Konu Başlığı: Köçek Kömü Köyü Sitesi :: İSMAİL İLHAN YAZIYOR

Gönderen celalilhan - 26-02-2011 21:34
#1

Köyümün sevgili insanlar,

Sizlerle daha sık birlikte olamadığım için beni bağışlayacağınızı umuyorum. Sağlığım elverdiği sürece size yazmayı sürdüreceğim. Bu mektubumda sizlere, mesleğe ilk başladığım yıl karşılaştığım bir olayı nakledeceğim. Bu olayı, karşımıza çıkan kişi hakkında önyargılı, olmanın, onu tanımağa gayret göstermemenin büyük bir hata olduğunu göstermesi bakımından çok önemsiyorum.
Öğretmenlik mesleğine 1967 Ekim iinde, Doğu Karadenizin şirin bir sahil kasabasında başladım. O yıl açılmış bir Özel Lisenin Matematik ve Fizik öğretmeni ve de okulun müdürü olarak, oldukça dolgun bir maaş karşılığı, kurucularla sözleşme imzaladım. Lisenin ilk yılı olduğundan, yeni yapılmış olan binamızda toplam 85 öğrenci olmak üzere sadece 4 tane birinci sınıf var. Öğretmen kadrosunu tamamlayıp derslere başladık. Okulumun öğretmen kadrosu genç ve idealist arkadaşlardan oluşuyor. Başlangıçta herşey yolunda yürüyor. Zaman geçtikçe sınıflardan birinde başlayan bir sorun giderek sıkıntı vermeğe,diğer arkaddaşlar gibi beni de rahatsız etmeğe başladı.
Sözkonusu sınıfta arka sıralarda oturan ufak, tefek bir öğrenci var, Başta ben olmak üzere bütün öğretmenlere kan kusturuyor. Yaramazlığın, haylazlığın, kural tanımazlığın bini bi para. Birşey yazmak için tahtaya döner dönmez sınıfı benden kopartıyor. Ama derslerle uzak, yakın hiç mi hiç ilgilenmiyor. Yazılı sınavlarda cevap olarak "Hamsi balığı nasıl avlanır, iyi çay nası demlenir, Fenerbahçe neden yenildi vb. gibi abuk şeyler yazıp veriyor sınav kağıdını. Doğal olarak sıfır alıyor ama umurunda değil. Verdiğimiz disiplin cezalarını da iplemiyor.
Ne yapacağımı, bu çocukla nasıl başa çıkacağımı bilemiyorum. Bu öğrenci hem öğretmen olarak hem de müdür olarak okuldaki otoritemin canına okuyor. O sınıfa derse girmek benim için tam bir işkence. Babasıyla, abisiyle konuşup durumu onlara aktarıyorum. Tamam, müdür bey, gerekeni yaparız diye bana güvence veriyorlar. Gerçekten de ertesi gün çocuk okula yüzü, gözü morarmış, şişmiş olarak geliyor. Sonuç olarak bu çocuğu okuldan atmayı kafama koydum. Ama bunun çok da kolay olmayacağını biliyorum. Çünkü cocuk okul kurucularından birinin oğlu. Atmayı başaramazsam birinci dönemin sonunda istifamı verip okulu ve ilçeyi ben terkedeceğim, kararlıyım. Cezalarının birikmesini iple çekiyorum.
Dönem sonuna yakın Okulu teftiş etmeğe müfettişler geldi. Tam bir hafta süren eğitimsel ve idari denetlemeler sırasında öğretmenlerin başarı durumlarını saptamak üzere her müfettiş branşı ile ilgili derslere de giriyorlar. Branşı matematik olan bir müfettiş o öğrencinin olduğu sınıfa benimle birlikte girdi. Dersimiz geometri. Müfettiş, o güne kadar neler işlediğimizi ve en son çocuklara ne anlattığımı öğrendikten sonra onlara bir soru sormak istediğini söyledi. Kitapta en son işlemekte olduğumuz konuyu açıp, tahtaya şeklini çizerek bir problem sordu. Sınıfta kimi kaldırıp sorduysa hiç yanıt alamadı. Bu arada baktım, soruyu ben de çözemiyorum. Çünkü henüz konu bitmediğinden sıra soruların çözümüne gelmemişti. Ve ben evde o sorulara hiç bakmamıştım. Ayrıca öğretmenlikte ilk yılımdı. Zaten teftiş görmenin heyecanına birde soruyu bilememenin verdiği sıkıntı eklenince buram buram terlemeğe başladım. Allah korusun, müfettiş dönüp bana, hocam sorunun yanıtını gösterin çocuklara. derse halim nice olur? Artık o okulda bir saniye bile kalamam. Toplayıp valizimi o kasabayı terketmem gerek. Bu duygu ve düşüncelerden bunaldıkça her yanımdan terler fışkırıyor. Müfettiş, işaret edip kaldırdığı on, onbeş öğrencinin hiç birisinden bir yanıt alamayınca sınıfa dönüp Aranızda bu soruyu çözek var mı? diye sordu. Bütün başlar eğik, kimsede ses, seda yok. Birkaç saniye sonra arka sırada oturan bizim haylaz parmak kaldırdı. Gelip tahtada problemi hiç zorlanmadan çözdü. O an nasıl rahatladığımı anlatmam olanaksız. Müfettiş teşekkür ederek sınıftan ayrıldı. Benim gibi bütün sınıf da şaşkınlıktan küçük dilini yutacak neredeyse.
Not defterimi açtım, o çocuğun üç tane notu var, üçü de sıfır. Üçünün de önüne 1 koydum. Herkesin içinde üç tane 10 u olduğunu söyledim. Ayrıca teneffüste odamda onu beklediğimi de. Aslında o notları, hakettiğinden çok beni zor durumdan kurtardığı için verdim sanıyorum. Bence haketmişti.
Odama geldiğinde ona karşı davranışım eskisinden çok farklı oldu. Onu biraz yüreklendirince çözüldü ve yaşadığı, ona reva görülen cehennem hayatını anlattı. Kendinden büyük bir sürü erkek kardeşin ve babanın şamar oğlanı, her olayın suçu ona yüklenip gelen, geçen vuruyor. Aile içinde itilip kakılmayı kanıksamış. O da işi arsızlıga dökmüş, yaşamdan beklediği pek birşey de yok görünüyor.
Babası, annesi ve ağabeyleri ile ayrı ayrı görüştüm. Olanı biteni ve olması gerekenleri uzun uzun anlattım. Hepsi de, Napalım o da hep sopaya kaşınıyor. tarzındaki görüşlerine karşın yanlış yaptıklarını, artık farklı davranacaklarına söz verdiler.
Sonraki haftalarda bu çocuk sadece derslerle ilgilenmeye başladı. İkinci yarıyılın başından itibaren de başta benim derslerim olmak üzere bütün derslerden 9, 10 almağa başladı. Sene sonunda okulun en başarılı öğrencisi olarak takdirname aldı. O yılın sonunda başka bir özel lise ile sözleşme yaparak oradan ayrıldım.
Bu olaydan 20 yıl kadar sonra Eskişehir de caddede yürürken genç bir adam hocam hocam! diyerek önüme çıktı. Hocam, beni tanımamanız çok doğal. Aradan çok zaman geçti. Ama ben sizi unutmadım. bürom uzak değil, bir kahve içirmeden sizi bırakmam. Ve kendini tanıttı. Benim o doğu karadeniz kasabasındaki meşhur öğrencim. Altı katlı bir binanın tamamına yayılmış bir inşaat şirketinin gösterişli bir ofisine geldik. Kahvelerimizi içerken bilmek istediğim geçmişini özetledi. Başarılı bir lise eğitiminin ardından İst. Teknik Üniversitesi nin inşaat bölümünden mezun olmuş. O devirde herkesin gözünde İTÜ bir numaraydı. Birkaç yıl başka firmalarda çalıştıktan sonra kendi şirketini kurmuş. Devletin önemli ihalelerini alıp yapıyormuş. Eskişehir de bir baraj yapımını üslenmiş. Bütün bu sohbetin sonunda ona şunu söyledim. O gün okula o müfettişler gelmese ve benim geometri dersime girmemiş olsaydı ben senin eğitim hayatını bitirmeye karar vermiştim. O da bana o koşullarda haklı olduğumu sorunun kendisinden kaynaklandığını söyledi.
Bu olay bana çok şey öğretti. Umarım sizin işinize de yarar. Herkese sevgi, saygı ve esenlik diliyor hepinizi öpüyorum.
İsmail İlhan

Gönderen hkaraduman - 28-02-2011 12:03
#2

Wink