#1
BATI TEZGAHI AZINLIK OYUNUNA GELMEYECEĞİZ.
Ulusal Kanal Antalya Temsilciliği tarafından düzenlenen Avrupa Birliği ve Alevilik konulu panelde, Alevi yurttaşların sorunları ve Avrupa Birliği aday üyelik sürecinin etkileri tartışıldı. Hasan Karasoy'un yönettiği panelin konuşmacıları yazar-ressam Fikret Otyam, Bektaşi Babası yazar Av.Şakir Keçeli ve Av. Hasan Basri Özbey'di.
Antalya Esnaf Odası Konferans salonunda yapılan toplantıya, Atatürkçü Düşünce Derneği, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Hacı Bektaş Veli Derneği, Cem Vakfı, Abdal Musa Kültür Derneği Antalya Şubeleri Başkan ve Yöneticilerinin yanı sıra 200'ü aşkın yurttaş katıldı.
Konuşmacıların birleştiği görüşler şöyleydi;
Bugün başını ABD nin çektiği emperyalist Batı; Avrupa Birliği, BOP ve benzeri projeleri ile stratejilerini milliyet ve mezhep boğazlaşmalarına dayandırmıştır. Artık devrim çağının arkada kaldığını, dünyanın yeniden din, mezhep ve milliyet savaşları çağına girdiğini öne sürüyorlar. Ülkemizde ve bölgemizde her gün bunun acı sonuçlarını yaşamaktayız.
Aleviler bir azınlık değil, Cumhuriyetin asli sahibi olan Türkiye halkının aydınlanmış bir kesimidir. AB'nin azınlıkları koruma maskesine kimse aldanmamalıdır. Amaçları, azınlıkları korumak değil, azınlık adını verdikleri ve cemaatleştirdikleri toplulukları kendi emperyalist amaçları için ateşe sürmektir. Mezhep ve milliyet savaşları, Türkiyenin yobazlığa dönüşü ve Ortaçağ karanlığına yeniden yuvarlanması anlamına gelir.
Aleviler, kendini Sünnileri de kapsayan Türkiye halkının bütününden ayırmamalıdır. Alevîlik; Sünnî ya da Alevî olsun Türkiye'nin ezilen halkının ortak tarihidir ve ortak kültür birikimidir. Bu değerler, bugün Sünnilerce de benimsenmiş değerlerdir; Cumhuriyet, bu tarihsel kaynağı sahip çıkmış ve millete kazandırmıştır.
Alevî ve Sünnî ancak, bağımsızlık ve aydınlanma bayrağı altında birleşebilir. ABD ve AB emperyalizminin dayattığı programlar, bir insanlık programı değildir; bir cemaatleşme programıdır. ABD ve AB; ırk, renk, din, mezhep ve tarikat ayrımının ortadan kalktığı bir dünya önermiyor; milli demokratik devrimlerle oluşturulan ulusları, ırklara, milliyetlere, aşiretlere, cemaatlere, tarikatlara bölüyor.
Hiç kimse, Aleviyi Sünnî, Sünnîyi Alevî yapmaya kalkışmamalıdır. Buna gerekte yoktur. Türkiyenin Sünnîsi, Alevisi ve öteki inançları benimsemiş halkı, inanan veya inanmayan bütün insanları, ancak laiklik temelinde birlikte ve kardeşçe yaşayabilir.
Alevilerin özlemi olan aydınlanma, eşitlik, hoşgörü ve özgürlük, Türkiye halkının bütününün özlemidir. Alevî kitlesi, tarihten gelen devrimci özellikleriyle bu mücadelede özel bir yere sahiptir. Aleviler, bir cemaatleşme mücadelesi değil, Türkiyer17;nin bağımsızlık ve birliğini savunma, aydınlanmış ve laik bir toplum kurma mücadelesi vermeliler. Böylece halkı birleştirmenin yolunu açıp, Alevi kültürünü de bu mücadelenin görkemli bir pınarı olarak değerlendirirler.
Türkiye bugün, 1918 lerden sonraki en derin krizini yaşamaktadır. Anadolu yu Küçük Amerika yapacağız diyenlerin kurdukları özürlü yapı çökmüştür. Bu koşullarda, inanç zeminde çaba gösteren partileşmemiş örgütler, tertiplerin hedefi olup, yok edileceklerin bilmek zorundadırlar. Özellikle kriz dönemleri örgütsüz halk için yıkım dönemleridir. Akılcı mücadele iktidara yönelik ve siyasi parti disiplini ile yapılan mücadeledir. Halkımıza saygıyla duyurulur.
Not: Yazı, Celal İlhan tarafından özetlenerek hazırlanmıştır.
