#1
Özdemir İNCE
TARİHSEL söylemde (discours) "Teyzemin bilmem nesi olsaydı, dayım olurdu" türünden hesaplar olmaz ama ben bu yazıda öykünün trajik yanının ortaya çıkması için bu yönteme başvuracağım: Köy Enstitüleri 1925-1935 arasında kurulsaydı; aynı yıllar arasında toprak reformu yapılabilseydi; imam hatip projesi yozlaştırılmasaydı, Türkiye şu anda Avrupa standartlarının üzerinde olurdu!
Şimdi, dönemin her türlü verilerini değerlendirerek bunu anlamak mümkün.
TOPRAK REFORMU OLMADAN
Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşadığı dönemde her şeye muktedir olduğu sanılır. Hayır, her şeye muktedir değildi. Çok istediği halde toprak reformu yapamadı, yaptıramadı, yaptırmadılar ve gözü açık gitti. Meclis açılış konuşmalarının hepsinde toprak reformunun gereklilik ve zorunluluklarından söz eder.
Köy Enstitüleri açılırken (17 Nisan 1940) zamanlama hatası yapıldı. Dönemin iktidarı toprak reformu yapmadan, bu reformda kullanılacak kadronun hazırlanmasını öne aldı. Önce kadroyu hazırlayacak, sonra toprak reformu yapacaktı. Bu, bir hata idi. Atatürk'e bile toprak reformu yaptırmayan şeyh, aşiret reisi, ağa, bey, mir, mütegallibe düzeni Köy Enstitüleri'nin yaşamasına izin veremezdi. Vermedi.
CHP içinde yuvalanmış bu reis, ağa, bey, mir, mütegallibe koalisyonu 5-6 yıl içinde Köy Enstitüleri'nin kuyusunu kazdı. Ardından 1950'de Demokrat Parti ile iktidara geçince iplerini çekti. Oysa, önce toprak reformu yapılmalı, ağalık düzeni yıkılmalı, daha sonra Köy Enstitüleri açılmalıydı. Cumhuriyet Devrimi saftı, deneyimsizdi. Kendi yönteminin etkili ve etkin olacağını düşünüyordu.
REŞAT ŞEMSETTİN SİRER
Köy Enstitüleri bu yöntemle de başarılı olabilirdi. Çünkü 1940-1946 arasında öğrenci sayısı 100 bini aşmış, teknik kurslardan yararlanan köylü sayısı 13.500'ü bulmuştu. 875 yeni köy okulu, 741 işlik ve 993 öğretmenevi yapılmış, 851 köy okulu onarılmıştı.
Karşı devrimciler ve mürteciler, tek parti CHP kadrosunun silme jakoben olduğu safsatasını yayarlar. Demokrat Parti kuruluncaya kadar karşı devrimcinin, mürtecinin, laik cumhuriyet karşıtlarının siyasal temsilcilerinin büyük bir çoğunluğu CHP saflarında idi. Bunlardan biri olan Reşat Şemsettin Sirer bile bile CHP'nin Milli Eğitim Bakanı olarak görevlendirilmişti. O da üzerine düşeni yaptı ve Köy Enstitüleri'ni sıradan öğretmen okullarına çevirdi.
Toprak reformu karşıtlarının önderi ve sözcüsü 14 Mayıs 1950'den sonra başbakan oldu. Demokrat Parti iktidarı 1952, 1953 ve 1954 yılında yaptığı operasyonla Köy Enstitüleri'ni kapattı. DP'nin en büyük destekçisi CHP'li Reşat Şemsettin Sirer idi.
Bundan sonra ortalık imam hatiplere kaldı. İslamcı ve karşı devrimci kadro, tek parti CHP'sinin başaramadığı Cumhuriyetçi Kadro yaratma eylemeni kendi açısından başardı. Şimdi, imam hatip kadrolarını kendi düzeninin başına geçirmek için Anayasa'yı değiştirmek istiyor. Bunu başarırsa karşı devrim operasyonu tamamlanmış olacak.
Hürriyet 17 Nisan 2010
#2
DİLİNE ADANMIŞLAR
Celal İlhan
Diline Adanmışlarr17;dan daha doğru bir adlandırma bulamadım onlar için.
Sözleriyle yaşamları arasında tam bir koşutluk vardır.
Söyledikleri her ne ise onun, bir ömür arkasındadırlar.
Acele etmeden, özenli, vurgulu ve düşünerek konuşurlar.
Hele yazarken; tarihe not düştüklerinin, kağıda dökülen her sözün bir ömür onları bağladığının bilincindedirler. Sözün özünü söylemek için didindiklerini görürüsünüz. Ünlü halk değiminde olduğu gibi, kılı kırk yararlar. Yaşlarının ilerlemiş olması, yükselen değerler, günün modası hiçbir engel durduramaz onların dile adanmışlıklarını. Birlikte yaşadıkları halkla bütünleşir, öğretmenlik taslamadan örnek alınacak işler yaparlar hep. En çok dil bilincinden, dil sevgisinden söz ederler. Dildeki yozlaşmayı, çağdaş ulusların başta gelen sorunu sayarlar. Yabancı sözcükleri, sürülerine karışmış yoz, yadırgı koyunlara benzetir, ayırarak alanlarından uzaklaştırmayı görev bilirler. Varsıllıktan, sözcük dağarlarındaki yoğunluğu, yoksulluktan ise dilinin yetkinliğini kavrayamamış olmayı, günlük yaşamda üç yüz sözcükle yetinmeyi, konuşup dertleşmeyi anlarlar. Yeni bir sözcük üretmeyi ya da unutulmuş bir sözcüğü yeniden dile kazandırmayı en büyük utku sayarlar.
ABCr17;yi öğrenmeleriyle birlikte dil sevgisiyle de tanışmışlar savaşlarını, dostluklarını, aşklarını ve düşmanlıklarını onunla çoğaltmış, onunla haykırmışlardır. Kalemleri onun hep iyiliğinden, yetkinliğinden söz etmiş, şiirleri ve nesirleri bir yandan çağdaşlaşmanın yolunu aydınlatırken öte yandan dillerini yüceltmek için çırpınmıştır. Yaşamları boyunca kurumsal, örgütlü mücadeleye öncelik vermiş, her şeyi birlikte, imeceyle yapmak uğruna akıl almaz özverilerde bulunmuşlardır. Gün gelmiş, r0;Atatürk, Atatürkr1; diye Atatürkr17;ü tarihten silmeye çalışan hainlerce kurumları kapatılmış ama dağılıp yok olmamışlar, yeniden toparlanmayı da bilmişlerdir. Onlar, bir dile adanmış oldukları gibi bir özveri ustası, bir sevgi kaynağı da olabilmişlerdir aynı zamanda.
Hepimiz tanıyoruz onları. Sayıları gün gün azalsa da nitelikleri ve aydınlıkları giderek çoğalmakta, direnen insanlara, özellikle gençlere örnek tutumlarıyla yol göstermektedirler.
İsimlerini bir bir saymak isterdim. Kimilerini unutup bağışlanmaz bir kusur işlemekten korktum. Hemen tüm okurların anladığı gibi, Cumhuriyetimizin yaptığı en büyük atılımın yiğit, devrimci, yurtsever çocuklarından, Köy Enstitülü öğretmenlerimizden, aydınlarımızdan söz ediyorum.