Konu Başlığı: Köçek Kömü Köyü Sitesi :: Yaradılış fikri ve bilimsel eğitim

Gönderen Admin - 08-03-2006 20:30
#1

'Akıllı tasarım' veya 'yaradılış' fikri dini kökenlidir. Bu görüşün herhangi bir bilimsel müfredatta yeri olamaz.

06/03/2006

CELÂL ŞENGÖR


Radikal gazetesinde, yaradılış efsanesinin müfredat programlarından çıkarılması için Milli Eğitim Bakanlığı'na pek haklı olarak dilekçe veren 700 akademisyenin tutumuna karşı yayımlanan bir yazıda, akıllı tasarımın bilimsel bir kuram olduğu, bu nedenle emirle veya hukuk yoluyla yasaklanmasının bir 'ortaçağ yöntemi' olacağı ileri sürüldü. Benim yazımın amacı, buna karşı, yaşamın bir 'akıllı tasarım' sonucu olarak bir yaratıcının eseri olduğu fikrinin hiçbir şekilde bilimsel olmadığını göstermektir. Bilimsel olmayan bir fikir, bilim öğreten bir derste ve müfredat programında olamaz. Bu, politik zorbalıkla konulmuşsa, hukuken bu tutumla mücadele edilmesi gerekir. Bu nedenle 700 akademisyen meslekdaşımın yaptıkları tamamen doğru olup 'ortaçağ yöntemleriyle' hiçbir ilişkisi yoktur.
Herhangi bir önermenin bilimsel olabilmesi için, betimlediği ve/veya açıkladığı gerçek dünya ile temasa gelebilmesi gerekir. 1934'te Popper'ın gösterdiği gibi, bunun da tek kontrolü, o önerinin gözlem raporlarıyla yanlışlanıp yanlışlanamayacağıdır. Örneğin, dünyanın tepsi gibi düz olduğu önerisi, yanlış olmasına rağmen tamamen bilimseldir, çünkü yanlışlığı gözlemle kanıtlanabilir (ve kanıtlanmıştır da). Buna mukabil dünyada yaşamın akıllı bir tasarımcının eseri olduğu hiçbir gözlemle yanlışlanamaz. Bu nedenle akıllı tasarımcılar, evrimi inkâr etmemekte, ancak bunun akıllı bir tasarımcının eseri olduğunu söylemektedirler. Evrim, gözlemlerimizi açıkladığına göre, akıllı tasarımcı gereksiz bir varsayımdır ve bilimdeki basitlik (parsimoni) ilkesini ihlal eder. (Napolyon, Laplace'a ölümsüz eseri 'Göklerin Mekaniği'nde niçin hiç Tanrı'dan bahsetmediğini sorunca, büyük dâhinin cevabı meşhurdur: "Öyle bir varsayıma gerek duymadım, Majeste!" )
Yaşamın Darwin'in, veya Mendel'in veya Hugo deVries'in sandığından karmaşık olduğu doğrudur. Ancak bu, karmaşıklığın yalnızca tesadüfi evrimle açıklanamayacağı anlamına gelmez. Örneğin, ense/kafatası arasındaki sfenoid kemiğinin evrimi fransız antropolog Anne Dambricourt-Malassé'ye göre 'insanlaşmanın' temel öğesidir ve sırf tesadüfi evrimle açıklanamaz. Ancak bu doğru değildir. Çünkü ne sfenoid insanlaşmanın temel öğesidir, ne de geçen zamana bakıldığında tesadüf bu evrim için yetersizdir.
Zaten aslında kökleri bizim Urlalı Anaksagoras'a kadar (MÖ 5. yüzyıl) uzanan 'akıllı tasarım' fikrinin, 20. yüzyılın 90'lı yıllarında ABD'de tekrar alevlenmesi, bu hareketin öncülerinden olan Salvador Cordova gibi dindar ailelerin çocuklarının bilimin dinsel inançlarını aşındırdığı korkusuyla, hem bilimle hem de dinsel inançlarıyla uyumlu olabilecek bir uzlaşma arayışlarıdır (Bkz. Nature, c. 434, sayı 7037, ss. 1062-1065). Ancak bu, boş bir hayaldir, zira 'akıllı tasarımcı' fikri bilimsel olmadığı gibi, bilimle uyumlu veya uyumsuz da olamaz, zira kontrolü kabil değildir. Bir inançtan ibarettir ki buna da (evrenin gerçek olduğu konusundaki inanç dışında) bilimde yer yoktur. Üstelik, tüm evrende akıllı bir tasarımcının olduğuna dair en küçücük bir işaret yoktur. Tanrı kavramının tüm kökleri ta Sümer'deki ilk yazılı belgelerden de, kültürel antropologların en ilkel toplumlar hakkındaki incelemelerinden de öğrendiklerimiz kadarıyla dinseldir. Bilimin ise bireylerin dinsel inançlarını korumak gibi bir görevi yoktur. Bilim gerçeği arar.
Bu nedenle, 'akıllı tasarım' veya 'yaradılış' fikrinin bir biyoloji veya bir jeoloji veya herhangi bir bilimsel müfredatta asla yeri olamaz. Olmasını hiçbir bilim insanı savunmaz. Bakınız benim de üyesi olduğum, dünyanın kuşkusuz en prestijli bilim kuruluşu olan ABD Ulusal Bilimler Akademisi eski başkanı biyolog Bruce Alberts bu konuda ne diyor: Akıllı tasarım "Taraftarları bilimin eksik olduğunu söylüyorlar ve 'akıllı tasarımcı' fikri dışında eksikliği kapatıcı hiçbirşey olmadığını iddia ediyorlar ki bu bilimde aramaktan vazgeç demektir." Halbuki bilimin tek varlık nedeni araştırmadır. Sürekli araştırarak bugüne geldik. Geçmişin yanlışları, eksiklikleri, bugünün bilimsel başarılarının temellerini oluşturdular.
Özetle, biyoloji müfredatına yaradılışı sokan, bilimi sabote ediyor demektir. Buna izin verilemez. Eğer bunu politik zorbalıkla yapıyorsa (ki Türkiye'de durum böyledir), bunun hukuk yoluyla durdurulması gerekir. Bu bir ortaçağ yöntemi değil, bil'akis, günün birinde 'bir iğnenin ucunda kaç melek dansedebilir?' gibi zırva ve cevaplanamayacak soruların ortaçağda, örneğin Sorbonne'da olduğu gibi, üniversitelerimizde doktora konusu olmasına engel olma teşebbüsüdür. Bilim insanı olarak 700 meslektaşımı canı gönülden destekliyor ve bu duyarlı tutumları için kendilerini kutluyorum.

A. M. Celâl Şengör: İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü öğretim üyesi, TÜBA üyesi