Konu Başlığı: Köçek Kömü Köyü Sitesi :: Saz çalmak yasaktı... ALINTIDIR

Gönderen tulay06 - 04-04-2007 16:04
#1

r0;Saz çalmak gericiliktir.''


r0;Uzun yıllar önce Aşık Veysel anlatmış, demişti ki: r0;Bir zamanlar Sivasr17;a sazımla inemez olmuştum. Bir polis, bir candarma sazımı görmesin, hemen elimden alıyorlar, doğru fırına atıyorlardı. Bir zamanlar Sivasr17;a saz dayandıramaz olmuştum.r1;

Sivasr17;ın Emlek bölgesinden neden bu kadar ozan çıkmış sorusunun cevabını bulmaya çalıştığım yazımda bölgenin yaşam koşullarını, adetlerini, geleneklerini, görenekleri anlatmış ama sorumun tam cevabını bulamadığımdan yazıya ara verip yetişen ozanların nasıl yetiştikleri incelemeye başlamıştım. Bu bağlamda Agahi ile Aşık Veyselr17;i inceleyip anlatacaktım. Bu iki ozanımızla ilgili kaynakları araştırıyordum. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Merkezinde Aşık Veyselr17;le ilgi birde kitabı olan Veysel ağabeyle (Veysel Kaymakr17;la) konuşuyordum; Veysel abi r0;Bu konuda çok güzel bir yazı varr1; deyip Şükrü Günbulutr17;un Pir Sultan Abdal Dergisinin 52. sayısında (2003) yayınlanan r0;ÖLÜMÜNÜN OTUZUNCU YILINDA AŞIK VEYSELr1; başlıklı yazıyı verdi. Yazıyı okuyunca şaşkına döndüm. Yazıda Aşık Veyselr17;e uygulanan bir saz yasağından anlatılarak şöyle deniyordu:

r0;Bilindiği gibi Osmanlı, 623 yıllık tarihi boyunca, halk kültürümüzle ilgilenmemiş, hatta onu aşağılamıştı. Osmanlı tipi aydının, halk kültürünü aşağılayan nice sözü kayıtlıdır bizde. Burada sayamayız. Orta Doğu Din Kültürü kitabımızda çok örnek var. Cumhuriyete geçince bu aydın birden kaybolmadı. Arada varlığını hissettirdi: Ünlü İçişleri Bakanı Şükrü Kaya halk kültürüne karşı soğuktur. Nazım Hikmetr17;in, bunca uzun süre hapishanelerde yatmasında da etkin olduğu söylenen bu kişi, sazın gerici bir müzik aleti olduğunu düşünmektedir. Görüldüğü yerde yakılması için emirler verir. Sivas Valisi emri sektirmeden uygular: r0;Elimizde sazla bir kasabaya bile gidemiyorduk. Hem ayıp hemde günahtı. Bir polis, bir jandarma görmesin hemen sazı elimizden alıyor, doğru fırına atıyordu. Ayağımızın bağını Ahmet Kutsi Bey çözdü. Elimize bir kağıt vermişti. Er gittiğimiz yerde gösteriyorduk. Böylece serbest dolaşma imkanına sahip oldukr1; diyordu. (Pir Sultan Abdal sayı: 52 Ocak- Şubat-Mart 2003. sayfa 71-72). Şairin r0;bu işler duyulurda durmak olur mu hiçr1; dediği gibi şaşkınlık içerisindeydim, Veyselr17;i araştırırken daha başka bir sorunla karşılaşmıştım, bunun ne olduğunu öğrenip kendi kendimi aydınlatmalıydım; yarintesi gün derneğe gelip konuyu Veysel KAYMAK ağabeye açtım; konuştuk. Veysel abi konuyu Şükrü GÜNBULUr17;la konuşmamı söyleyip telefon numarasını verdi. Şükrü Günbulutr17;u aradım r0;abi böyle bir kararname, genelge var mı Şükrü Kaya bunu neye dayanarak nasıl yapmışr1; diye sordum doyurucu bir yanıt alamadım, hatta Şükrü Günbulut birazda bana bozulup azarladı.

Kafama takılmıştı bir defa konuyu araştırmayı sürdürdüm. Bu dönemi anlatan okuduğum kitapları bilgi dağarcığımdaki bilgileri yeniden gözden geçirdim. J.K. BİRGE r0;Bektaşiliğin Tarihir1; adlı kitabında Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasını anlatırken birde buralardaki müzik aletlerinin toplatılması için genele çıkarıldığın söyleyip dip notta bunun 248 sayılı Resmi Gazetede yayınlandığını söylüyordu. Tekke ve Zaviyelerin kapanmasıyla ilgili yasayı bulmak kolay oldu. Bu yasayı bulup anlamadığım sözcükleri sözlüklerden yazarak bunu inceledim. (1) Ancak bu bana kafi gelmemişti, K. J. BIRGEr17;nin kitabında sözü edilen genelgeyi aramaya başladım. Bu hiçbir yerde yayınlanmamıştı, o resmi gazeteyi bulmaktan başka çare kalmamıştı. Uzun lafın kısası sonunda Adana Millet Vekili Ziya Yergökr17;e Meclis Kütüphanesinden Resmi Gazetenin bu nüshasının bir fotokopisini getirmesini rica ettim, oda sağ olsun bunun bir nüshasını bana faksladı.

Resmi Gazetenin 248 noğlu nüshası geldi anma bu defada başka bir sorunla yüz yüze geldik. Resmi gazete eski yazıyla (Arap Alfabesiyle) yazılmıştı, bu alfabeyi okuyacak kimsede yoktu. ÖDP kongresinde üniversitenin Tarih bölümü son sınıfında okuyan bir öğrenciye sordum, r0;ben yakın tarih bölümünde okuyorum bunu okuyamamr1; dedi; gözle başıma gelenleri. Sonuç olarak 1926 yılının resmi gazetesini okutmak için çalmadığım kapı, sormadığım arkadaş kalmadı, bir türlü okutamadım. Sonunda arkadaşım Av. Kemal Derin r0;Melle bir Kürt müvekkili olduğunu, onun bunu okuyabileceğinir1; söyledi. Melleyi buldu, Melle r0;okurum bunu evde yazıp getireyimr1; demiş sahiden de üç gün sonra bunu yazıp getirdi.[2] Adı geçen genelgede Tekke ve zaviyelerdeki, müzik aleti vb. gibi eşyanın hangi müzelere, yazılı eserlerinde hangi şehirlerdeki hangi kütüphanelere kaldırılacağını, anlatılıyordu. Açıkçası sazın ülke genelinde yasaklanacağına ait açık bir ifade yoktu. Araştırmacıların tekkelerden toplanan kitaplara nasıl ulaşacaklarını kolaylaştırması için bunun yayınlanmasının faydalı olacağını düşündüğümden belgeyi yayınlanması için internet siteleri ile Serçeşme dergisine gönderdim. Kafamdaki sorun çözülmemişti, muammasını koruyordu


Ankarar17;ya gittiğimde uğrak yerim olan Avukat Fevzi GÜMÜŞr17;ün bürosuna uğradığımda Gazeteci-Yazar Kelime ATA ile karşılaştım. Kelime Ata ile son çalışması Birlik Partisir17;ni anlattığı kitabı hakkında konuşmaya başladık. Nasıl olduysa, söz donup dolaşıp Aşık Veyselr17;e uygulanan saz yasağına geldi, Kelime Ata, Yaşar Kemalr17;in ANT Dergisinde yayınlanan bu konuyla ilgili bir yazısının olduğunu, kitabına da aldığı bu yazıyı bana da gönderebileceğini söyledi; gönderdi de.

Yazıda Yaşar Kemal, Şükrü Günbulutr17;un anlatığı Aşık Veyselr17;e uygulanan saz yasağını anlattıktan sonra bu yasağı Ahmet Kutsi Tecerr17;in nasıl kaldırttığını yazıyordu. Bu kafamda Cumhuriyetin ilk yılarında bir saz yasağı uygulandığını kesinleştirdi. Yaşar Kemalr17;in Ant Dergisinde yayınlanan yazısını Kelime ATA kitabında şöyle anıyor: Saza r0;gerici aletr1; yaftasının takılmasını Yaşar Kemalr17;in anlattığı bir anıdan öğreniyoruz. Bu anı şöyle:

r0;Uzun yıllar önce Veysel anlatmış, demişti ki: r0;Bir zamanlar Sivasr17;a sazımla inemez olmuştum. Bir polis, bir candarma sazımı görmesin, hemen elimden alıyorlar, doğru fırına atıyorlardı. Bir zamanlar Sivasr17;a saz dayandıramaz olmuştum.r1;

O zamanlar Sivasr17;ta niçin Aşık Veyselr17;in sazını alırlar da yakalarlardı? Şükrü Kayar17;nın Dahiliye Vekilliği sıralarındaymış. Ahmet Kutsi Tecer de, tam bu aralar Sivasr17;ta öğretmenmiş. Bir gün Veysel ona gelmiş. Tecer, r0;Hani sazınr1; diye sormuş. Veysel de başına gelenleri anlatmış.

Ahmet Kutsi Tecer Valiye gitmiş.

r0;Vali beyr1; demiş, r0;Bugün polisler Aşık Veyselr17;in sazını elinden almışlar, fırınlamışlar. Doğru mu bu?!
Vali:

r0;Doğrur1; demiş.

Tecer:

r0;Neden?r1;

Vali:

r0;Saz çalmak gericiliktir. Saz gerici bir müzik aletidir. Dahiliye Vekaletinden öyle emir aldık.r1;

Tecer, Valiye sazın öyle bir şey olmadığını dili döndüğünce anlatmaya çalışmış, olmamış. Anan yahşi, baban yahşi... Kutsi Tecer gelmiş Ankarar17;ya, sazın gericilik olmadığını anlatmak için akla karayı seçmiş ama anlatmış sonunda. Halk şairlerinin sazları da fırınlanmaktan kurtulmuş.r1;(3)

Şükrü KAYA, Cumhuriyetin kurucu kadrosu içerisinde hem çok etkin hem de çok etkili, yetkili olan biri: 1883r17;te İstanköyr17;de doğmuş, Lazana giden heyet içerisinde bulunmuş, 1923r17;te, Lozanr17;dayken İzmir Belediye Başkanı seçilmiş, değişik bakanlıklar yaptıktan sonra 4. İnönü Hükümetinde içişleri bakanlığına getirilmiş bundan sonrada, Atatürk ölünceye kadar kurulan bütün hükümetlerde İçişleri Bakanlığı görevini sürdürmüş, bir ara CHP sekreterliği de yapmış, Fransızcar17;dan çevirdiği kitapları var, yazıları hem Türkçe hem de Fransızca olarak kitaplaştırılmış. Ayrıca Mason derneğinde de önemli bir konuma sahip
Şükrü Kayar17;nın saz yasağını kişisel bir yetkiye dayanarak, ya da sözlü bir emirle uygulayacağını sanmıyorum. Bunun mutlaka bir genelgeye yada buna benzer bir kararnameye dayanılarak uyguladığını düşünüyorum ama bunu nasıl olduğunu henüz bilmiyorum. Araştırmacı bir arkadaşın, ya da bunu bilen bir kişinin bu konuda bizleri aydınlatmasını bekleyeceğiz. Kesin olan şu ki Cumhuriyetin ilk yıllarında bir saz yasağı uygulanmış. Bu yasağın, Cumhuriyetin kurucu iradesindeki modern nite düşkünlünden değil, tekkelerle zaviyelerin kapatılmasıyla başlayan r11; Aleviliğin yasaklanmasını getiren - sürecin bir ürünü olduğunu tahmin ediyorum.

Toplumsal mücadeleler kendi içlerinde sınıflar mücadelesinin sürdüğü, bunu zaman zaman çok kanlı, çok keskin yaşandığı süreçlerdir. Bunu Cronvel önderliğindeki İngiliz devrimini incelerken fark etmiştim. Bu yüzden devrim kendi çocuklarını yiyen kediye benzetilir. 1789 başlayan Fransız devrimi sürecinde bunun nasıl yaşandığını Jakobenlerin Termidor darbesiyle alaşağı edildikten sonra yaşananları incelerken daha açık görmüştüm. Daha sonra Marks'ın 1848 devrimini incelerken yaşasın şubat kahrolsun haziran dediğini, haziranla başlayan bu geriye gidişin Cumhurbaşkanı seçilen torun Napolyonr17;un şık darbesiyle sonuçlanan r0;Luis Bonapartın 18. burimerir1; diye bildiğimiz diktatörlüğe nasıl dönüştüğünü burada yaşanan sınıflar mücadelesinin süreçlerini biliyordum. Ama Osmanlı İmparatorluğunun 1. dünya savaşında yenilmesiyle başlayan süreçte toplumsal mücadelelerin nasıl yaşandığını bilmiyordum incelememiştim. Şimdi hissediyorum ki buranın da r0;Şubatlarır1; , r0;Haziranlarır1; olmuş, Luis Bonapartın 18. Burimerir1; ne benzeyen şık darbeler yaşanmış. Materyalist bir bakış açısıyla bu tarihsel süreçler incelense bunlar açıkça görülecektir..
(alıntıdır)


1-Yaşar Kemal, Ant Dergisi, 6 Mayıs 1969

2-Bakınız Serçeşme sayı: 19

3-Bu genelge yazının sonuna eklenecektir

4-Yaşar Kemal, Ant Dergisi, 6 Mayıs 1969