#1
MILLIYET
Mahkeme, Alevi öğrencinin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf tutulmasına oybirliğiyle karar verdi
Antalya 3'üncü İdare Mahkemesi, Alevi bir çiftin, ''İlköğretim beşinci sınıf öğrencisi kız çocuklarının Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf tutulması'' istemiyle açtığı davada, uygulamanın öğrenci lehine yürütmesini durdurdu.
Mahkemenin oybirliğiyle aldığı kararda,
''Temel hak ve hürriyetlerden olan dini inanç özgürlüğünün uygulanması kapsamında, çocuğun zorunlu sayılan dersten muaf tutulması gerektiği sonucuna varıldığı'' bildirildi.
''İnancına aykırı''
Antalya'da oturan anne D.D. ile baba M.A.D., Muratpaşa'daki bir ilköğretim okulunun 5'inci sınıfında eğitim gören kız çocukları S.D.'nin zorunlu din dersinden muaf tutulması istemiyle idare mahkemesine dava açtı. Ailenin avukatı Nusret Gürgöz, Muratpaşa Kaymakamlığı aleyhine açılan davada ''S.D.'ye ailesinin iradesine, dini inançlarına ve felsefi görüşlerine aykırı biçimde dinsel eğitim verildiğini, davalı idarenin işleminin hukuka aykırı olduğunu'' savundu.
Gürgöz, Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulu Başkanlığı'nın 1990'da aldığı kararla, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu Hıristiyan ve Musevi öğrencilerin zorunlu din dersine girmeleri zorunluğunun bulunmadığını bildirdi. Gürgöz, bu kararla İslam dinine mensup olmayanların zorunlu din dersinden muaf tutulmasının amaçlandığını, herhangi bir dine mensup olmayan kişilerin çocuklarının da bu muafiyet kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
Benzer bir davada, Antalya 2'nci İdare Mahkemesi'nce 2007'de verilen uygulamanın iptali kararını ve Danıştay'ın da bu kararı onayladığını anımsatan Gürgöz, AİHM'nin benzer istemle açılan davada Türkiye'yi kusurlu bulduğunu kaydetti.
Öğrencinin içsel çatışma yaşayarak dersi algılamakta zorlandığına ve sınıfta kalma riski olduğuna dikkat çeken Gürgöz, ''Karar, emsal teşkil ediyor. Zorunlu din dersinden muaf olmak isteyenler dava açsın'' dedi.
Geliyoruz zincirleri kıra kıra hey!
Yobazların suratına vura vura hey!
"Din Dersi İstemeyen 'Felsefi Görüşüme Aykırı' Desin Yeter"
BIANET
Avukat Gürgöz "Çocuğunuzun din dersinden muaf olması için dini inancınızı açıklamak zorunda değilsiniz. Okula 'felsefi görüşlerime aykırı' diyen dilekçenizi verin, uygulamazlarsa mahkemeye başvurun" diyor.
Avukat Nusret Gürgöz'e göre, Antalya 3. İdare Mahkemesi'nin kararı, herkesin, dini inancını açıklamak zorunda kalmadan çocuğunun zorunlu din dersine girmemesini sağlıyor.
Mahkeme, Gürgöz'ün avukatı olduğu davada, 5. sınıf öğrencisinin zorunlu din dersinden muaf tutulmasına karar verdi. Milli Eğitim Bakanlığı yalnızca farklı inançlarda olanları, dini inançlarını açıklamak zorunda bırakarak dersten muaf tutarken, Gürgöz'e göre, bu karar sayesinde, inanan inanmayan herkes çocuklarının dersten muaf tutulmasını isteyebilir.
"İsteyen veliler, okula gidip çocuklarının bu dersi almasının kendi felsefi görüşlerine aykırı olduğunu belirten ve dersten muaf tutulmasını isteyen dilekçelerini versin. Okul bunu uygulamazsa, mahkemeye başvurabilirler."
Gürgüz bu süreçte velilere bu konuda duyarlı hukukçularla birlikte çalışmalarını öneriyor. Ancak her avukat bu kon uda bilgili olmayabilir. "Bu konuda avukatlara hukuki yardıma hazırım" diyor Gürgüz.
Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi
Antalya'daki mahkeme, M.A.D. ve eşi D.D.'nin, kızları S.D.'ye "iradelerine, dini inançlarına ve felsefi görüşlerine aykırı biçimde dinsel eğitim verildiğini" belirterek zorunlu din dersinden muaf tutulması için açtığı davada, D.D.'nin lehine yürütmeyi durdurma kararı verdi. Din dersini alması halinde "telafisi güç zararlar doğabileceğine" karar veren mahkeme, kararını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) düşünce, vicdan ve din özgürlüğü başlıklı 9. maddesine ve Anayasa'nın din ve vicdan özgürlüğü maddesine dayandırdı.
Gürgöz, okulun henüz kararı uygulamadığını, ama 30 gün içinde S.D.'nin din dersinden muaf tutulmasını beklediklerini aktardı. Ailenin dava açtığı Muratpaşa Kaymakamlığı'nın büyük olasılıkla karara itiraz edeceğini söyleyen Gürgöz, itiraz edilse bile dava sonuçlanana kadar S.D.'nin din dersinden muaf tutulacağını belirtti.
#6
Sevgili Arkadaşlar, değerli Canlar,
Anadolu tarihin en eski kültürlerine tanıklık etmiş, Anatanrıçaların yurdu olmuştur. Zaman gelmiş değişmiş Türkler ve Türkmenler de Asya koşullarından bıkmışlar Anadoluya akın etmişler.
Geldiklerinde burda yaşayan toplumlar, topluluklar vardı. Kimisi arap Allahına tapıyor, kimisi yahudi Allahına, kimiside hırıstiyan Allahına inanıyordu. Kimiside, ateşe, kimiside daha bizim bilmediğimiz başka şeylere inanıyor, tapıyorlardı.
Türkler Horasan bölgesinde yaşarken inançları müslümanlık değildi. Emevi, Abbasi sultanları Horasanın zenginliklerini ele geçirmek için, Türk ve Türkmen topluluklarına acımasız saldırılar düzenlediler.
300 yıl boyunca ( 640 . 920 ) Arap savaşçıları boylarımızı katlettiler, kadınlarımızı kaçırıp, tecavüz ettiler. Melez arap çocuklarıyla tekrar Horasana saldırdılar ve Türk, Türkmenler artık bizde müslümanık diyerek arap emperyalistlerine yer yer tavizler, yeryer teslim oldular.
Bu tarih kasıtlı olarak ülkemiz insanlarından gizlenmektedir. Yüzlerce arap saldırıları sonucu, onlarca katliama uğrayan Türk boyları, yok olmaktan korktukları için bizde müslümanık dediler. Son 1000 yıllık süreç içerisin de Müslümanlık halkımız arasında çeşitli şekilde yaygınlaştı, yaygınlaştırıldı.
1072 Malazgirt savaşından önce ki dönemde Türkler, Türkmenler ezici bir çoğunlukla İslamın Ehli-Beyit bilakis Kerbela Kultlarına inandılar, Asyadan beri sahip oldukları diğer adet ve törelerini, yeni geldikleri Anadolu Kultlarıyla da kaynaştırarak Alevi-Kızılbaş inancında idiler.
Beylikleri yöneten kimi Selçuklu sultanları, yani yönetici, idareci kesimler araplar ile kurdukları çıkar ilişkileri sonucu Emevi, Abbasi anlayışına sahip olsalarda. Halkın ezici çoğunluğu genelde "bizde İslamız" diyerek takiye yapıyordu.
Mogol akınları ve haksız yönetimler sonucu dağılan Anadolu birliğini Erenler, Dervişler, Abdallar, Babalar, Seyitler, Çelebiler vb. sağlamaya çalışmıştır. Bunun kimyasıda Alevilik olmuştur. Alevilik de kadın erkek eşitliği her zaman olmuştur. Göçebe türkmen kadınları bir erkek kadar yetkili ve etkili olmuştur. Aleviler kadın erkek eşitliğini şeriata karşı takiye yaparak yaşatmışlardır.
Aleviler CEM yaparlardı. Cem de ben namaz kılındığını asla görmedim. Olmuş ise yine korku ve baskı sonucu takiye maksadıyla olmuştur. Alevilerin Kultu Allah Muhammed Ali dir...
Osmanlılar küçük bir beylikti. Ve Anadolu,Rum, Fırat boyları küçüklü, büyüklü beyliklerden oluşmaktaydı. Bu durum türke türkü gırtlaklatan Yavuz Sultan Selime (1500 lere ) kadar sürdü. Felaket 1. Muratla başlar ama halkımızın şeriata yönlendirilmesi Yavuzla en hat boyutuna erişmiştir. Çaldıran ( Şah Hatayi )savaşını kaybeden Türkmen Alevi-Kızılbaşlar artık varlıklarını devam ettirebilmek için kaçıp saklanmak, boy ve inançlarını gizli tutmak, yer yer takiye yaparak hayatta kalma mücadelesi vermişlerdir.
Yavuz Sultan Selim tahta geçmeden, Alevileri yok etmediği için babası Beyazıtı öldürdü ve tahtı aldı. Kardeşlerini acımadan tavuk keser gibi kestirdi ki, tahtı elinden alınmasın, daha sonrada Türkmenleri Anadoludan silip süpürmek için Balkan Halklarından ( Sırp, Bosnak, Arnavut vs. ) ve Araplardan oluşturduğu melezler, devşirmeler ile Rumeli ve Anadolu da yüzbinlerce Türk, Türkmen katliamı gerçekleştirmiştir.
O dönemin Şeyhülislamları Osmanlı Sultanlarını şeriat ile kandırıyor, Alevilerin şeriata aykırı olduklarını açıklıyor ( Kadın Erkek Eşitliği ) bu dinsizler bacı kardeş tanımıyor gibi bahanelerle katliamlarını meşrulaştırma yöntemleri izliyorlardı.
Yüz yıllar boyunca inancımız ve yaşam felsefemiz Alevilik, Sultanların, şeratçı Şeyhülislamların iftira, tehdit, katliam ve asimilasyonlarını yaşadı. Ama direndik. Çünkü Aleviler kadınlarına kara çarşaf giydirmeyecekler. Biz inancımızı CEM ve CEMEVİ' nde bacı kardeş birlikte, başımız açık, Allah Muhammed Ali kultu ve Dört Kapı Kırk Makam yolu yöntemiyle yapıyoruz. Alevi olmak zor zanaattır. Benim yolum Hacı Bektaş Veli yoludur. Asimilasyona boyun eğenler Dört Kapı Kırk Makam nedir açıp araştırsınlar, eğer bu inancı beğenmezlerse kendi seçeneklerini kullanmaları demokratik haklarıdır.
saygılarımla
Ozan Şafak Altun