Gönderen
Admin - 26-01-2011 22:55
#1
Merhaba,
Sevgili köylülerim, bir kere daha hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyor, kucaklıyorum.
Önce annemin aramızdan ayrılışı nedeniyle gösterdiğiniz ilgiden ve başsağlığı dileklerinizden dolayı teşekkür ediyorum.
Bu mektupta da yine iyi ve mutlu insan olmamıza katkı sağlayacağına inandığım ilkelerden söz etmek istiyorum. Değinmek istediğim konu; olaylar ve yaşamla ilgili görüş farklılıklarımız. Anlaşmazlıklarımızda, kavgalarımızda aynı bir olayla ilgili görüş farklılıklarımızın çok büyük önemi var. İki insanın bir konuda anlaşamamaları, ama ikisinin de haklı olması çok mümkündür. Akla ve mantığa uygun görünmese de duygusal ve ruhsal açıdan bu doğrudur. Yani psikolojik açıdan uygundur. Çünkü insanlar çoğu zaman olayları görmek istedikleri gibi görür, duymak istedikleri gibi işitirler. Bu, geçmişten gelen koşullanmaların doğal bir sonucudur. Bir olaya aynı tarzda bakmanın insanlığın gelişimi açısından da fazla bır anlamı ve yararı yoktur. Hangi kitapta okuduğumu ve kime ait olduğunu hatırlayamadığım bir söz şöyle der: Bir tartışma ortamında iki kişi aynı görüşü savunuyorsa orada onlardan birisi gereksizdir. Ben de benimle aynı görüşte olan birisine karşı farklı görüşte olanı tercih ederim. Çünkü o bana olayın, göremediğim yanlarını gösterir. Bu yüzden, siyasilerimizin sıkça dile getirdiği ancak uygulamalarında ve yaşamlarında asla önem vermedikleri -farklılıklarımız zenginliğimizdir- söylemini kendi yaşamımızın bir ilkesi haline getirebilmek çok önemli bir kazanım olacaktır.
Toplumların mutlu ve huzurlu olması için insanların farklılıklarına saygılı olması gereken en önemli alan din ve inanç alanıdır. Hiç kimsenin farklı inanan, farklı ibadet eden veya etmeyen insanları küçümsemeye, aşağılamağa hakkı yoktur. Bu kural bizim anayasamız da olduğu gibi birçok anayada da vardır. Ama uygulamalar bu kuralı hiç dikkate almaz. Nedeni de başta yönetenlerimiz olmak üzere bireylerin, farklılıkların erdemini kavrayamamış olduğu gibi özümseyememiş olmasındandır. İnsanların şu ya da bu tarz inanma özgürlüğü olduğu kadar inanmama özgürlüğü de olmalıdır ve vardır. Kimsenin başkalarını kendi düşünce ve inancını kabul etmeğe zorlama hakkı olamaz, olmamalıdır. Bu zorlamalar insanlık tarihinde kanlı savaşlara, büyük katliamlara neden olmuştur. Ne yazık ki insanlığın büyük bir kesimi hala bu hatanın içinde debelenmektedir.
Kavgasız, mutlu ve huzurlu bir toplum içinde mutlu ve huzurlu yaşamanın öncelikli yolunun, farklılıklarımıza saygılı olmak, birbirimize önyargısız ve hoşgörü ile yaklaşmak olduğuna inanıyorum.
Bir sonraki mektupla buluşmak dileğiyle herkese sevgi ve saygılarımı yolluyorum.
İsmail İlhan
Düzenleyen:
Admin - 26-01-2011 22:57