Konu Başlığı: Köçek Kömü Köyü Sitesi :: ÖLÜM VE ÖLÜMSÜZLÜK

Gönderen celal ilhan - 14-03-2008 11:16
#1

İSMAİL İLHAN IN ARDINDAN

Celal İlhan


Aşık Veysel,
-Her kim ki olursa bu sırra mazhar
-Dünyaya bırakır ölmez bir eser, diyerek yaşamdan ve ölümden ne anladığını çok veciz bir biçimde söyler. Aşığın, binlerce demesi içinde en güçlü iletiye sahip olan bu iki satırdır belki de.
İnsanların çoğu bu sırra mazhar olamazlar kuşkusuz. Kimsenin böyle bir beklentisi de olamaz. Yetmiş ya da yüz yıllık kısacık bir ömrün bu düzeye erişmeye yetmediği de söylenebilir. Öyledir; çoğumuz, ölüm yatağında inim inim inlerken,
-Aaah ömrümün kıymetini bilmemişim, şimdiki aklım olsaydı, diye başlayan ve yaşamı boyunca yaptığı yanlışları sayıp dökerek evlatlarına son bir ders vermeye çalışan büyüklerimizi göz yaşları içinde dinlemişizdir. Bazen ölümün kapısından geri dönen ve sağlığına kavuştuktan sonra, eskisinden de beter bir tavır içine giren büyüğümüzün,
-Ölüm döşeğindeyken söylediklerini ne çabuk unuttun! dedirtecek kadar rahatsızlık verdiğini, haksızlıklar yaptığını da görmüşüzdür. Kısacası, yaşamı doğru algılamak, ölümün kapısına varmadan olgunlaşmak, geride kalanlara ölmez eserler bırakabilmek sanıldığından çok ama çok zor bir şeydir kanımca. İnsanların büyük bir bölümü sonsuza değin yaşamayı, dünyaya getirdikleri çocukları, torunları, torunlarının torunlarıyla gerçekleştirdiklerini sanarak seviniyor, mutlu olabiliyorlar. Buna bir diyeceğimiz de olamaz. Ama Aşık Veysel e kulak verilirse, ölmez eserden murat ettiğinin bol sayıda çocuk üretmek olmadığı kolaylıkla anlaşılabilir sanıyorum.
Peki ölümsüzlüğü yakalamanın bir yolu yok mudur?
Nedendir bilmem, birkaç gündür, İsmail le ünlü ozanımız Aşık Veysel arasında yaşama bakış ve yaşamı algılayış yönünde bir yakınlık olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum. Bunun da şaşılacak bir şey olmadığını söylüyor içimde bir ses. Bırakalım aynı ülkede yaşayan ve aynı kültürü paylaşan sanatçıları, dünyanın neresinde olursa olsun, gerçek sanatçıların birbirine benzer özellikler taşıması doğal deyimlidir ki. Olmayan, görülmeyen, fark edilmeyen şeyleri ortaya çıkaran, insanların beğenisine sunan, onların bakış açılarını değiştiren, zevklerini geliştiren, birbirlerine yakınlaştıran ve evrende sevginin çoğalmasını sağlayan kişidir sanatçı. Kim, Aşık Veysel den hiç etkilenmedim, benim için öyle birinin yaşayıp yaşamadığının hiçbir anlamı yoktur diyebilir ki? Var mıdır böyle biri? Varsa onun insanlığından ne denli söz edilebilir?
ölümü nedeniyle tanıştığım ressam dostlarının tümünün, İsmail için söyledikleri şu:
-Resme onun kadar tutkun, hayatını hiçe sayarak gece gündüz demeden çalışan başka bir ressam tanımadık. Diyebiliriz ki o, yarın öleceğini biliyormuş gibi çalışıyor, yaratıyordu.
Bu sözler, İsmailr17;in neyin peşinde koştuğunun bir açıklaması gibi geldi bana. Onun için diyorum ki Veysel le aynı yolun yolcusudur İsmail. Ve bu yolun adı ölümsüzlüktür.
İsmail in bundan sonra da yaşayacağını, sanıldığından da çok yaşayacağını söylemek istiyorum.

Gönderen safak altun - 15-03-2008 15:34
#2

Sevgili Celal Abi,
İsmailin ölüm haberi beni şok etti. Ölüm ne kadar da gençleşe bilmekte, irkildim.
Bir yıl önce hasta olup tekrar düzeldiğine dair bir not okumuşduk, ama hastalığının ciddiyetini bilmiyordum.
Yaşamak da ölmekte çok garip bir olay. İnsan yaşarken bu olaylar üzerine fazla düşünmüyor, belkide bile bile yadsıyor.Genç insanların ölümünü görürken yaşamın ne kadar zalim olduğunu hissediyorum. Ey yaşam, sen ne kadarda çirkinsin, demek geliyor içimden. Onca yaşlı, onca sakat her gün öleyim diye dua ederken, ölüm gelip gençleri buluyor.
Ve bizler gidenlerin ardından yaşlı mendillerimizi sallamaktayız. Güle güle İsmail, güle güle...
Yaşarken ölmek sözü, bu anlar için mi söylenmiş? Ölen birkez ölüyor ve sonsuz yolculuğuna çıkıyor. Ama yaşayan, yaşadığı ve düşünebildiği için binkez ölmekte. Artık o kaybetmiş olduğu canı, hayalinde yaşatmak kalıyor. Elbette ölüm herzaman çirkin olmasa gerek.

Komşum Hans dev gibi yiğit bir insandı. Kol ve bacak kasları üç ay gibi kısa bir zaman diliminde erimeye başladı. O dev gibi Hans ki, iki metre boyunda, eridi, tükendi, şimdi tekerlekli sandelyeyle dolaşır oldu. Bir yıldır da yatalak oldu. Hansın ziyaretçileri de azaldı. Zamanım oldukça onu ziyaret ediyor, küstüğü ama çevresine pekde belli etmemeye gayret ettiği yaşamını azda olsa şenlendirmeye çalışıyorum. Sohbetimizin bazı anların da ölmek gibi isteklerini dillendirmek istemeye meyillenirken, onun bu düşüncesini açıklamasına bile fırsat vermeden başka konulara girip, geçiştirmeye çalışıyorum. Hans için bu dünyada ölüm korkulacak bir durum değil, bilakis yaşarken ölmek, onu ençok kahreden bir olay.

Bana gerçeklerin atası kimdir diye sorsalar, bilim ve bilimsel felsefeden esinlenerek cevabım, doğum ve ölüm olacaktır. Her varlık doğuyor ve ölüyor. Ama yok olmuyor, başka varlığa ( maddeye) dönüşüyor derdim.
Kelimelerin neresinden tutarsak tutalım, ister öne ister arkaya, ister üste veya alta koyalım, ölüme çare olamıyorlar. Ölüme karşı bildiğim en etkin çare, insan yaşadığı sürece iyilik ve güzelliklerden yana hayallerini gerçekleştirebilirse, ölümsüzleşe bilmektedir. Nice insan doğdu ve öldü, ama bazı insanlar hiç ölmediler. Ümarım Ismailin eserleride onu daha uzun yaşatacaktır.

BİR HİÇİM

Yanarım için için
Bir hiçim ben bir hiçim
İnsan olmak mı suçum
Bir hiçim ben bir hiçim

Bir hiçim ben bir hiçim
Şu alemde bir hiçim
Alem benim içimde
Ben alemde bir hiçim

Alemi kuran olsam
Cana can veren olsam
Ulu bir eren olsam
Bir hiçim ben bir hiçim


Bir hiçim ben bir hiçim
Şu alemde bir hiçim
Alem benim içimde
Ben alemde bir hiçim


Pırlanta taşım olsa
Binlerce yaşım olsa
Krallık işim olsa
Bir hiçim ben bir hiçim

Bir hiçim ben bir hiçim
Şu alemde bir hiçim
Alem benim içimde
Ben alemde bir hiçim

Aşkım uğruna ölsem
Dirilsem geri gelsem
En son peygamber olsam
Bir hiçim ben bir hiçim

Bir hiçim ben bir hiçim
Şu alemde bir hiçim
Alem benim içimde
Ben alemde bir hiçim

Niceleri övünür
Mala mülke sevinir
Benim içim kavunur
Bir hiçim ben bir hiçim

Düzenleyen: safak altun - 15-03-2008 15:37

Gönderen celal ilhan - 17-03-2008 16:16
#3

Sevgili Yeğenim,
"Bir yerim diyenden, bir de yemem diyenden kork" der bir ata sözümüz.
Senin, "bir hiçim ben bir hiçim" diye seslenmen bana o özlü sözü anımsattı. Kendimizi hiç düzeyinde görmemiz bizim seçimizdir.
Önemli olansa bizim için başkasının ne dediğidir. Başkası bizim ne dediğimize değil ne yaptığımıza bakar çünki. Yunus, "Ben Yunusu bi çareyim" dedi diye onu zavallı bir kişi olarak mı göreceğiz?
Bu tutumun taklitçileri de vardır, durmadan küçük zavallı biri olduğunu söylerler çevrelerine. Adete başlarına kakıçtır onun küçüklüğü. O tipler, gözden uzak oldukları zaman, kıstırdığı kimseye ve kimselere öyle tepeden bakar öyle acımasız davranırki!
Aklıma Fetullah Hoca geliyor hemen. Ağlar sızlar görünür ama rakiplerine ölüm fermanı çıkarırken bir an bile duraksamaz.
Sevgili Şafak, İsmail'in ölümü çok erken bir ölüm ne yazık ki.
Onu kaybedeceğimizi çoktandır biliyorduk biz. Ama bunu ima etmeyi kim göze alabilir ki? Onun için hep umutlu hep iyimser olmaya çalıştık. Dostlarımız, onu sevenler de bunu hayra yordular.
İsmail artık yapıtlarıyla yaşayacak.
Onun gibi yaşamak, boşuna bin yıl yaşamaktan daha iyidir daha yaşanasıdır. Sağlıkla kal canım.