Gönderen
ezgican - 20-12-2006 15:59
#1
Ölüm orucunda 50 kiloya düşen avukat Behiç Aşçı artık yerinden kalkamıyor ve görme yetisi azaldı.
F tipi cezaevlerindeki 'tecrit'i protesto eden avukat Behiç Aşçı, Adalet Bakanlığı'ndan gelecek 'somut bir öneri'yi bekliyor: Sadece bir formülasyon yeter..
Bir insan ölüyor duyan yok
Ölüm orucunda 50 kiloya düşen avukat Behiç Aşçı artık yerinden kalkamıyor ve görme yetisi azaldı. F tipi cezaevlerindeki 'tecrit'i protesto eden avukat Behiç Aşçı, Adalet Bakanlığı'ndan gelecek 'somut bir öneri'yi bekliyor: Sadece bir formülasyon yeter
İSMAİL SAYMAZ
İSTANBUL - Aydınlar, avukat Behiç Aşçı'nın 257 gündür sürdürdüğü ölüm orucu eylemiyle yeniden gündeme gelen 'tecrit' uygulamasının kaldırılmasını istedi. Yaşar Kemal, 'Türkiye daha merhametli olmalı' derken Ahmet Ümit 'Devletin tavrı uzlaşmadan uzak' tepkisini gösterdi, Elif Şafak da 'Tecrit hepimizin meselesi' diye konuştu. TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, 12 Eylül sonrasında bile tecrit uygulanmadığını belirtti. Gençay Gürsoy'sa Adalet Bakanlığı'nın çözüm noktasında niyetli olduğunu düşünüyor.
'Kozan, bugünkünden iyiydi'
Yaşar Kemal: Türkiye F tipiyle mücadele etmeli. Hapishaneye adam koyuyorsun, ikinci kez zulüm etmeye gerek var mı? Zaten zulumdür hapishane. Bu kadar zulümle Türkiye ayakta kalamaz! Türkiye insanoğluna karşı çok yanlış yapıyor. Türkiye daha merhametli, hoşgörülü, demokrat olmalı. Bana Kozan Hapishanesi'nde kara ekmek veriyorlardı yine de bugünkü hapisanelerden daha iyiydi. Hiç olmazsa arkadaşlarım beni görüyordu.
Ahmet Ümit: Devletin tavrı, uzlaşmadan ve insanlıktan uzak. Üç kapıyı açsalar dokuz mahkûm bir araya gelecek. Bunu bile yapmıyorlar. Devlet mahkûmun can güvenliğinden ve sağlığından sorumludur. Hukuk devletinde işleyiş böyledir. Bizde içerideki insanların sağlıklarıyla oynanıyor. Düşüncelerine katılmasam da bu insanlar insan olarak beni ilgilendiriyor.
Kimin meselesi?
Elif Şafak: F tipi cezaevleri şimdiye kadar sadece tutukluların ya da tutuklu yakınlarının meselesiymiş gibi algılandı. Bu algı değişmeli. Sadece az sayıda insanın değil hepimizin meselesi tecrit. Aslında insanlık ayıbı. Tecridin özünde, insanı ıssızlığa mahkûm etmek var. Her gün azar azar öldürüyorlar.
Mehmet Soğancı (Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği: Tecrit insanlık ayıbıdır. 12 Eylül'de bile insanlar bu koşullarda barındırılmadı. İktidar insanların, suçu ne olursa olsun hapishanede de insan gibi yaşama koşullarını hazırlamalı. İnsanın suçu ne olursa olsun ikinci bir defa ceza verilmesi ahlaki değil.
Yavuz Önen (Türkiye İnsan Hakları Vakfı) : Yüksek güvenlikli cezaevleri Avrupa'da da var ama cezaevi yönetimi böyle değil. Dış ülkelerde mahkumlar gündüz beraber kalabiliyor. İnsanların yaşamları üzeriden mücadele vermesi doğru değil ama Türkiye böyle bir gerçeği yaşıyor.
Prof. Dr. Gencay Gürsoy (Türk Tabipleri Birliği) : Adalet Bakanı Cemil Çiçek'le üç gün önce görüştük. Bakan, ortak alanların kullanılmasında adım atılabileceğini söyledi. Bize, 'Heyet kurarak F tiplerini inceleyin' dediler. Bakanlık ortak saatleri artırmayı düşünüyor. Bu öneriyi Aşçı'ya ilettik. Aşçı, anlamlı bir açılım olduğunu söyledi. Aşçı'dan yanıt bekliyoruz.
İstanbul Barosu: Yaşamlar kaybediliyor ve gelinen noktanın ciddiyetinin kavranması için avukatlar ölüm orucuna yatıyor. Tecrit insan hakları ihlalidir, asla kabul edilemez. Tecride maruz bırakılan kişinin tutuklu veya hükümlü olması da bu gerçeği değiştirmez. En kısa zamanda tecride son verilmeli ve ölümler durdurulmalı.
Pınar Kür: Protesto yapan insanların, aydın ve sanatçıların, Türkiye'de bizim gibilerin sesine üst düzey yöneticiler kulak vermez. Bizi dünyadan haberi olmayan enteller olarak görüyorlar. Bu sorun ancak tecridin kaldırılmasıyla çözülebilir.
-------------
'Çözüm için bir söz yeter'
Avukat Behiç Aşçı, 5 Nisan Avukatlar Günü'nden bu yana, 258 gündür F tipi cezaevlerindeki 'tecrit' sorununun çözümü için gram gram eriyor. Adliye'nin 'iri kıyım' avukatı, 86 kiloda başladığı eyleminde 36 kilosunu yitirdi, bir gözünün görme yetisi azaldı. Artık tek başına yürüyemiyor, sadece lavaboya kalkabiliyor. Kendi deyişiyle 'insanın insansızlaştırılmasına' karşı çıktığı için girdiği ölüm yatağından, 'yalnızca bir sözle' kaldırılabilir.
Uzun bir suskunluk döneminin ardından ölüm oruçları ve F tipi cezaevleri yeniden gündeme geldi.
Bazı çevreler bu kavramlardan yalnızca ölüm orucunu öne çıkardılar. 'Ölüm orucuna karşıyız' diyerek uzak durdular. Sorun, ölüm orucu değil, tecrit. Tartışmak istediğimiz de budur. Artık sansür aşıldı, her şey gereken noktaya evriliyor.
Nereye evriliyor?
Ülkede tecrit diye bir insanlık sorunu var. Bu sorundan herkes haberdar olmak ve çözüme katkıda bulunmak zorunda. İnsanlar F tipi cezaevine kapatıldığında deliriyor. Neden bu hale gelsinler? Elbette tutuklama tedbiri uygulanacaktır infaz rejimi olarak. Ama bir de buna ek olarak tecrit uygulanıyor.
Peki, tecrit nedir?
İnsanın insansızlaştırılması.
Örneğin?
Kendimden örnek vereyim: Ben yasadışı örgüt üyesi olmak iddiasıyla 20 gün F tipi cezaevinde kaldım. Tek kişilik hücredeydim. Bağırıyordum, bir insan yok mu diye. Sesim kimseye gitmiyordu. Ben de ses duymuyordum. Böyle bir sessizlik ve insansızlık vardı. Avukat görüşleri için koridora çıktığımda koridorda bir insan varsa, gardiyanlar önüne vücuduyla perde çekiyordu. Orayı görmeyeyim diye.
Hangi koşulla eylemi bırakırsınız?
Somut bir formülasyon önermiyoruz. F tipi mimarisinde tecridin ortadan kalkması noktasında somut adım atılması yeterli.
Mimari yapının değişmesi gerekmiyor yani?
Değişik formüller dile getirilebilir: Üç kapı üç kilit de olabilir, başkası da. Bakanlık, insanların birbirlerini görmesini, gün içinde bir arada olmasını sağlayacak formül getirsin istiyoruz.
Yani bir söz yeter mi?
'Bunu yapacağız' gibi somut söz bile yeter.
---------
'Bu cinayete ortak olmak istemiyorum'
Ahmet Altan/Nokta: Siz bu satırları okurken bir insan ölüyor. Bir dakikanızı başkasına ayırmanızı sağlayabilmek için veriyor hayatını.
Murat Sabuncu/Tempo: Şişli'de bir apartmanda ölüme yatan insanı görmezden gelmek, ideolojiniz, beklentiniz ne olursa olsun insanlığa yakışmaz.
Mehmet Altan/Star: Soğukkanlı bakışlarımız altında birinin göz göre göre, hiç aldırmadığımız için ölmesi bana taammüden cinayet gibi geliyor. Ben buna ortak olmak istemiyorum. Onu dinleyelim diyorum.
Ahmet Hakan/Hürriyet: Senin bir deri bir kemik kalmış vücudun, bizim gibi taş kalplilere, tecrit uygulamasının nasıl bir şey olduğunu öğretti.
Ergun Babahan/Sabah: Avukat Aşçı'yı dinlemeye neden yanaşmıyorsunuz? Niye gitmiyor veya bir temsilci gönderip ölümle yaşam arasındaki o ince çizgide seyreden bir insanı hayata döndürmeyi denemiyorsunuz.