#1
12 Eylül 2010 da Anayasa değişikliği için 'Referandum', Halk Oylaması yapılacak. Türkiye de siyasi tartışmalar bu konuya kilitlenmiş durumda. Bu Halk Oylaması aynı zamanda AKP iktidarı için yeni bir sınav niteliğinde. Halk bu iktidara güveniyor mu yoksa güvenmiyor mu sorusunada bir cevap verilecek. Demokratik kurallar gereği tüm yurttaşlar sahip oldukları sınıf ve çıkar konumlarına göre karar verme yetkilerini kullanacaklar. Ama bu süreç içerisinde '
demokrasi' ne derece işleyecek veya kimler için işlerken kimler için aksayacak bu konunun başka boyutunu oluşturmakta. Örneğin
TRT ve yandaş medya belirli merciler çıkarına şimdiden renklerini belirlemişler ve demokrasinin '
[b]demoklesi[/b]! rolünü üstlenmiş konumdalar.
Anayasa Değişikliği neleri içermekte konusu basın ve medya da olması gerektiği gibi işlenmiyor. Sansasyonel haberler, nerden çıkar elde edebilirim türü riyakar tutumlar, her seçim dönemi tanıdığımız değişememezlik. Tartışılması gereken konu hasır altı edilerek yüzeysel şekilcilik üzerinden gerçekler manupüle edilmektedir. Hatta halk zaten bu konudan anlamaz diyenler bile bulunmaktadır. Hem halk oylaması yapmak ve hemde halkı küçük görmek hangi sınıfların görüşüdür? Bu konunun muhatabı halk ise bu konuyu halka anlatmanın da dili bulunmalıdır.
Halkın sorunları var, işssizlik, güvencesizlik, savaş ve terör, yoksulluk, ailevi sorunlar, çocukların eğitim sorunu... Bu sorunları yaratan genelde sistemin kendisi ama özelde akp iktidarı değilmidir? Bunu halka anlatmak gerek. ''İnsanlar referandumda niye evet, niye hayır diyeceklerini bilmiyor. 'Bizim hayatımızda ne değişecek' diye soruyorlar. 35. maddeyi de sormuyorlar, çok fazla ilgilenmiyorlar. Vatandaşın asıl derdi; işsizlik, yoksulluk ve terör'' Milliyet.
AKP nin derdi 9 yıldır insanları alıştıra alıştıra, Kılıçtaroğlu'nun dediği gibi dini ve etnik kimliği sömüre sömüre ve sol görünüp sağ yumruğunu vura vura, şeriat ve hilafet rejimini getirmektir. Kaosdan beslenen bu iktidar, kaos sürdükçede güçlenmektedir. Yoksulluğun sorumlusu iktidar, yoksulluğu sömürmektedir. AKP sadakasına ( makarna, kömür) hayır, sosyal devlet güvencesine evet fikri işlenmelidir. Sosyal devlet yoksul insanları tesbit eder, yaşayabilmeleri için o insanlara maddi ve manevi yardımda bulunur. Sosyal yardım ihtiyacı olan insanlara onurları incitilmeyecek şekilde yapılır.
Bir eğitim emekcisi olarak bu değişimler bana ve halkıma neler vaat etmektedir? Örneğin yeni yasada
toplu iş sözleşmesi den
iş kelimesi kaldırılmaktadır ve
toplu sözleşme denmektedir. Bunun anlamı nedir? Bu tuzağın altında ki art niyeti anlamak gerekir? Anayasa değişikliği genel metnin de ki yargı için yapılan yeni düzenlemeler
yandaş yargı yaratmaktan başka bir anlam taşımıyor. Vatandaşın davaları çabuk başlasın ve kanuna uygun şekilde bitsin diye bir düzenleme yok. Bilakis kendi suçlarını nasıl hasır altı edeceklerinin düzenlemeleri
yeni diye halka sunulmaktadır. Bu değişimlerin hangi maddesinde köylü Ahmed'in, memur Mehmed'in, işçi Alin'in iş, ekmek ve özgürlük sorunu çözülmek isteniyor? Hiç birinde, evet hiçbirinde! Hal böyleyken, evet demek mümkün değil.
Kimileri ne evet ne hayır, boykot edelim diyorlar, buda akp ye dolaylı evet anlamına gelecektir. Hatta kimi sanatçı ve kariyeristler kendi çıkarları için evetçileşmeyede başladılar! AKP rejiminden medet umanlar büyük hüsrana uğrayacaklardır. Bu hükümet bugünkü yasanın halka tanıdığı hakları kısıtlarken, yeni anayasa değişiminden medet ummak bizleremi düşdü.
12 Eylül 1982 Anayasası bir faşist askeri cunta yasasıydı, bu yeni taslakta
sivil faşist rejime neden olacak yeni düzenlemeler var ki, halkımızı HAYIR demeye ikna etmenin dilini bulup anlatmalıyız.