#1
Alaittin Bayazıt
(felsefeci/yazar)
GREVDAN DÖNENİN!
(Bir Sendikacının Anıları)
Celal İlhan, ödül almış öykülerinin ardından yine ödüllendirileceğine inandığım bir çalışma ile çıkıyor okurlarının önüne.
Coşku dolu renkli yaşamından yüz doksan iki sayfalık bir seçkiyle romanlaştırmış anılarını.
Dili, öykülerindeki gibi yalın ve akıcı.
Kitap, baştan sona, sendikal örgütlenmenin kılcal damarlarında gezdiriyor bizi.
İşyeri baştemsilcisi sıfatıyla ilk görüşmesini yapmak üzere gittiği genel müdürün sekreter odasındaki gözlemleriyle ilgili çıkarımı:
... Odanın şatafatlı görünümü ise çalışma koşullarımızın zorluğunu, yıpratıcılığını, verdiğimiz savaşımın haklılığını kanıtlar gibiydi.
Anlatımı doygun/temellendirici.
Üzerinde çalıştıkları toplusözleşmenin bağıtlanmasına çeyrek kala, o zamanki genel başkan Cevdet Selvir17;nin, Genel müdür, istediğimiz maddi ve yönetsel taleplerimizi karşılar ancak baştemsilci arkadaşımızın işe dönüşünü kabul etmezse, işçiler bu nedenle yapılacak bir greve gider mi gitmez mi? Açık ve net yanıt istiyorum! şeklindeki sorusuyla ilgili saptaması:
Bizi, evet veya hayır demekte zorlanacağımız bir ikilemle bunaltmaya hazırlandığı o denli açık ki.
İlhan, ironik anlatımlarında yer yer şiirin gücüne de başvuruyor.
Bir temsilcisinden, yukardaki sorusuna gitmez yanıtını alınca, Genel başkanın gergin yüzünü serin, rahatlatan bir yel yalayıp geçiyor, betimlemesinde olduğu gibi.
Anı-romanın olmazsa olmazlarından; ulaşılması güç; her deneyenin pek de başarılı olamadığı içtenlik, anlatımındaki akıcılığın itici gücü olmuş.
Altı yüz işçinin önünde, işinden uzaklaştırılmış baştemsilci sıfatıyla konuşma yapması için kürsüye çağrıldığında, soğukkanlılık düzeyi ile ilgili itirafı:
... Yürek atışlarım vücudumun dengesini bozacak düzeydeydi. Mikrofonu tutan elim gibi sesim de titriyordu.
Sorunları genel merkeze taşımak için gittikleri İstanbul'da bir sirkte, seyirci Celal İlhan'ın davranışlarıyla ilgili çizdiği tablo:
... Herkes ağzı açık seyrediyor sahnede olanları ya benim durumum daha başka. Sirk deneyimini çocuklukta yaşamamış bir erişkin olarak, taşkınlık sayılabilecek davranışlar içindeyim. Gördüğüm her olağanüstü harekete, olağandışı tepkiler vermekten kendimi alamıyorum. Tepkilerimi alkışlayarak, ayağa fırlayarak, bağırarak, bazen de Erol'a sarılarak ya da onu itip kakarak gösteriyorum. Sosyalist bir ülkeden, ideolojisine gönül bağladığımız bir yerden gelen bu sirkin başarısını, sosyalizmin başarısına bir örnek gibi görüyorum. Erol un durgun, sakin, kıpırdamadan oturuşu, iyice çileden çıkmama neden oluyor. Sosyalizme inanmıyor, onu yeterince ciddiye almıyormuş gibi geliyor bana. Hop oturup hop kalkmalar da rahatlatmıyor bazen. O zaman Erol'un sırtına güçlü bir şaplak indirerek coşkumu dışa vurmaya çalışıyorum. Erol, zaman zaman uyarılarda bulunuyorsa da umursadığım yok.
Yüzümde orta şiddette bir tokatın patlamasıyla kendime gelebiliyorum ancak. Patlak gözlerini gözüme diken Erol, bağırıyor:
Ulan yeter artık Allahsız! Adam gibi oturup seyredemez misin? Burnumdan getirdin be!
Ağzımı açıp bir çift söz söyleyemiyor, donup kalıyorum.
İlhan kitabını (sonundaki belgeler dışında), ilginç dört başlık altında oluşturmuş :
Her şeyin başı sağlık, çamur atanı kirletir, İlk vuruşta yıkılan dev, Ağacın kurdu
Her şeyin başı sağlık ta ele alınan konularla, sendikal mücadelelerde önceliğin işyerindeki can güvenliği/sağlık sorunları olduğu vurgulanmakta. Öncelikli sorunlar bunlarsa, grevden dönenin! denerek mücadelede bir zorunluluğun altı çizilmek isteniyor. Bu, okurca tamamlanacağı öngörülen Grevden Dönenin! eksik tümcesinin, kitabın ismi olduğu kadar, ana izleğini de ifade ediyor olmasından anlaşılıyor.
r30; Çalışanların sorunlarını, bölümlerine gidip yerinde konuşup tartışıyoruz. Depoda ki durum gerçekten yürekler acısı. Konuşmak için yanlarına gittiğimde iki dakika içerde duramıyor, dışarı çıkmak zorunda kalıyorum. Orada çalışan işçilerin, sık sık dışarı çıkıp hava alması ise yöneticilerce hoş karşılanmıyor.
Sertleşmiş gübre yığınlarını taşlaşmadan kırmak, ufaltmak zorundalar. Ellerinde balyoz, kazma, kürek; ağızlarında maskeleri var.
.... Verilen maskeyi kullandıkları halde...kalitesizliği yüzünden, soluk alamadıkları için bayılan, hastaneye kaldırılan arkadaşların adları sayılıp dökülüyor her konuştuğumuzda...
Diğer bölümlerde, ağırlıklı olarak grev sürecinde yaşanan olaylar ele alınıyor.
O bölümün ana izleği, haklılığın, kararlılığın gücü... Fonda/desende ise; bir yanda işveren temsilcilerinin hukuksuzluğu örneklenirken, öte yanda sendikacıların, devrimci kimliğe sahip bir sendika da olsa, yer yer gösterdikleri sarı sendikacılığı anıştıran davranışları örneklenmekte. Birilerinin, greve giden yolu tıkamak hesaplarıyla birilerine çamur atmaya varan ve devrimci sendikacılık kimliğine yakışmayan, aşağılık yollara sapması gibi.
Özetle, grevden dönenin! de, kendine dev görüntüsü veren; tüm hukuksuzluğu ve kanunsuzluğu yanına kalacakmış gibi davranan bir genel müdürün, karşı tarafı (işçileri) temsil eden ama gerçekten temsil eden bir baştemsilci önünde düştüğü hazin durum tüm gerçekliği ve inandırıcılığıyla sergilenmektedir.
Bir çok yönüyle benzeri olmayan, kutlanası bir çalışma ilhan ın ki.
KANGURU YAYINLARI OCAK - 2009