#1
Sanat nedir? Köken itibarıyla Arapça olan ve r0;a211;a163;a228;a174;r1; biçiminde yazılan sözcük gerek Türkçe sözlükte gerekse Osmanlıca sözlükte r0; bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılıkr1; şeklinde tanımlanmıştır. Peki, yaratıcılık nasıl olur? Hiç kuşkusuz akılla olur. Sanatçının yaratma süreci de tıpkı bir annenin bebeğini dünyaya getirmesi gibi zorlu ve sancılıdır. Yine bir annenin nasıl ki bebeğini dünyaya getirdikten sonra çektiği acılar mutluluğa dönüşüyorsa; işte bir ressamın da tablosunu bitirdikten sonra ya da bir oyun yazarının metnini tamamladıktan, bir oyuncunun, bir operetin sahneden indikten sonra yaşadığı sevinç aynı sevinçtir.
Aslına bakarsanız artık tiyatrocular bu sevinci yaşayamayacaklar galiba. Nereden mi çıkarıyorum bunu? Elbette, Ankarar17;daki Yeni Sahner17;nin ardından İstanbulr17;daki tarihi Taksim Sahnesir17;nin yıkılmasından duyduğum üzüntüden.. Kültür-sanat etkinliklerinin böylesine yok sayıldığı, tarihin, kapitalizmin tüketim kültürü için bir kalemde silindiği, ayrı bir bakanlık konumunda olması gereken ancak turizmin içinde eritilen Kültür Bakanlığır17;nın işlevsiz olduğu, bakanının operada uyuduğu, devletin tekelinde olan ve siyasi erkin atamasıyla Devlet Tiyatrolarır17;nın başına geçen kişilerinin kendi ideolojik görüşleri doğrultusunda seçtikleri oyunların oynandığı, zevksiz bir mimarinin hüküm sürdüğü bir ülkedeyiz. Bütün bunlara bakılırsa yapılanları çok görmemek lazım(!) öyle değil mi? Zaten bu ülkenin yalnızca doktora, mühendise ve avukata ihtiyacı var değil mi? Şimdilerde görücü usulü pek kalmadığı için duymaya bilirsiniz ama geçmişte annelerin r0; Benim kızımı ne doktorlar, ne mühendisler istedi de vermedim.r1; gibi söylemlerini işitmişsinizdir herhalde. Bu ülkede saygın bir konumda olmak için bu meslek gruplarından birine dâhil olmak lazım sanırım. Bu ülkede heykeltraşa ne gerek var canım, ressam mı aman o da neymiş, tiyatrocu maazallah başımıza taş yağar, ses sanatçısı mı aman onun bağırtısını mı dinleyeceğiz be!, terzi mi? O, kendi söküğünü diksin önce, kunduracıya da gerek yok canım ben tamir edemez miyim ayakkabı mı? İşte bütün bu örnekleri çoğaltmak mümkün; doğaüstü güçlere(!) sahip olan insanların bu ve bunun gibi meslek gruplarının hiçbirine ihtiyacı yok zaten değil mi?(!)
Eğitim dinselleştirildi, sanat damarlarımız kesiliyor, kentlerimiz mimari zevkten uzak bir şekilde inşa ediliyor, tiyatro binaları yetersiz var olanlar da donanımlı değil, hadi donanımından da geçtik korunması gereken tarihi binalar da korunmuyor; yerine alışveriş merkezi yapılacakmış sanki yeterince alışveriş merkezi yok. Sanırım bu küçük örnek devletimizin kültür sanat politikasına ayna tutmuştur. Ne güzel her şey r0; GÜLr1;lük gülistanlık geçtiğimiz dönem ülkemizi dış dünyada başarılı bir şekilde temsil etmiş olan(!) ABDullah Gül 11. Cumhurbaşkanımız. Sıkmabaşta Çankayar17;da artık. Bir değişiklik oldu değil mi? Nasılsa burası özgür bir ülke değil mi? Herkes istediğini yapar o da Hayrünnisa Gülr17;ün tercihi değil mi? Hadi canım oradan!
Özlem İbiş
#2
ozlem ibis yazdı
Sanat nedir? Köken itibarıyla Arapça olan ve a211;a163;a228; biçiminde yazılan sözcük gerek Türkçe sözlükte gerekse Osmanlıca sözlükte, bir duygu, tasarı, güzellik vbnin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık şeklinde tanımlanmıştır. Peki, yaratıcılık nasıl olur? Hiç kuşkusuz akılla olur. Sanatçının yaratma süreci de tıpkı bir annenin bebeğini dünyaya getirmesi gibi zorlu ve sancılıdır. Yine bir annenin nasıl ki bebeğini dünyaya getirdikten sonra çektiği acılar mutluluğa dönüşüyorsa, işte bir ressamın da tablosunu bitirdikten sonra ya da bir oyun yazarının metnini tamamladıktan, bir oyuncunun, bir operetin sahneden indikten sonra yaşadığı sevinç aynı sevinçtir.
Aslına bakarsanız artık tiyatrocular bu sevinci yaşayamayacaklar galiba. Nereden mi çıkarıyorum bunu? Elbette, Ankara daki Yeni Sahnenin ardından İstanbul daki tarihi Taksim Sahnesinin yıkılmasından duyduğum üzüntüden. Kültür-sanat etkinliklerinin böylesine yok sayıldığı, tarihin, kapitalizmin tüketim kültürü için bir kalemde silindiği, ayrı bir bakanlık konumunda olması gereken ancak turizmin içinde eritilen Kültür Bakanlığının işlevsiz olduğu, bakanının operada uyuduğu, devletin tekelinde olan ve siyasi erkin atamasıyla Devlet Tiyatrolarının başına geçen kişilerinin kendi ideolojik görüşleri doğrultusunda seçtikleri oyunların oynandığı, zevksiz bir mimarinin hüküm sürdüğü bir ülkedeyiz. Bütün bunlara bakılırsa yapılanları çok görmemek lazım! öyle değil mi? Zaten bu ülkenin yalnızca doktora, mühendise ve avukata ihtiyacı var değil mi? Şimdilerde görücü usulü pek kalmadığı için duymaya bilirsiniz ama geçmişte annelerin, Benim kızımı ne doktorlar, ne mühendisler istedi de vermedim. gibi söylemlerini işitmişsinizdir herhalde. Bu ülkede saygın bir konumda olmak için bu meslek gruplarından birine dâhil olmak lazım sanırım. Bu ülkede heykeltraşa ne gerek var canım, ressam mı aman o da neymiş, tiyatrocu maaşallah başımıza taş yağar, ses sanatçısı mı aman onun bağırtısını mı dinleyeceğiz be!, terzi mi? O, kendi söküğünü diksin önce, kunduracıya da gerek yok canım ben tamir edemez miyim ayakkabı mı? İşte bütün bu örnekleri çoğaltmak mümkün, doğaüstü güçlere! sahip olan insanların bu ve bunun gibi meslek gruplarının hiçbirine ihtiyacı yok zaten değil mi?
Eğitim dinselleştirildi, sanat damarlarımız kesiliyor, kentlerimiz mimari zevkten uzak bir şekilde inşa ediliyor, tiyatro binaları yetersiz var olanlar da donanımlı değil, hadi donanımından da geçtik korunması gereken tarihi binalar da korunmuyor, yerine alışveriş merkezi yapılacakmış sanki yeterince alışveriş merkezi yok. Sanırım bu küçük örnek devletimizin kültür sanat politikasına ayna tutmuştur. Ne güzel her şey GÜL lük gülistanlık geçtiğimiz dönem ülkemizi dış dünyada başarılı bir şekilde temsil etmiş olan! ABDullah Gül 11. Cumhurbaşkanımız. Sıkmabaşta Çankayada artık. Bir değişiklik oldu değil mi? Nasılsa burası özgür bir ülke değil mi? Herkes istediğini yapar o da Hayrünnisa Gülün tercihi değil mi? Hadi canım oradan!
Özlem İbiş