ayrışma var. Cumhuriyeti savunan bir kısım CHPliler ve MHP lideri Bahçeli, her devletin isyanı bastırma görevine vurgu yapıyorlar. Oysa Cumhuriyetin haklılığı, isyan bastıran devlet olmasında değildir. Haklı isyanları bastıran devletler de vardır. Atatürk yönetiminin haklılığı, derebeyliği temizleme görevini eylemli olarak önüne koymasındadır. Başka deyişle köylüyü ve bütün halkı özgürleştirme kararındadır.
Tarihi haklılık demokrasi açısından haklılık hep buradadır.
Kargaşa içindekilerin sorunu
Kargaşalık içine düşen sosyalistlerin sorunları da buradadır.
Hem Kemalist Devrimi, derebeyliği niçin tasfiye etmedin, Kürt meselesini niçin çözmedin diye eleştireceksin, hem de Arasız devrimler kararıyla bu işe girişen devrimci yönetimi, katliamcı ilan edeceksin!
Bu kafayla, dünyada gerçekleşmiş hiçbir devrim savunulamaz!
Bu kafayla devrimcilik ve sosyalistlik de yapılamaz!
Bu kafayla ancak Soros vakıflarının oyuncağı ve beslemesi olunur; olmuşlardır. Aldıkları paralar, hep kayıtlıdır. Herkese ibret olmalıdır!
Tayyip-Fethullah kol kola hangi sınıfın mücadelesi?
Çok ilginçtir, 19. Yüzyıl kafasıyla her olaya burjuva-proleter çelişmesi açısından bakan kardeşlerimiz, Dersim e gelince, sınıf ezberini şaşırıp, yalnız Seyit Rızalarla değil, Tayyip Erdoğanlarla da kol kola giriyorlar. Karşıdevrimin safında konumlanıyorlar. Ve bu konumlanmalarını, ABD ve AB emperyalistlerinin bütün devrimlere yönelttikleri suçlamalarla örtüyorlar. Oysa önce Kemalist Devrimi bir toprak devrimiyle tamamlamanın haklılığı saptanır; doğru cephede yer tutulur; sonra uygulamalardaki yanlışlar saptanır.
Doğru mevziiye girmezsen
Kemalist Devrimin mevzileri, bugün emperyalizme ve gericiliğe karşı sınıf mücadelesinin mevzileridir. Savaş burada!
Bu mevziide olmayanlara faşist dedikleri yönetim dokunur mu hiç?
Elbette dokunmaz, çünkü onlara Kemalist Devrimin yıkılmasında özel ihtiyaç var.
Geçende Neo-Fethullahçı Serdar Turgut, artık AKP nin Neoliberallerle değil, bir takım solcularla işbirliği yapacağını yazıyordu. O işbirliği, Ergenekon tertibinde, Kürt meselesinde, türbana özgürlük kampanyalarında, Dersim olayında eskiden beri var zaten.
AKP ile hep aynı safa düşenler, bu hallerinden memnunlar mı?
Doğu Periçek-Silvri

Gönderen Admin - 12-12-2011 20:35
#2

Dersim konusunda henüz her şey söylenmiş değil.
Ancak şu ana kadar ki gelişmeler (konunun tartışmalara açılmış olması, resmi tarihin yazmak istemediği olguların açığa çıkıyor olması ve aydınlığa kavuşacak yeni kaynaklarla) insanların düşünce edinebilmeleri açısından çok önemlidir.
Adı ne konulursa konulsun, cümleler nasıl süslenirse süslensin, ("Millet için", "Ulus için", "Allah için", "Devrim için", "Sosyalizim için" vb.) insanların suçlu suçsuz, çocuk yaşlı demeden öldürüldüğü hiç bir katliam insanlık adına savunulamayacağı gibi unutulmamalıdır ve unutturulmamalıdır da.
Unutmak, hele hele unutturmak, insanda gelişmis vicdanın ve aklın yok edilmesidir, öldürülen suçsuz canlara saygısızlıktır, yeni katliamlara açık kapı bırakmaktır. Güzel bir İnsanlık düşleyen hiç kimsenin buna hakkı yoktur.
Tarihin her döneminde ve dünyanın her yerinde katliamcılar, soykırımcılar kendi eylemlerinin doğruluğunu kabul ettirmek için, katlettikleri halkların kendilerinin "yaşamlarını", "dinlerini", "namuslarını", "düzenlerini" tehdit ettikleri ve , " isyancı" oldukları yalanlarına başvurmuşlardır ve hala basvurmaktadırlar.
Dersim de bir katliamdır ve sadece unutturma çabaları bu gerekçelerin oradada var olduğu gerçeğinin kanıtlarından sadece bir tanesidir.
Dersim konusunda artık hiç kimsenin inkar edemeyeceği, resmi açıklamalarca 11.000 resmi olmayan rakamlarca 70.000 e varan insan katledilmiştir. Yine resmi açıklamalarda sadece 6 veya 7 Aşiretin isyan ettiği söylenmektedir.
Sadece resmi rakamlardan bile hareket etsek 11.000 öldürülmiş insan. Köklerinden koparılarak sürgün edilenler hariç.
Vicdana ve akla sahip olan her insanın bu sayının yarıdan fazlasının çocuk kadın ve ihtiyarlardan oluşacağını inkara kalkmaz. Kaldiki isyan eden her insanın da katledilmesi gerekmez.
Çocukların ve ellerine silah alamayacakların derelerde, mağralarda saklandıkları yerlerde katledildiği, ailelerin parçalanıp sürgünlere gönderildiği, çocukların yaşlarının büyütülerek asıldığı, suçlulara suçlarının ne olduğu söylenmeden ölüm kararlarının verildiği, ölülerin mezarlarının saklandığı, ve bütün bunların unutturulması için isimlerin deiştirildiği bir katliamı, ne adına olursa olsun, ister "Kemalist Devrimi" tamamlamak, ister "Bilimsel Sosyalizmi" kurmak gibi "modern" kelimelerle süsleyerek savunmayı, mantıksızlık ve öldürülmüş binlerce suçsuz cana karşı vicdansızlık olarak görüyorum.
İçinde bulunduğumuz örgütlerin mantklı ve ya mantıksız her söylemlerini tekrarlamak zorunda değiliz.
"Güzel bir İnsanlık" düşleyenler için yapılması gereken tek şey, önce, katledilmiş, sürgüne gönderilmiş, yaşamları karartılmış insanlardan, samimi duygularımızla özür dilemek, sonrada, o insanların ellerinden alınan madi ve manevi her şeyin geri verilebilmesi için "inancı", "ırkı", "ideolojiyi" değil, insan yaşamının en değerli şey olduğu ahlakıyla, "Büyük İnsanlık" uğraşısındaki yerimizi almak olmalı, diye düşünüyorum.

Benim inandığım "Sosyalizim" de bu ve bildigim kadarıyla "Alevilik" te bu: en değerli şeyin "CAN" olduğu.

Düzenleyen: Admin - 12-12-2011 20:42

Gönderen celalilhan - 18-12-2011 14:48
#3


"İçinde bulunduğumuz örgütlerin mantıklı ya da mantıksız
her söylediğini tekrarlamak zorunda değiliz"

Adminimiz rahat olsun, doğru bulmadığım bir düşüncenin kimden geldiğine bakmam.
Ayrıca, adminimizin yazdıklarının büyük bölümüne de katılıyorum.

Perinçek ne diyor dikkat edelim:
"Hem Kemalist Devrimi, derebeyliği niçin tasfiye etmedin, Kürt meselesini niçin çözmedin diye eleştireceksin, hem de Arasız Devrimler kararıyla bu işe girişen devrimci yönetimi, katliamcı ilan edeceksin!
Bu kafayla, dünyada gerçekleşmiş hiçbir devrim savunulamaz!
Bu kafayla devrimcilik ve sosyalistlik de yapılamaz!"

Tarih boyunca, Ortaçağ anlayışının yıkılması aşamasında dökülen kanların hesabını kim yapabilir? Kan ırmakları söz konusudur

Yukardaki yazıları dikkatlice okuyalım.
Almasını bilen için her ikisi de önemli ipuçları vermektedir.
Cana kıymadan, nezaket ve sevecenlikle yapılmış bir devrim gösterilemez.
İçinde pislik taşımayan savaşta yoktur.